Bayramlığım, oğlandan penye. Bu penye giyip
giyip küçülen ve babaya verilen türden değil. Yepyeni.
Nasıl sevindim nasıl. Bir bilseniz.
Demek ki zamanında oğlana boşuna yatırım
yapmamışım. Bir zamanlar ben ona almıştım. Şimdi o bana alıyor.
Aramızdaki fark, ben alırken birkaç sene
giysin diye bol ve büyükçe alırdım. O ise tam vücuduma göre almış. Bir diğer
fark, benim aldıklarım cepli idi. Bunun ise cebi yok. Sevincimi üzüntüye gark
eden de bu zaten. Zira tişörtün ceplisi kırmızıçizgimdir. Gerçi bu devirde ceplisini
ara ki bulasın. Bulursan da hapishane kaçkınlarının giydiği türden, diklemesine
ve enlemesine çizgili penyeleri koyuyorlar önüne. Renk ve deseni bir görsen,
ıskartaya çıkarılmış, dükkanın bir köşesine konmuş, alıcısı olmayan ve
bakımsızlıktan tozlanmış penyeler.
Cepsizler ise daha canlı renklerden
ibaret. Bunlar tereklerin gözdesi. Al beni diyor.
Anlamadığım bu renklere niçin cep
koymuyorlar? Giyen bu cebin içine kimliğini, kağıt, küreğini, kalemini; sigara
içenler paketini ve çakmağını koysa, hiçbir şey koymasa bile o cep, süs gibi
tişörtün solunda dursa ne olur? Ağırlık mı yapar? Gören, “Aa, tişörtü cepliymiş”
mi der?
Hasılı bu modacıları anlamak zor. Bu
seneye yeni ve farklı modellerle gireceğiz diye kafalarına koyduklarını
dayatıyorlar bize. Ceplisini bulamayınca elin mahkum sürdüklerine. Gerçekten
niyetleri ne? Cebi kaldırarak cepten mi kar ettiklerini düşünüyorlar ya da dikiş
işini daha mı seri yapıyorlar?
İyi bayramlar...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder