Fatma’ya gelince, içlerinde en kıdemlileri
olmasına rağmen ilçenin en uzak yerini mesken edinmiş; okuluna, mahallesine
kendisini adamış biri. Yazışmalara en duyarlılarından. İşini düzgün yapan,
dürüstlüğü yüzünden okunan biridir. Sahtekarlık nedir, kaçak güreşme nedir,
savsaklamak nedir bilmez. Zira onların cahilidir. Tek eksikliği bu. Tevazulu
görünümünün ardında bir ilim ve bilgi deryasıdır. İşinde çok duyarlı. Onun bu
duyarlılarından sokak hayvanları da faydalanıyor. Kedileri beslediği gibi
yaralı köpeklere de tedaviye gidiyor. İlçenin tek sobalı okulunda çalışmaktan
mutlu. Projelerde ilçeye desteğini hiç esirgemedi. Kıdemine rağmen 18 yaşındaki
bir gencin ideal ve heyecanı yüzünden okunuyor. Soyadını nüfus müdürü ilkler
yazacağı yerde Ülker yazmış olmalı. Zira her şeyin ilkleri onda.
Son olarak da Emine’ye değineyim biraz.
Bakmayın sessiz ve sakin durduğuna. Allah ona, aldığın işin sorumluluğunu
üstlenince en iyisini, zamanında ve birden yap demiş olmalı. İki, üç ay olmadan
her şeyi kavradı. İlk başlardaki tedirginliği uçup gitti. İşini sevdi ve dört
elle sarıldı. Soyadının atıcı olması atmasından değil, her şeyiyle verici
olmasından. Atıcı derken kendine almayıp başkası faydalansın diye atanlardan.
Nezaket, saygı, iş bitiricilik gibi hasletler kendisine güzel yakışıyor.
Kısaca böyle benim tanıdığım temiz kalpli,
iyi yürekli Köy öğretmenlerim. Severek yapmadığım işimden sevinerek ayrılırken
beni üzen bu köy öğretmenlerinden ayrılmak oldu. Zira her biri hoş bir seda
bıraktı bende. Allah hepsinin yolunu açık etsin. Daha iyi yerlerde çalışmayı,
her nerede olurlarsa olsun, gittikleri yerlerde katma değer üretmeyi nasip
etsin. Heyecanlarından bir şey kaybetmesinler. İnanın, bunlar bozulmadan,
heyecanlarını yitirmeden düzgün ve imkanları olan okullarda çalıştıklarında o
okulları uçururlar. Bu, iltifat değil, bir tespittir.
Son olarak bu senenin başında bir
toplantıda iken beni arayıp “Hocam, ne zaman gelirsiniz? Sizinle görüşmek
istiyoruz. Bizim bir sorunumuz var” dediklerinde bunların ne derdi olabilir, bu
dertlerini nasıl çözebilirim yoksa bana isyan bayrağını mı açacaklar
düşüncesiyle geldim. Bir öğle arası onları dinledim. Dertleri, öğle arasının
uzunluğu imiş. Bunu kısaltabilir miyiz dediler. Tüm derdiniz bu mu dedim. Evet
dediler. Varsın tüm derdiniz bu olsun. Oh be rahatladım. Yönetmelikte en az
öğle arası kaç ise sanırım 45 dakika olmalı, kısaltın, gönderin dedim. Bir
sevindiler bir sevindiler. Dedim, çocuğa balon verince çocuk sevinir. Sizin
sevinciniz de buna benzedi. Küçük bir ihtiyacın giderilmesine bu kadar
sevinilir mi dedim. Biz öyleyiz. Küçük şeylere seviniriz dediler. Odamdan güle
oynaya gittiler.
Hasılı, yaşadığım müddetçe unutmayacağım bu öğretmenlerimi. Allah dert ve keder vermesin. Altından kalkamayacakları büyük yük vermesin. Allah gönüllerine göre versin. Onları büyüyüp yetiştiren anne ve babalarından razı olsun. Ben hepsinden razıydım. Allah da onlardan razı olsun ve hepsine selam olsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder