İlçede yeni göreve başlayan iki öğretmen vardır. Bunlar adına
çiçek siparişi verilir. Yapılacak törende bir tanesine belediye başkanı,
diğerine de ilçe mülki amirinin vermesi kararlaştırılır. Hangi öğretmene çiçeği
kimin vereceği bilgisi de program sunucusuna iletilmek üzere okul yönetimine
bildirilir.
Akşam mesai bitimine doğru mülki amir, kendi vereceği çiçeği eski
bir başka öğretmene vereceğini söyler. Bu durumda verilecek çiçeğin üçe
çıkarılması, üçüncü kişiye de yani yeni göreve aynı gün başlayan diğer
öğretmene de ilçe müdürünün çiçek vermesi yolu bulunur, iş tatlıya bağlanır. Bu
durum sunucuya da okul aracılığıyla duyurulur.
Belediye yetkilisi siparişi verdiği çiçekçiyi arayarak hediye
çiçek sayısını üçe çıkarır. Çünkü çiçek ilçe dışından gelecektir.
Mesainin bittiği, herkesin evinin yolunu tuttuğu akşamında, mülki
amirin, çiçeğin iki kişiye verileceğini, üçüncü kişiye verilmeyeceğini, bu işin
devlet krizi haline getirilmemesi gerektiğini söylediği haberi gelir ve son
nokta konur. Çünkü kim devlet krizi çıkarmak ister. Ama bilinsin ki aynı
durumdaki öğretmenin birine verip birine vermemek uygun düşmez. En azından
alınganlığa sebebiyet verir. Bu hassasiyet hatırlatılmasına rağmen emir demiri
keser misali denilen yapılır ve okul tekrar aranarak üçüncü kişiye çiçek
verilmeyeceği bilgisi verilir ve sunumda gerekli değişikliğin yapılması
istenir.
Tamam, bu şekilde olsun olmaya. Çiçek değil mi, ha üç kişiye
verileceğine, iki kişiye verilir ama bu işin bir de aması var. Çünkü çiçeğin
kimlere verileceği bilgisi ilgili öğretmenlere duyurulmuş, salonda olmaları
gerektiği bildirilmiş. Yeni göreve başlayan öğretmenler kendilerine belediye
başkanı ve mülki amir tarafından çiçek takdim edileceği heyecanını yaşamaya bir
gün öncesinden başlamış. Şimdi ikisinden birine sana çiçek yok nasıl denecekti.
Hele bu öğretmenler bir de kadın öğretmense, bu durumda nasıl bir haletiruhiye
yaşanacaktı? Bunu anlamamak zor değil. Ayrım yaptılar, bana çiçek vermeyi uygun
görmediler demeyecek miydi? Ne olurdu, üç kişiye verilseydi. Bir öğretmenler
gününde gönül almak gibi güzel iz bırakmak varken kendi gününde önce vereceğim
deyip sonra vermeyeceğim demenin ne gibi bir izahı olabilir? Değer mi gönül
kırmaya? Ha para kişinin cebinden çıkacaktır. Parası iki kişiye yeter. Bu
başka. Sponsor kendisi değil, çiçek kendisinin değil. Sonra yoktan çıkarılan bu
krizi devlet krizi haline getiren kim?
Mesele bununla kalsa iyi. Bir de verilecek hediyede belediyenin
isim ve logosu olmayacak. Çiçekte de böyle. Hatta hediye paketinde de
belediyeyi çağrıştıran logo ve isim yer almayacak hassasiyeti gösterilir.
Bununla da yetinilmeyip hediyenin mülki amire gösterilmesi istenir. Hassasiyet
güzeldir ama bu kadar kılı kırk yararcasına gösterilen hassasiyet biraz fazla
değil mi? Madem böyle bir hassasiyet gösterilecek, bir başkası özellikle
belediye bu hassasiyeti göstermiyor. O zaman tüm bu hediyeleri almak mülki
amire düşmez mi? Çiçeği istediği şekil yaptırır, ambalajını ona göre seçer, kaç
kişiye ve kimlere çiçek vereceğini belirler. Buna kim, ne diyebilir? Ama hediye
başkasından, para başkasından, düşünce başkasından... hassasiyet tasası da
mülki amire düşüyor. Nasıl bir duygu ki masraf, maliyet, planlama ve düşünme
başkasından, hassasiyet kendisinden. Hasılı izahı zor bir durum var
karşımızda. Bu neyin kafası ve nasıl bir kafa? Anlayabilen varsa beri
gelsin.
Ertesi günü, öğretmenler günü programı için herkes salonda yerini
almaya başlarken milli eğitimden yetkili biri, sunucunun yanına giderek sunum
metnindeki hediye takdim kısmına göz gezdirir. Çünkü o kadar değişti. Bir
yanlışlık olmasın. Geçmişte bu tür nice programlarda hediye faslı krizlere
sebebiyet vermişti. Çiçek verilecek ve çiçeği verecek kişiler doğru imiş. Yine
de sunumda gözden kaçan küçük bir ekleme yaptırmış. Yeni göreve başlayan
öğretmenler adına falana çiçeğini belediye başkanı, eski öğretmenler adına da
falana çiçeği mülki amir verecektir şeklinde. Kısaca “adına” ekletmiş. Yani
birilerinin göstermediği hassasiyeti birileri alınmasın diye bir hassasiyeti
gözetmiş.
Adına denmesine rağmen kendisine çiçek verilmeyen yeni göreve
başlayan diğer öğretmen alınganlık göstermemiş mi? Göstermez olur mu? Kim olsa
alınır ve kendisini dışlanmış hisseder.
Bana aktarılan anekdot bu şekil. İlave, çıkarım, abartı ve yalan
varsa, vebali anlatanın boynuna.
Şimdi siz olsanız, bu çiçeği kaç kişiye verirdiniz? İki kişiye mi, üç kişiye mi? Şık olan hangisi olurdu? Bir de her şeye maydanoz olmak, her şeye inceden inceye ve olur olmaz burnunuzu sokar mıydınız? Takdir sizin. Yalnız üç kişiye verseniz, bir müddet sonra çiçek değil mi, unutulur giderdiniz. Bu şekil iki kişiye çiçek verince o kişi unutsa da kendisini çiçekten mahrum ettiğiniz üçüncü kişi sizi hayatı boyunca unutmaz. Önemli olan unutulmamak değil mi? Tercihinizi bu çerçevede bir kez daha düşünün.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder