Kan
davası, değişik nedenlerle sonradan oluşan husumet, ölme, öldürme, komşular
arası gerginlik, niza, kavga ve yaralama olayları bu ülkede eksik olmaz. Çünkü
toplumumuzun bir kısmı sorunlarını konuşarak çözmek yerine, kaba kuvvet ve güç
gösterisiyle çözme yoluna gider. İki kişi arasında başlayan gerginliğe, diğer
aile bireylerinin hatta sülale ve aşiretin de katılmasıyla olay büyür de büyür.
İş, Filistin-İsrail meselesine döner. Kavga ve gerginliğin devam edip
etmeyeceği, ailelerin durumuna ve haleti ruhiyesine göre değişiklik gösterir.
Bazı kavgaların devamı gelmez. Bazıları ise ilanihaye sürer. Olayın emniyet ve
adliye boyutuna taşınması da çoğu zaman işi çözmüyor. Çünkü bizim adalet
sistemimiz adalet dağıtmaz. Dağıtmaya kalksa bile içimizdeki ateşi söndürmez.
Sıcağı sıcağına yedi kişinin öldürüldüğü Hasanköy cinayetini buna örnek olarak
verebiliriz. Basından öğrendiğimize göre komşu iki aile arasında yıllara
dayanan bir husumet var. Olay defalarca emniyet ve yargıya taşınmış, olayla
ilgili iki kişi tutuklanmış, diğerleri serbest bırakılmış. Bu tutuklamalar
sorunu çözmediği gibi geliyorum diyen tehlike, yedi kişinin ölümüne neden vermiştir.
Her
gün ülkenin değişik bölgelerinde bu şekil ölme ve öldürme olaylarını izlemeye
devam mı edeceğiz? Bu konuda mevcut yapılanların yanında başka tedbirler
alınamaz mı? Mesela birbiriyle komşu olan, aynı mahalle ve muhitte oturan
kişilerden en az birinin yeri değiştirilemez mi? Baştan söyleyeyim, geçinmeye
niyeti olmayan insanlara ne yaparsan yap, kar etmez. Zira böyleleri fırsatını
kollar, kafaya koyduğunu yapar. Kan davaları buna bir örnektir. Hasım, Fizan’a
bile gitse gidip bulunur ve öldürülür. Bir ondan bir bundan olacak şekilde bu
acı hikaye babadan oğula geçecek şekilde sürer gider. Durum bu olsa da
yapılacak bir şey yok deyip olup biteni seyredecek miyiz? Bu konuda ilin
valilikleri, siyasi iktidar, yargı ve Meclis taşın altına ellerini koymalıdır.
Bu konuda ne yapılabilir?
Diyelim
ki bir mahallede, bir muhitte; bir kavga, ağız dalaşı, yaralama veya cinayet
meydana geldi. Olay yargıya intikal etti. Taraflardan kimi tutuklandı kimi
tutuksuz yargılanmak üzere kimi de adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.
Olayın adliye boyutu bu şekil devam ederken ilin valisi, emniyeti
görevlendirerek mahalledeki tansiyonu ölçtürmesi gerek. Konuşma, uyarı ve
tavsiyeye rağmen taraflar ateşle barut gibi ise burada taraflara şöyle bir
seçenek sunulabilir: “Mevcut gayrimenkullerini satarak bu mahalle, muhit ve
şehri terk etmeyi düşünür müsünüz? Zira gün boyu hasmınızla burun buruna
geliyorsunuz. Böyle giderse iki yumurtadan biri kırılacak” denebilir.
Taraflardan biri kabul ederse mevcut gayrimenkullerini ederine satması için
yetkililer yardımcı olur. Gittiği yerde hasmı ile sürekli karşılaşmaz ve
kendine gittiği yerde bir iş tutar ve hayatına devam eder. Muhitini terk etmeyi
kabul eden kimse, gayrimenkulünü değerine elinden çıkaramıyor ise devlet
devreye girerek kişinin gayrimenkulünün değerini belirler, başka bir yerden
emsal yer gösterir. Taraflardan biri böyle bir seçeneği yani bulunduğu yeri
terki diyar etmeyi kabul etmez ise mahkemece suçlu bulunan kimse başka bir yere
zorunlu iskana tabi tutulur. Buna biz sürgün de diyebiliriz. Ki sürgün değişik
sebeplerle Osmanlı’da uygulanmıştır.
Zorunlu
iskan çözüm olur mu? Yukarıda da bahsettiğim gibi gözü dönmüş ve öldürmekten
başka bir şey düşünmeyen kimseler, hasmını gittiği yerde de öldürebilir ama
bunun sayısının fazla olacağını düşünmüyorum. Bu yol ile çoğu kimsenin canının
kurtulacağını düşünüyorum. Çünkü mekan değişikliği dolayısıyla taraflar,
hasımlarıyla daima yüz yüze gelmeyecek, herkes işine bakacak. Yaptığım bu
öneriyi koruyucu hekimlik gibi düşünmek lazım. Devlet de uygulayacağı bu tedbir
ile vatandaşlarının canını korumayı hedeflemiş ve mahalle veya muhitin diğer
sakinlerini de rahatlatmış olur.
Burada
Anayasamızda geçen herkes istediği yere yerleşme hakkına sahiptir maddesi buna
engel denebilir. Pekala bir anayasa değişikliği ile bu maddeye “Zorunlu
hallerde kişiler, mahkeme kararıyla zorunlu iskana tabi tutulur” eklenebilir.
Böyle bir değişikliğin tüm vekillerin oylarıyla Meclisten geçeceğini
düşünüyorum.
Denemeye
değmez mi?
*09/08/2021 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder