Ana içeriğe atla

Toplumun Ne Kadarı Mutlu? ***

Türkiye İstatistik Kurumu, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü öncesinde ülkemizdeki kadınlarla ilgili yaptığı bir istatistiği açıkladı. Buna göre 2019 yılında;

Nüfus yönünden kadınlar erkeklerden daha fazla. (287.275 fark)

Ülkenin yarıdan fazlası mutlu: Yüzde 52,4. Bu demektir ki toplumun
Kadınlarda mutlu olanların oranı yüzde 57 iken bu oran erkeklerde 47,6‘da kalmış.
Evli bireylerin yüzde 55,6’sı, evli olmayanların yüzde 45,1’i mutlu olduğunu ifade etmiş. Bu demektir ki evlilerin 44,4’ü, evli olmayanların 54,9’u mutlu değil.

Maddi kazanımda kadınlar erkeklerden yüzde 7,7 daha az kazanmış.

Kadın vekil sayısı önceki yıllara göre artmış. 2007 yılında 9,1 iken bu oran, 2019 yılında yüzde 8 artarak 17,3 olmuş.

En mutlu olanlar 65 yaş üstü: Yüzde 58,5
Eğitim düzeyinde en mutlu olanların oranı, yüzde 55,4 ile bir okul bitirmeyenler.
TÜİK'in istatistiklerinde bulamadım ama bilinen bir gerçek daha var: Kadınlar erkeklere göre daha uzun yaşıyorlar. Bunu, hanımı vefat ettiğinden, evlenmek için fellik fellik eş arayan erkeklerden biliyorum.

TÜİK'in, 18 yaş üstünü kapsayan bu istatistiğine katılır veya katılmazsınız. Benim bu istatistikte dikkatimi çeken ve garibime giden, kadınların mutluluk oranının erkeklerden fazla olmasıdır. Bana göre erkeklerin mutluluğu kadınlardan daha fazla çıkması gerekirdi. Çünkü gazetelerin üçüncü sayfalarında ve televizyonların haber bültenlerinde günlük kadın haberlerine yer verildiğini görürüz. Bu haberlere göre "Kadına şiddet had safhada, kadınlar işkence görüyor, şiddete maruz kalıyorlar; taciz, istismar ve tecavüze uğruyorlar, koca dayağı yiyorlar, eşine şiddet uyguladığı için uzaklaştırma cezası alan erkek sayısı günden güne artıyor, bir kadın daha öldürüldü, erken yaşta anne olan kızlar..." Tüm bu haberlere bakınca maruz kaldıkları şiddet, cinayet, uğradıkları taciz ve istismar dolayısıyla kadınların, mutlu olmamaları gerekir. En azından erkeklerden daha az mutlu oldukları şeklinde bir sonucun çıkması gerekirdi diye düşünüyorum.

TÜİK görevlilerinin sorduğu sorulara ya kadınların bir kısmı doğru cevap vermedi ya kadınlar başlarına gelen onca sıkıntıya rağmen hallerine şükredip az şeyle mutlu olabiliyorlar ya da TÜİK'in istatistiğinde bir sorun var. Gerçi TÜİK bu... Kafasına koyduğu rakam ve oranı çıkarmada maharetli. Yeter ki kafasına koymuş olsun. Azmin elinden ne kurtulur değil mi? Kimse rakamlar konusunda bu kurumun eline su dökemez. Zira rakamlar, hesap ve kitap işi bu kurumun işi. Tuttuğunu kopardı bugüne kadar. Örnek mi istersiniz? Çok aramaya ve öteye gitmeye gerek yok. Her ayın üçünde açıkladığı enflasyon rakamları, TÜİK'in azim ve iradesini ortaya koymaktadır. Enflasyon canavarı bile elinden kurtulamamıştır. Nasıl çıkarıyor bilmiyorum ama kamuoyunda genel kanaat, enflasyonun açıklanan oranlardan daha yüksek olduğu yönündedir. Açıklanan enflasyon oranlarını anlamakta zorlansak da istatistik bir bilimdir. Karşı çıkılmaz. Karşı çıkılsa da resmi bir veridir ve geçerlidir. Kadınların erkeklere oranla daha mutlu olması da ancak böyle anlaşılabilir.

Kadınların mutluluk oranlarının yüksek çıkmasını garipsemiş olsam da sevindim doğrusu. Keşke bu oran daha da artsa diyorum. Zira bir toplumda cinsin biri mutlu olursa diğeri de mutlu olur. Aynı şekilde biri üzgün olursa diğer cins de üzülür. Erkeğin mutluluğu kadının, kadının mutluluğu da erkeğin mutlu olması demektir. Burada değinmediğim bir husus var. Onu da tek cümleyle ifade etmiş olayım: Toplumun yüzde 52'si mutlu iken yüzde 48'lik bir oran mutsuz. Bu da toplumun yaklaşık yarısının mutlu olmadığını göstermektedir. Bir toplumun yarıya yakını mutlu değilse diğer yarısı nasıl mutlu olabilir?

***10/03/2020 tarihinde Pusula Haber gazetesinde Barbaros ULU adıyla "Toplum ne kadar mutlu" başlığıyla yayımlanmıştır.





Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde