9 Ocak 2023 Pazartesi

Araba ve Ben (3)

Yaz dönemi memleketim Konya'dayım. Temmuzun son haftası lise sınıf pikniği için Ahmet Bey'in tahsis ettiği otobüsle sınıfça pikniğe gidiyoruz. Muhabbet gırla gidiyor, eski anılar tazeleniyor.

Piknik yerine doğru yol alırken Salim isimli arkadaş, “Ramazan Abi, nerede bir Şahin'i olan varsa p.ç” dedi. Düzgün sürenler de vardır. İstisnası yok mu dedim. Yok abi dedi. Salim, benim de şahinim var. Şunun istisnası yok mu dedim. Olabilir abi, bunun istisnası yok dedi. Şahin'im olduğu için yok yere bir de p.ç olmuştum. 

Piknik yerinde diğer arkadaşlarla bu konuyu şakaya getirip onları güldürerek hakareti hazmetmeye çalışıyorum. Bu arada hazmı zor mu zor. Zira ne yenir ne de içilir. Bizi az kenarda dinlemiş araba sarrafı arkadaşımız. Bir de demez mi, “Ramazan abi alınıyorum. Böyle devam edeceksen, ben geri dönüp gideceğim” diye. Mübarek, alınacak ve geri dönecek biri varsa o da benim. Sen niye dönüp gideceksin. Kendince istisnasını bile kabul etmeden tüm Şahincilere hakaret ettin. Git işine dedim. Konu kapandı.

Adana'dan Konya'ya geliyorum. Yine bir yaz dönemi. Arabama şoför aramıyorum artık. Kendi tırnağımla başımı kaşıyorum. Ne de olsa kaç yıldır sürüyorum. Bakmayın siz iki arabanın arasına park edemediğime.

Arabayı sürüyorum sürmeye ama hızlanınca direksiyon titriyor. Kaç yıldır böyle.

Ulukışla'dan Konya'ya doğru geliyoruz ailecek. Arkada dört çocuk, önde hanım. Yolun sağında elinde valizle yürüyen bir genç var. Belli ki öğrenci. Hanıma, arkaya geç, sıkışın. Şu genci alalım dedim. Gencin yanında durdum. Bin delikanlı. Yalnız valizi kucağına alacaksın. Bagajda boş yer yok dedim.

Genci aldık. Ereğli'ye gidecekmiş. Ereğli kavşağında onu bıraktıktan sonra yola devam ettik. 90-100 kaçla gidiyorsam artık. Tam Merdivenli'ye gelmiştim ki bir pat sesi ve arabada bir sendeleme. Yavaşlayarak sağa çekip durdum. İnip baktığımda arka sol tekerin jantından başka lastikten eser yoktu. Dedim, Allah bizi korudu. O genci aldığımda nereye binecek, sıkışacağız demiştiniz. O gencin duasını aldık. Hepimize geçmiş olsun dedim.

Çoluk çocuk kenarda soluklanırken ilk lastik değiştirmeyi yağmurlu bir havada Adana Balcalı Hastanesinin bahçesinde değiştirerek acemiliği atmıştım. Bagajda yedek lastiği çıkararak değiştirdim. Bizi gören bir teyzenin elinde su ile birlikte yanımıza gelip geçmiş olsun demesini unutamam.

Lastiği değiştirerek yola revan olduk. Yolda bu lastikleri yenilemem lazım. Arabayı ilk aldığımda tamir ustası, lastiklerin paflaşmış, yeni göründüğüne bakma. Değiştir demişti. Adam haklı çıktı. Lastikçiler değiştirmene gerek yok deyince kaç yıl eski lastiklerle yollardaydım.

Konya'ya varır varmaz ilk işim arabayı lastikçinin önüne çekmek oldu. Bana dört lastik ver dedim. Lastikleri yenileyince direksiyonun titremesi de geçti. Arabayı sürmek daha da kolaylaştı. Beni yormadı artık. Arabanın lastiklerinin önemli olduğunu bu vesileyle öğrenmiş oldum.

Lastikleri yenilenmiştim ama o sene tayinim Konya'ya çıktığı ve Konya'dan bir ev aldığımdan arabayı satmam gerekti. Yeni lastikle doğru dürüst sürmeden ve hevesimi almadan arabayı araba pazarına götürerek satmaya karar verdim. Oto galeriye varır varmaz müşteri de geldi. Arabaya baktılar. Kaç istiyorsun dediler. 4 bin lira dedim. Yıl 2005 idi. İndirim yap alacağız dediler. Dediğim parada direndim. Pazarlıksız olmaz dediler. O zaman 4.250 lira istiyorum. 4 bine vereyim dedim. Tamam deyip el sıkıştık. Ertesi gün noterin önünde buluşarak ilk göz ağrım arabayı sattım.

Arabayı 2 milyona almıştım. Altı sıfır atılmamıştı o zaman. 6660 Mark'a tekabül ediyordu. 2005 yılında iki katı olan 4 bine sattım ama 2001 krizi paramızı pul ettiği için 3 bin Mark bile değildi 4 bin lira. Bol enflasyonlu hayat böyle bir şeydi. Devalüasyon yoluyla cebimizden paramızı bu şekil alıyordu birileri.

Kaldım mı şimdi arabasız. Ama değerdi arabasız kalmaya. 30 bin liraya aldığım evin parasına kendimden kattığım 7 bin liranın 4 bini arabadan gelmişti. Geri kalan 23 bin lirayı arkadaşlardan borç alarak kira öder gibi onlara ödemiştim. Sağ olsunlar. O devirde ve bu devirde özellikle enflasyonlu hayatta kim kime o kadar borç verirdi. Ama verdiler. Minnettarım kendilerine. 

Bu vesileyle Şahin'e sahip olmamdan dolayı "Her Şahin'i olan p.ç" hakaretinden de kurtulmuş oldum. O arkadaşı görsem, desem ki Şahin'i sattım. O Şahin'in parasını da katarak eski de olsa bir ev aldım. Şimdi ben o yüz karası durumdan kurtuldum mu desem, ne der acaba? Ama sormam. Sorar mıyım? Bu kafada olan birinin "Şahin parasıyla aldığın o evde oturman caiz değil" demesinden korkarım çünkü. Garibimin dili yanmış demek ki Şahincilerden. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder