Bir zaman bir kurban bayramını memleketimde geçirmek
istedim. Bayram namazını yolda bir camide kılıp namaz sonrası topluca yenen
aile yemeğine katılmak niyetim.
Antalya
Çevre yoluna çıkıp oradan Karaman Yoluna geçeceğim. Bu yol tenha olur
çoğunlukla. Bir de ne göreyim, Çevre yoluna iki gidiş, bir geliş olan bu
kavşakta km.lerce uzanan bir araç kuyruğu var. Nere gidiyor, bu saatte bu
araçlar derken gecikmeli de olsa jeton düştü. Belli ki ileride çardaklar var.
Vatandaş sabahtan kurbanını kestireyim diye erkenden yola düşmüş. Ne yapayım ne
edeyim derken baktım, bazı gözü açıklar karşıdan gelen araçların şeridi boş
olduğu için o şeride geçiyor. Benim bu gözü açıklardan neyim eksik, hayatımda
bir gözü açıklık da ben yapayım deyip peşlerine ben de takıldım.
Bu
durum pek içime sinmese de içim içime sığmadı. Çünkü kedi olalı bir fare
tutacaktım. Ben ters şeritten erkenden geçip giderken sağımda upuzun uzanmış
araçlar ne kadar bekleyecekti, kim bilir? Az sonra korna sesleriyle
irkildim. Ne oluyor demeden, ışığından kalkıp gelen arabalar ters yola dizilmiş
araçlar yüzünden yollarına devam edemedikleri için korna üstüne korna basıyor.
Önümdekiler, tepki gösterilmesine rağmen sağdaki araçların arasına güç bela
girdiler. Bir tepki de ben çekmeyeyim diye sağa girmeye kalkışmadım. Ters
yolda sap gibi ortada bir ben kaldım.
Karşıdan gelen araç önüme kadar geldi. Aracından indi. “Bu
yaptığın iş mi, ben işime nasıl gideceğim, zaten geciktim” şeklinde epey bir
laf saymaya başladı bana. Aracımda yalnız değildim. Üç tane delikanlı vardı.
Adam ise yapayalnızdı. Adamın sayıp dökmesine benim çocuklar araçtan inip tepki
göstermek istediler. Onlara, “Hiç sesinizi çıkarmayın. Araçtan da inmeyin. Zira
ters yola giren biziz ve suçluyuz. Adam ne derse yutacağız. Zira hak ettik. Çünkü
adamı mağdur eden biziz. Mağdurun ise söz söyleme hakkı var” dedim. Sonunda sağ
tarafımdan yol verdiler de aralarına girdim, yol açıldı.
Yıllar önce başımdan geçen bu anekdotu anlatmamın sebebi “Mağdurun
söz söyleme hakkı var” sözüdür. Gerçekten bir konuda biri mağdur ise onu mağdur
eden de birileri vardır. Mağdur eden
taraf ise mağdurun mağduriyetten mütevellit sayıp dökeceklerine hazır
olmalıdır. Bu söz üzerine biraz durmak istiyorum. Zira insanımızın mağduriyeti
say say bitmez. Mağdurun mağduriyetinden dolayı söz söyleme, dertlenme,
serzenişte bulunma, tepki gösterme, kızıp bağırma hakkı olmasına rağmen çoğu
zaman mağdurun söyleyeceğini ağzına tıkar, üste çıkmaya çalışarak ikinci bir
mağduriyet daha oluşturuyoruz. Yanlış bu yaptığımız. Bırakalım da mağdur içini
boşaltsın ve deşarj olsun. Çünkü içini boşaltan rahatlar. Aynı zamanda
konuşarak içini döken insandan da zarar gelmez. Üzerine bir de özür dilenirse
mağdur daha ileriye gitmez ve susar. Hatta olayın ardından kişiler arasında
dostluklar bile oluşabiliyor. Mağdurun ağzına lafı tıkamak, üste çıkmaya
çalışmak, gerekçe ve bahane üretmek, suçu kabul etmemek, ortamın daha da
gerilmesine ve işin uzamasına sebebiyet verir ve iş kavgaya da dönüşebilir. Maalesef
bu konuda iyi bir sınav vermiyoruz.
Gelelim günümüze. Malumunuz bugünlerde vatandaş enflasyon ve hayat pahalılığını iliklerine kadar hissediyor. Dövizin ateşi bir türlü sönmüyor. Tepeden tırnağa her ürüne zam geldi hala gelmeye devam ediyor. Vatandaşın alım gücü her geçen gün zora giriyor. Yeni gelen zammın sıcaklığı geçmeden yeni zam geliyor. İnsanımız alışveriş yapmaya korkar oldu. Durum bu iken herkes yaşanan bu durumu dile getiremiyor. Kim hayat pahalılığından dert yanmaya kalksa, şu ürüne ne kadar zam gelmiş dese, birileri üzerine vazifeymiş gibi mevcut duruma gerekçeler üretmeye başlıyor. Nankörlük yapmayın, yapılan onca iyi şeyler var, bunları unutmayın diyerek piyasadan şikayet edenin ağzına lafı tıkıyor. Avrupa’da da böyle, onlar bizden daha zor durumda diyor. Dış güçler, fırsatçılar vs. diyerek suçu başkasına atıyor. Mevcut durum balçıkla sıvanamayacak kadar ayan beyan iken bu kadar savunmacılık, bu kadar alınganlık niye gerçekten çok anlamış değilim. Bırakalım da alım gücü iyice zayıflayan vatandaş yaşadığı haleti ruhiyesini konuşarak dile getirsin. Ha mevcut durumdan şikayet edince piyasa düzelecek mi? Hayır ama en azından içini döküp rahatlamış olur. İnanın, yağmur yağmıyor, kış kurak geçiyor desen, eskiden de yağmazdı, sadece bu hükümet zamanında değil deniyor. Pes doğrusu…
*17/01/2022 tarihinde Barbaros ULU adıyla Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder