Doktorluk
gibi bazı meslek grupları vardır ki diğer bazı meslek gruplarına göre hem
okuması hem de iş hayatına atıldıktan sonra çalışma şartları daha zor ve
risklidir. Buna rağmen hem daha kolay iş bulunması hem maaşının iyi olması hem
de toplumdaki statüsü yönüyle doktorluk, tercih edilen gözde mesleklerin
başında gelir.
Vatandaş
olarak çoğu zaman hekimlerle ilgili, “Adam gibi muayene etmedi. Muayene ederken
yüzüme bile bakmadı. Ağızlarından laf alınmıyor. Bir de tanıyorum üstelik. 40
yılda bir işim düştü, yanına uğradım, doğru dürüst ilgilenmedi, telefonlarıma
bile cevap vermiyor. Dışarıda karşılaştım, görmezden geldi. Bir hava bir hava…
Neyin havası bu? Doktor olmuşlar ama adam olamamışlar. Hiç böyle beklemiyordum.
İşleri güçleri para…” şeklinde arkalarından serzenişlerde bulunuruz. Bu
serzenişlerde haklılık payı var mı? Var elbet. Çünkü zaman zaman çoğumuzun
başına böylesi gelir.
Hiç
düşündük mü, doktorların çoğunluğu niçin böyle diye. Tamam, bazı doktorlarda
kibirlenme, paragöz olma gibi durumlar söz konusu olabilir. İlgilenmeyi angarya
iş gibi görebilirler. Bence bunun da ötesinde sebep, doktorların vücut ve
zihnen yorgun olmalarıdır. Nice doktorlar bilirim, özellikle üniversite
hastanelerinde çalışan. 24 saat mesai ve nöbet tuttuktan sonra ertesi günü yine
mesai yapan. Yani iki gündüz bir gece görev başında olabiliyor. Böyle bir doktorun
ilgi göstermemesinin nedeni, kibirden ve ilgisizlikten ziyade uykusuzluk ve
yorgunluktan ayakta zor duruyor olmasıdır. Duvara yaslanıverse ayakta
uyuyacaktır. Çünkü vücudu iki gündür dinlenmemiş ve yorgun düşmüştür. Bu durum
hekimler için de böyledir, başkaları için de böyledir.
Tüm
bir yılı ağır ve zor bir tempoda geçiren hekimler, yıllık izne ayrıldığının ilk
günü, hiç vakit kaybetmeden, soluğu tatil beldelerinde alırlar. İzinlerini de
doya doya kullanırlar. Tatil zamanı değilse de bir iki gün geç yattıktan veya
uykusuz kaldıktan sonra üçüncü gün erkenden derin bir uykuya dalarlar. Çünkü
vücudun dinlenmeye, uykuya ve tatile ihtiyacı vardır. Hekimleri
değerlendirirken işin bu yönünü de hesaba katmakta fayda vardır diye
düşünüyorum.
İzin,
istirahat ve tatile sadece hekimler mi ihtiyaç duyar? Başta etkili ve yetkili,
sorumlu kişiler olmak üzere herkesin istirahate ihtiyacı vardır. Çünkü her
insanın ruhen, zihnen ve bedenen maddi ve manevi ihtiyaçları vardır. Bu
ihtiyaçları gidermede aşırıya kaçmak veya cimri davranmak kişide, davranış
bozukluklarına yol açabilir veya vücudunun yorgun düşmesine sebebiyet
verebilir. Kişinin olur olmaz kızması, sesini yükseltmesi ve çok hata yapmasını
örnek olarak verebiliriz. Vücudun her yönüyle sağlıklı olması, bu ihtiyaçları
kıvamında, yerinde ve zamanında gidermekle mümkündür. Böyle olduğu takdirde
vücut teklemeden yoluna devam eder ve kişi daha az hata yapar.
Bu
açıklamalardan sonra bazıları, “Falan, günde birkaç saat uyur, yıllık tatil
kullanmaz. Ne cumartesisi vardır ne pazarı. Geceleri bile çalışıyor” der. Bence
her günü ağır ve zor bir tempoda geçiren insanların izin kullanmama ve tatil
yapmama gibi bir lüksleri yoktur. Tüm günü ve yılı gecesiyle gündüzüyle
çalışarak geçirmek marifet hiç değildir. Bu tip kişiler en kısa zamanda, iş
ortamından uzaklaşarak kendisine vakit ayırmalı, çoluk çocuğuyla bir güzel tatil
yapmalı ve vücudunu dinlendirmelidir. Mesai yaparken de özel durumlar hariç
evine çekilerek hem istirahatini yapmalı hem de ailesine zaman ayırmalıdır. Çünkü
bu vücudun çalışma kadar istirahate de ihtiyacı vardır ve bu vücut her birimize
bir emanettir. Lütfen bu emanete ihanet etmeyelim.
* 28/07/2021 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Barbaros Ulu adıyla yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder