9 Ocak 2023 Pazartesi

Araba ve Ben (2)

Ehliyet alınır da araba alınmaz mı? Üzerinden bir iki yıl geçtikten sonra bütçeme uygun bir araba almaya kalktım. Hangi araba kaç lira bilmem. Bildiğim, ayağımı yerden kesecek bir araba alırsam bütün dertlerimin biteceği yönündeydi.

Araba al diyenlerin yanında "Bir mutfak gideri kadar masrafın olur" diyenlere de kulak asmadım. Zira içişleri bakanının baskı ve talimatı aile saadeti için daha önemliydi.

Araba alım satım işinden anlayan Saadettin isimli arkadaş, ne kadar paran var? Mehmet'in arabası emsallerine göre pahalı ama üçüncü eli sen olacaksın. Arabanın her yeri orijinal dedi. Tamam, alalım. Ben arabadan ve piyasasından anlamam. Sen, sana şu yarar de, alalım dedim. Bana, düşün taşın. Yarın pahalı almışsın deme dedi. Der miyim, demez miyim bilmem ama konuşma özgürlüğüme sekte vuramazsın dedim.

Arabayı alacağız ama araba Karapınar'da imiş. Mehmet Bey 2000 lira istiyormuş araca. Bu para o zamanın meşhur yabancı parası Mark'ın 6660 Mark'ına tekabül ediyordu. Bunu da ayarladım. 

Birlikte gidip aracı alıp geldik. 

Gören hayırlı olsun demeden kaça aldığımı sordu. Bir Allah'ın kulu da piyasası bu civarda demedi. Sanki aralarında anlaşmışçasına çok pahalı almışsın dedi. Ama araba temiz dediysem de kimse oralı olmadı. Bunu duyan ben durur muyum? Aradan 25 yıl geçse de Saadettin'i gördükçe o arabayı bana çok pahalıya aldırdın deyip deyip onu kızdırdım. Kaç defa sana bir daha araba alırsam tehdidi savurdu bana ama olsun. 

Aldığım araç 88 model eski kasa Şahin'di. Size göre tüh, ala ala bunu mu aldın ise de benim için önemliydi. Hem ilk göz ağrım idi hem de ayaklarımı yerden kesmişti. 

Arabayı almıştım, ayaklarımı yerden kesecekti ama bir sorunum vardı. Bu arabayı kim sürecekti? Çünkü ben ehliyeti alalı iki yıl oldu. Zaten yarım yamalak öğrenmiştim. Binmeye binmeye onu da unuttum. Varsa da cesaretim yoktu. 

Fazlı isimli arkadaşa, gel beni biraz çalıştırıver dedim. Sağ olsun, topraklı yolda bana biraz gösterdi. Arka arkaya gitmeyi öğretmek için çok uğraştı. Öğrenirsin bizim oğlan ama zor diyerek şoförlüğüme yeşil ışık yakmadı.

İlçeden Konya’ya geleceğim. İyi de bu arabayı kim sürecekti? Kayınpederi çağırdık. O geldi sağ olsun ama şoför mahalline oturmadı. Sen süreceksin dedi.

Bindim arabaya. Yetmiş beş km’lik yolu üçüncü vitese atmadan arabayı bağırta bağırta Konya’ya getirdim. Üçüncü vitese atmak zordu benim için. Duracağım yere epey mesafe varken arabayı boşa almayı kayınpederden öğrendim. Hala bugün bile niye boşa aldırdı, anlamadım ama bilgi bilgidir.

Gün geldi, görev yerim Adıyaman Kahta’ya gideceğim. Bu araba gidecek ama nasıl? Kayın birader ben sizi bırakır gelirim dedi. Gitmeden bir arkadaş vasıtasıyla arabanın genel bir bakımını yaptırmak için Hüsamettin (idi galiba ustanın adı) ustaya götürdük. Arabaya biner binmez arabanın şu şu, bu bu, değişecek. Şunlar için de arabayı kaldırınca karar vereceğim dedi. Arabanın bir güzel bakımını yaptı. Ustanın yanından ayrılırken lastikler paflaşmış, bunları değiştir dedi. Tamam usta deyip ayrıldık.

Adıyaman’a kayın birader götürdü bizi. Piknikte bana biraz sürüş öğretti kayınım. Sonra kenarda köşede, trafiğin yoğun olmadığı tenha yerlerde yavaş yavaş sürmeye çalıştım.

Lastiklerini değiştirin diye kaç lastikçiye gitmişsem, Allah’tan kork, bu lastikler yepyeni. Değişir mi hiç diyerek her lastikçi lastiğin dişlerine baktı.

Yaz tatili gelip çattı. Konya’ya döneceğim. Bu sefer bana kim şoförlük yapacaktı? Ya Konya’dan birini çağıracaktım ya da iş başa düştü deyip kendim sürecektim. Erkenden çıkarsam, trafik yoğunluğu olmadan otobana atarım kendimi dedim. Pozantı yolu kalabalıktır. Orada mola verir, Konya’dan birini çağırırım dedim.

Dediğim gibi erkenden çıktım yola. Otobana girdim. Yollar bomboştu. Çünkü 2001 krizi öncesi idi. Yaprak kıpırdamıyordu. Bu da bana yaradı. Yolun tüm şeritleri benimdi. Sürdükçe cesaretim geldi. Pozantı’ya geldikten sonra da durmadan basıp Konya’ya geldim. Geldim ama gelin onu bana sorun. Ne ecel terleri dökmüşümdür. İşte böyle böyle araba sürmeyi öğrendim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder