Ana içeriğe atla

Kitabında Geri Adım Olmayanlar *

Hayatımızın bir parçası olan araçların her parçası önemli bir işlevi görmekle beraber manüel araçlar için söylüyorum, debriyaj, fren, gaz pedalı ve vites kutusu vazgeçilmezdir. Aracı hareket ettireceğimizde, hız yükselteceğimizde ve hız düşüreceğimizde debriyajdan destek alırız. Duracağımızda debriyajla birlikte freni kullanırız. Aracı çalıştırırken ve hızlanacağımızda gaz pedalına basarız. Araçlarda aynı şekilde 1.2.3.4.5. hatta 6.vitesler olur. 1.vitesle kalktıktan sonra yolun durumuna ve hız sınırına göre 2.3.4.5.6. vitese atarız. Vites yükseltirken de gaza yükleniriz. 

Araçlarda 5-6 vites olurken aynı zamanda geri vites de olur. Geri vites her zaman kullanılmasa da bir ihtiyaçtır. Park edileceği zaman, çıkmaz ve yanlış sokağa girildiğinde, yol kapalı olduğunda, gideceğin yeri geçip gittiğinde, eğer aracı döndürme imkanın yoksa gerisin geri gitmek için geri vites kullanılır. Araçlarda geri vitese atmak ve geri geri gitmek zor olsa da mecburiyetten kullanılır. Bir an için düşünelim. Araçlarda geri vites olmasaydı, dar yollarda gerisin geri gitme ve iki araç arasına park etme imkanı olmazdı. Bu açıdan bakıldığında, araçlarda geri vites bir nimet dense yeridir. Aynı şekilde düz yolda ilerlerken gideceğin menzil geride kalmışsa, uygun yoldan geriye dönmek için U dönüşü de yapmak bir gerekliliktir. 

İnsan da bir nevi araca benzer. Kendinden emin bir şekilde yoluna devam ederken gittiği yolun yanlış olduğunu öğrendiği zaman araç gibi geri geri gelmese de gittiği yoldan gerisin geriye dönerek u dönüşü yapar ve hatasını düzeltir. Bu geri dönmeyi ve u dönüşünü, insanın hata ve yanlışlarından vazgeçmesi olarak düşünebiliriz. Gerçekten hangi birimiz hata yapıp geri adım atmadı ki. Bakmayın siz bazılarının benim geçmişe dair hiç pişmanlığım olmadı dediğine. Bu mümkün değildir. Böyle diyen, kendi kendine öz eleştiri yapmayan ve yapmaktan kaçınan, aynı zamanda kendisini mükemmel sanan veya böyle göstermeye çalışan, burnundan kıl aldırmayan kibirli tip olsa gerek. Çünkü peygamberler bile hata yapmıştır. Ardından tövbe ederek nedamet duymuşlardır. Yaklaşması men edilmesine rağmen yasaklanan ağaçtan meyve yiyen Hz Adem ilk hatayı yapmıştır. Kendisine ne yaptın dendiğinde, Hz Adem’in bir takım gerekçelerin ardına sığınmadan ve hatasında ısrar etmeden girdiği yanlış yoldan vazgeçip tövbe etmesi, erdemli bir davranıştır. Bu hata Hz Adem'i küçültmediği gibi yüceltmiş ve hatasına rağmen peygamberlikle taltif edilmiştir. 

Durum bu iken yani yanlış yola girince araçlar nasıl ki geri vitese atılarak gerisin geri gidiyorsa, insan hata ve yanlış yaptığında yanlışından vazgeçiyorsa, peygamberler bile zelle adını verdiğimiz hatalar işleyebiliyor ve farkına vardığı zaman hatasından nedamet duyup geri dönebiliyorsa, tüm bunlar erdem kabul ediliyorsa, bazı insanlara ne oluyor ki bir marifetmiş gibi "Bizim geri vitesimiz yok" veya "Benim kitabımda geri adım yok" diyebiliyor? Bu nasıl bir psikoloji ve nasıl bir haleti ruhiye gerçekten? Özellikle dini hassasiyeti olan insanlara yakışıyor mu böyle demek? Anlamak istiyorum ama anlayamıyorum maalesef. Olsa olsa kibirdendir veya güç zehirlenmesi yaşıyor olmalılar. Bundan dolayı bu tipler özür bile dileyemezler. Sahi bu tipler hata yapıp hiç geri adım atmamışlar mıdır? Ne mümkün. İnsan olup da hata yapmayan mı olur? Belki de saymakla bitmez ve niceleri tükürdüklerini yaşamışlardır ama bilirler ki nasılsa karşılarında kral çıplak diyecek ve u dönüşü yaptığını söyleyecek kimse yoktur. 

Hatırlarsanız, FETÖ’nün ileri gelenlerinden ve yapılan okullara adı verilenlerden Abdullah AYMAZ, 17-25 Aralık hükümet darbe teşebbüsünden sonra 2014 yılında yaptığı bir açıklamada “Bizim geri dönüşümüz yok…” demişti. Şu anda firari olan bu zat, öyle zannediyorum, hala aynı görüştedir. Çünkü kibir ve güç zehirlenmesi böyle bir şey. Ki ben bu yapıyı, çok gözde olduğu bir zamanda test etmiş ve bu yapıdan birine, “Görüyorum ki sizin adamlar, tevazuu elden bırakmışlar ve aşırı bir kibre kapılmışlar. Ben nerede kibre yakalanmış birini görmüşsem, Allah onların burnunu sürtmüştür. Sizin de başınıza gelecek bu” demiştim ve o kişi de bana hak vermişti.

AYMAZ’ın geri vitesimiz yok sözünden bu yana 7 sene geçmiş. Görüyorum ki bu sözün ardından bu yapının başına neler geldiği düşünülmeden hala bu söze benzer sözlerin söylendiğini görüyorum. Bu da beni üzüyor gerçekten. Yolumuz düzgün olsun, ileriye doğru doludizgin gidelim gitmeye ama zaman zaman frene basıp yavaşlamayı hatta geri adım atmayı da ihmal etmeyelim. Çünkü kitabımda geri adım yok diyerek yolumuza devam eder, bir de çok uzun gitmişsek geri dönüşümüz bir o kadar zorlaşır aynı zamanda pirince giderken evdeki bulgurdan da olabiliriz. Unutmayalım ki şeytanı lanete götüren sebep de onun kibridir ve bu yol geri dönüşü olmayan tehlikeli bir yoldur.

Bir an için düşünelim. Hiç hata yapmıyoruz ve geri dönüşe hiç ihtiyacımız olmadı. Hiç hata yapmadığımızı yani geri dönüşümüzün olmadığını ve kitabımızda geri adım olmadığını bırakalım da bir başkası söylesin. Bunun bir anlamı olur. Ama kişinin kendisinin söylemesi, kişinin kendisini övmesinden başka bir şey değildir.

*06/11/2021 tarihinde Barbaros ULU adıyla Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde