Diğer bakanlıklar ne yaptı ne
etti bilmem. Bildiğim, Milli Eğitim Bakanı’nın 2021-2022 öğretim yılının her
bir döneminde tüm çalışanlarına başarı belgesi verdiği. Böylece bir öğretim
yılında bir personel disiplin cezası ile tecziye edilmemişse iki başarı belgesi
almış oldu. Bir de kaymakamlık veya valilik vermiş ise bir yıl içerisinde üstün
başarı belgesi almaya hak kazandı. Bazıları da önceki yıllardan bir belge
almışsa, bunlar da üstün başarı belgesi alabilecekler.
Başarı belgesi hangi hallerde
verilir, kriterlere bir bakalım:
"Olağanüstü gayret ve
çalışmaları ile emsallerine göre başarılı görev yapmak suretiyle;
*kamu kaynağında önemli ölçüde
tasarruf sağlanmasında,
*kamu zararının oluşmasının
önlenmesinde ve önlenemez kamu zararlarının önemli ölçüde azaltılmasında,
*kamusal fayda ve gelirlerin
beklenenin üzerinde artırılmasında veya sunulan hizmetlerin etkililik ve
kalitesinin yükseltilmesinde somut olaylara ve verilere dayalı olarak
katkı sağladıkları tespit edilenlere" verilir.
Kriterlere baktığımız zaman bu belgeyi
almak çok zor. Adeta kişinin ağzıyla kuş tutması, uçup kaçması gerekiyor. Bu
demektir ki bu belgeyi alacak kişi sayısı kurumlarda bir elin parmağını geçmez.
Almayı hak edecekler de azami gayret sarf etmek suretiyle kurumlarına olumlu
yönde katkı sağlayan ve katma değer üreten vazgeçilmez kişiler olmalı.
Durum bu iken çalışıp
çalışmadıklarına, olumlu katkı verip vermediklerine, bir katma değer üretip
üretmediklerine bakılmaksızın MEB'deki tüm çalışanların hepsine birden başarı
belgesi verilmesinin izahı ne olabilir?
Sanırım Bakan, salgın riskine
rağmen okullar açık tutuldu. Personel işine devam etti, çok çalıştı ve
olağanüstü işler yaptı. Bundan dolayı tüm personel bu belgeyi almaya hak
kazandı şeklinde düşünmüş olmalı.
Takdirini personeline ödül verme
yönünde kullanan Bakan’ın bu tasarrufuna saygı duymakla beraber bu düşüncesine
katılmadığımı ifade etmek isterim. Niçin? Çünkü bu anlayış toptancı bir
anlayıştır. Toptancı anlayışlarda ise maalesef sapla saman karıştırılmaktadır.
Çalışanla çalışmayan aynı kefeye konmaktadır. Bu da bir kurumda çok verimli
olan çalışanların çalışma azmini olumsuz yönde etkiler. Her şeyden önce
çalışanın hakkını korumak lazım. Zira böyle birinin “nasılsa çalışsam da
çalışmasam da başarı belgesi garanti. Baksana falan arkadaşımız aldı. Ben de
onun gibi olursam, kendimi yormamış olurum” düşüncesine kapılması olasıdır. Biz
bunu 90’lı yıllardan beri öğrenciyi sınıfta bırakmama adına yıllardır
yapıyoruz. Sınıfta rahat durmayan, dersin ahengini bozan, dersleri zayıf
öğrencileri bir üst sınıfa geçirmek suretiyle çalışan öğrencileri heba ettik. Çünkü
çalışkan öğrenci baktı ki arkadaşı yatarak sınıf geçti. Benim de çalışmama
gerek yok dedi. Böyle kaybettiğimiz nice başarılı öğrenci olmuştur. Hasılı ne
öğrencinin hepsi birdir ne de personelin. Hepsini durumlarına göre
değerlendirmek lazım. Kimi kalmalı, kimi geçmeli; kimi başarı belgesi almalı
kimi de almamalı. Adalet de bunu gerektirir. Zira toptancı anlayışta adalet
olmaz.
Bir diğer husus, herkesin başarı
belgesi aldığı bir yerde başarı belgesinin öneminden bahsedilemez. Bu yüzden
başarı ve başarısızlıkta ölçüyü kaçırmamak ve bu işin cılkını çıkarmamak lazım.
*06/07/2022 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder