90
öncesinden 2002 yıllarına kadar bol enflasyonlu bir ekonomi hayatı yaşadık.
Paramız bol sıfırlıydı. Hayat pahalılığı iliklerimize kadar işlemişti. Bugün
aldığımız bir ürünü yarın aynı fiyata alamazdık. Bir ürünü bugün alan yarın
alana göre daha kârlıydı. Bereketli ve hesaplı olsun diye toz şekeri çuvalla,
deterjanı fazlaca alırdık. Bir beyaz eşya taksitine girmişsek o borç ödeninceye
kadar ikinci bir beyaz eşya alamazdık. Bazı yerlerde kiralık evler Mark veya
Dolarla verilir olmuştu. Alım gücü iyice düşen vatandaş ay sonunu güç bela
getirirdi. Hatırladığım kadarıyla 94 ve 2001 yılında iki büyük devalüasyona
maruz kaldık. Paramız iyice pul olmuştu. Devlet, personelinin maaşını ödemede
zorlandı.
2002'den
sonra enflasyonla mücadele çerçevesinde paramızdan 6 sıfır atıldı. 2007'de bir
ekonomik kriz olsa da vatandaş bu krizden pek etkilenmedi. Zira bizi teğet
geçti. Ülkede tek başına bir iktidarın olması, ülkeye çok miktarda sıcak
paranın girmesi, hükümetin mali politikadan taviz vermemesi, enflasyonu
düşürdüğü gibi fiyatlar yerinde saydı, hatta geriledi. Paramız değerlendi ve
bereketlendi. Alım gücümüz arttı. Eskiden yılda bir beyaz eşya alabiliyorken
tüm beyaz eşyaları bir defada alır olduk.
Ekonomi
düzeldi, artık önümüzü görebiliyoruz derken Gezi olayları, 17-25 Aralık süreci,
15 Temmuz kanlı darbe teşebbüsü, ABD ile yaşanan siyasi ve ekonomik gerilim,
sıcak paranın kaçması, cari açığın iyice açılması, Irak-Suriye operasyonları, kısa
aralıklarla seçimler ve referandumların yapılması, seçimlerde mali disiplinden
ödün verilmesi gibi sebeplerin üzerine, salgından kaynaklanan olağanüstü
durumun ortaya çıkması; bizi, unuttuğumuz enflasyonlu hayata yeniden döndürdü.
Adeta 2000 öncesi dönemlere geri döndük.
Döviz
karşısında paramızın erimeye devam ettiğini söylemeye gerek yok. Döviz insafa
gelip nerede duracak diye gözümüzü dikmiş, bekleyip duruyoruz.
TÜİK
verilerine göre 11,77 çıkan/çıkarılan enflasyon oranında ürünlere zam
yapılmasına herkes, dünden razı. Gördüğüm kadarıyla piyasalar TÜİK verilerinden
ziyade kendi bildiğini okuyor. Bu okuma canımızı okuyor. Zira tereklerdeki ürünlerin
fiyatları almış başını gidiyor, adeta uçmuş. Görüntü, pandemi ortamının da
tetiklemesiyle hayat pahalılığı yakın bir gelecekte makul bir yerde duracağa da
benzemiyor. Ki salgın nedeniyle bazı sektörler halen ya kapalı ya da tam
randımanlı çalışmıyor. Bu demektir ki uzun yıllar unuttuğumuz bu enflasyonlu hayatı,
bundan sonra daha derinden hissedeceğiz ve sıkıntı çekeceğiz. Zaten yalancı
baharlar hariç enflasyonla mücadele, bu ülkenin milli bir meselesi ve değişmez
kaderidir. Her hükümet bunu kucağında bulur. Hükümetler enflasyonla mücadele
etmek için bir dizi tedbir alır. Buna paralel olarak vatandaş da kemerleri
sıkar.
Koronavirüs
salgınının ekonomilere verdiği tahribatı sadece bizim ülkemiz değil, tüm
ülkeler yaşıyor. Sanki bizim ülkemiz fazla etkileniyor gibi. Dünya küresel bir
ekonomik krizle karşı karşıya. Adı konmamış bu krizin, Büyük Buhran adı verilen
1929 ekonomik krizinden daha ağır sonuçları olacak gibi görünüyor. Pandemi sonrası
bizi ve dünyayı nasıl bir ekonomik hayat bekliyor? Burası da muamma…
Hasılı,
sıkıntımız büyük. Allah kimseyi parayla, işiyle ve aşıyla imtihan etmesin, bugünümüzü
aratmasın ve yarınlarımız daha iyi olsun, bu ekonomik sıkıntının altından
kalkabilmeyi devletimize ve milletimize nasip etsin.
* 28/09/2020 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder