Ana içeriğe atla

Adaylardan Bekliyorum *

Bugünlerde bol bol seyirlik vesikalık fotoğraflar görüyorum sosyal medyada. Fotoların altında da sendika delege adayı yazıyor. Belli ki sendika seçimi var. Seçim var ama foto, ad soyad, sendika ismi ve okul isminden ibaret tüm yapılanlar. Başka da bir şey göremedim. Seçim dediğin ya da seçim atmosferi tüm bunların yanında, yapılanlar ve kazandığımız takdirde şunları şunları yapacağız dendiği bir süreç olmalı diye düşünüyorum. Öyle ya isim ve fotoya mı oy verecek üyeler? Her neyse. Mesela şu tür vaatleri görmek isterdim:

"Delege seçildiğim, yönetime girdiğim, temsilci veya başkan olduğum takdirde;

Üyelerin özlük haklarının şu şekilde olması için çalışma başlatıp mücadele edeceğim.

Üyeler arasında ayrım yapmayacağım.

Makam, mevki, mansıp, müdürlük vs. dağıtmayacağım. Çünkü burası bunların dağıtılacağı yer değildir. 

Belirli periyotlarla üyelerimi yerinde ziyaret edeceğim. Onların dert ve isteklerini mahallinde dinleyeceğim. Her bir üyenin şikayet ve talebini tek tek not edeceğim. Şikayetleri göğüsleyip makul talepleri yerine getirmek için uğraşacağım. 

Yeni üye bulmak için araziye çıkıp adaylarla birebir görüşmeler yapacağım. Onlara, sendikamı diğer sendikalardan ayıran özellikleri anlatacağım. 

Herhangi bir sebeple üyelikten ayrılmak isteyen üyelerle görüşüp derdini dinleyeceğim. 

Ayrılan üyelerin ayağına kadar gidip "Seni hep aramızda görmek isterdik. Ama biz seni tutamadık. Kapımız her daim açık. Telefonun bizde kayıtlı. Üyemiz olmasan da herhangi bir derdinde yanındayız" şeklinde konuşmalar yapacağım. 

Sendikamı partilerin arka bahçesi yapmayacağım. Sarı sendikacılık hiç yapmayacağım. Sendika hiçbir partinin payandası olmayacak. 

Haftanın her günü bir sorun veya istek için telefon açan üyelerime en makul sürede şahsım veya yardımcılarım tarafından dönüş yapılacaktır. 

Hafta içi mesaiden sonrasını ve cumartesi günlerini bizimle görüşmek isteyen üyelere ayırıp onlarla tek tek veya toplu görüşeceğim. 

Herhangi bir yerde üyelerimden biriyle karşılaşırsam, onları görmezlikten gelmeyeceğim. Selâm mutlaka olacak. Duruma göre hal hatır soracağım. 

Başkan ya da temsilci seçildiğim takdirde koltuğa yapışıp kalmayacağım. Okul okul gezeceğim. O bölgedeki tüm okul ve üyeleri ziyaret ettikten sonra üyelerin hak ve taleplerini görüşmek üzere il-ilçe milli eğitim müdürlerini ziyaret edeceğim. Gerekirse sorunların çözümü için kaymakam, vali gibi mülki amirlere çıkacağım. Anlayacağınız bir il veya ilçeye gidince üyelerle görüşmeden ilçe MEM'e ve kaymakama çıkmayacağım. 

Yönetim kurulunda müdür, müdür yardımcısı olmayacak. Yöneticilik görevi olanları yönetim kuruluna girdikten sonra istifa ettireceğim. Yani hiç kimse üzerinde birden fazla unvan ve makam bulunduramayacak.

Herhangi bir seminer, kurs vb. toplantı için soluğu Alanya ve Antalya'da almayacağım. Bunları mahallinde makul salonlarda gidereceğim. Üyelerin parasını otel ve turistik yerlere peşkeş çekmeyeceğim. Maksat tatil ve kafa dinlendirme ise şahsımın ve yönetim kurulundakilerin istifade ettiği tüm haklardan üyelerim de yararlanacaktır. Üyelerim yararlanamayacaksa oraları kendime de haram edeceğim.

Üyelerimle yapacağım istişare toplantılarında hep kendim çalıp kendim oynamayacağım. Adı üzerinde istişare toplantısı. En az benim kadar üyelerim de konuşup görüş bildirmede söz sahibidir.

Yönetime seçildiğim ya da söz sahibi olduğum takdirde, sendikamı nitelik ve nicelik yönünden geliştirmek ve artırmak için gelen önerilere kapım açık olacaktır. Bunun için teknolojinin sunduğu tüm imkanlardan yararlanacağım. Üyelerin önerilerini de göz önünde bulundurmak suretiyle sendikama bir omurga ve prensipleri olan bir tüzel kişilik kazandırmaya çalışacağım.

Üyelerimin iletişim bilgilerinin yanında her bir üyeden hangi alanda ne şekil faydalanacağımın çalışmasını yapacağım. Tespit ettiğim konularda bu üyelerden komisyonlar kurarak onların bilgilerinden azami derece faydalanacağım. Devlet memurunun özlük haklarının iyileştirilmesi ve korunması, eğitim ve öğretimin geliştirilmesi, herhangi bir konuda sendikanın o konudaki duruşu gibi konular...

Sendikamın büyümesi, küçülmesi, üyelerini koruması vs. durumlar siyasi partilerin büyümesi veya küçülmesine bağlı olmayacak. Üyelerimin çoğunun gönül verdiği siyasi partiler iktidardan uzaklaşsalar bile üye kaybı yaşatmamaya çalışacağım. Bunun için aidiyet duygusunun yerleşmesi için elimden gelen çalışmayı yapacağım.

Sendika yönetiminde ve delege adayı tespitinde, branşların oranına göre adaylar belirlenecektir. Buraların çoğunluğunu tek branşa mahkum etmeyeceğim. Bu öz branş buralara girmeye kalkarsa, onlara sendikacılık, müdür ve yardımcılık dışında başka yapacakları görevleri olduğunu hatırlatacağım. Hayatta her şey makam, mevki ve ek dersten ibaret değil diyeceğim. 

Gördüğünüz gibi neler vadederdim neler... Zaman geçmiş değil. Profilinde adaylığını açıklayan delege ve başkan adaylarından da benzer vaatler bekliyorum. Biz sadece üyelerimize görücüye çıktık. Onlar da bizi tanır demesinler. Bu kadar küçük düşünmeyelim. Üyelerinize görücüye çıkmışken sendikanıza üye olmayanlara da mesaj vermek daha iyi olmaz mı? Zira başka türlü nitel ve nicel büyüme nasıl sağlanır. Bekliyorum tüm adaylardan. 

*21/09/2022 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde