11 Mart 2020 Çarşamba

Koronavirüse Karşı Önerilerim

Her yerde var, bizde hala yok. Bize gelmedi, geldi gelebilir, geliyor, bizde de olabilir, derken nihayet Coronavirüs vakasına bizim ülkemizde de rastlandığını, hastanın karantinaya alındığını, aile efradı ve yakın çevresinin de gözetim altında olduğunu Sağlık Bakanı açıkladı. Coronavirüse yakalanan hastanın ismi ve vakanın hangi ilde olduğu hastanın mahremiyeti gözetilerek açıklanmadı. Hastanın kim olduğunun açıklanmaması yerinde bir tasarruf. En azından vakaya hangi ilde rastlandığı belirtilse daha iyi olabilirdi diye düşünüyorum. Ülkemize geçmiş olsun. İsmi açıklanmayan hastamız inşallah ölmez ve bu hastalık ülkemize yayılmaz. 

Şimdi düşün dur, bu hasta kim ve hangi ilde diye. Çık bu işin içinden nasıl çıkacaksak. Hepimiz birbirimizin yüzüne bakacak: Acaba virüs tespit edilen erkek hasta ile teması olmuş mu diye birbirimizden şüphelenip duracağız. Mesela benden şüpheleniyor olabilirsiniz. İnanır mısınız bilmem ama yine de anlatayım efendim. Anlatayım ki şüphenizin yersiz olduğunu bilesiniz.

*Hastalığa yakalanan hastanın Avrupa kaynaklı açıklandığına göre bu hasta ben olmadığım gibi bu hasta ile de hiç temas etmedim. Çünkü bugüne kadar Avrupa dahil yurtdışına hiç çıkmadım. Üstelik bir pasaportum bile yok. Benim yurtdışı ile temasım, fiiliyata geçmemiş iki halis niyetten ibarettir: 8 yıl önce hacca gitmek için müracaatım oldu. Halen 8 yıldır bekliyorum. Hac çıkmayacak, bari bir Balkan gezisine çıkayım dedim. Bu benim ilk uçağa binme ve yurtdışına çıkma deneyimim olacaktı. Temmuz ayında gitmek için arkadaşımın rezervasyon yaptırdığı Balkan gezisini iki hafta öncesinde birlikte istişare ederek iptal ettirdik. Bir diğer husus, Avrupa başta olmak üzere yurtdışından gelen biri ile uzun süredir temasım olmadı. Yani benim yurtdışıyla tüm bağlantım bundan ibarettir.
*Halihazırda karantinada değilim, işime gidip geliyorum. Yakın çevrem de gözetim altında değil. 
*Yüksek ateş ve öksürük yok. Hiç olmadığı kadar sağlıklı olduğumu düşünüyorum. Normal hayatıma devam ediyorum. Mesai arkadaşlarım bile benimle tokalaşmaktan bugüne kadar kaçınmamışlardır. Bugün ne yaparlar, gidince hakkal yakin göreceğim. Anlayacağınız bu hasta ve bu hastadan virüs bulaşma ihtimali olan -vallaha- ben değilim. 
*Yine de yoğurdu üfleyerek yemeyi tercih edecek ve kendinize virüs bulaşmaması için başta ben olmak üzere herkesten şüpheleneceksiniz. Bu durumda kelle-paçanın da sadra şifa olmadığı ortaya çıktığına göre bu durumda ne yapacaksınız?
1.İşinize gidip gitmeme serbestliğiniz varsa kendinizi gönüllü olarak eve kapatabilir, evde vakit geçirebilir, kimse ile irtibat kurmazsınız.
2.Dışarıya çıkmak zorunda kalırsanız, kimseyle tokalaşmayın, hele kucaklaşma işini asla yapmayın. Muhatabınız ile aranıza en az bir metrelik mesafe koyun. Benimle temas etmek zorunda kalırsanız bana has iki metrelik bir mesafe ayarlayabilirsiniz. Mesafeyi ayarlama sorunu yaşarsanız ölçmek için cebinizde metre bulundurabilirsiniz.
3.Temasta bulunduğunuz veya kapalı bir yerde birlikte oturma mecburiyetinde kalırsanız, nerede bir öksüren, hapşıran, burnunu silen, hatta burnunu çeken varsa ayıp olur diye düşünme. Kaç oradan, at dışarıya kendini.
4.Alışverişe gitmemek için evinizdeki stoklarla yetinmeyi deneyin. İllaki alışverişe gidecekseniz listeye göre alışverişinizi yaparak evinizin yolunu tutun. Markette, yolda ağzınızı ayırmayın, ürün hangi markette daha uygun düşüncesiyle piyasa araştırması yapmaya kalkmayın. Çünkü zaman hesap kitap zamanı değil. Canınız tehlikede. Atın eve kendinizi. Normalinden fazla peçete ve tuvalet kağıdı almayın. Hele son kalan ürün için kavga çıkarmayın. 
5. Eve attınız kendinizi. Vakit geçirmek için rutin ve rutin dışı her işi yaptınız. Sıkıldınız. Bu durumda ne yapayım, ne önerirsiniz dediniz. 
*Sosyal medyaya girebilirsiniz. Kimin ne derdi var, kim ne yapıyor, kim ne paylaşıyor, görüp okuyabilirsiniz. Ya bu alemde virüs bulaşır endişesine kapılmayın. Bu, endişeden öte bir paranoya durumudur. 
*Sosyal medyaya girip fazlasıyla sosyalleştiniz, dönüp dönüp paylaşımları, yorumlarına varıncaya kadar okudunuz. Hatta hızınızı alamayıp yorum da yazdınız. Yine sıkıldınız. Kitap okumayı da sevmiyorsunuz.  
*Eşiniz, dostunuz ile telefonla görüşün, mesajlaşın... Unutmayın ki konuşma ve mesajlaşma ile yine bu virüs bulaşmaz. Bu yolu da denediniz ve yine sıkıldınız. 
*Ben yüzyüze görüşmek, sohbet etmek istiyorum dediniz. Size bir telefon kadar yakınım. Çağırın gelirim diyeceğim ama ben de sizin gibi herkes gibi bir şüpheliyim. Bu durumda oturun, ağlayın derim. Çünkü ağladıkça içiniz açılır. Bu seansı da yaptınız, gözünüzde yaş bitti. Ne yapabilirim dediniz.
*Eski albümleri açarak geçmişi yadedin. Her fotoğraf karesine defalarca bakın, acele etmeyin. Geçmişi yaşayın. Bir zamanlar ben neymişim, nerede o eski saçlar deyin. Böylece geçmişi yadettiğiniz gibi hafızanızı da yoklamış olursunuz. Bu yaptığınız alzheimer hastalığına iyi gelir, bu hastalığı geciktirmiş olursunuz. Bir müddet sonra yine sıkıldınız. 
*Evde sanal ve doğal, bildiğiniz her oyunu oynayın, hatta çocukluğunuzda oynamadığınız oyunlara varıncaya kadar. Bu da bir yere kadar. Başka ne yapabilirim dediniz.
*Vurun kafayı yatın, uyuyun... Uyuya uyuya başta beliniz ve sırtınız ağrımaya başladı. Sizin için evdeki bu hapis hayatı dayanılmaz bir hal aldı. Dünya kuruldu kurulalı böyle eziyet görülmedi, başa gelen çekilir, dediniz. Kendinizi dışarıya atmaya kalktınız. Bunu yapmayın, derim. 
*Size bu konuda önerebileceğim en son yol, "dilinkemigiyok.blogspot.com.tr" adresine girmenizdir. Bu adreste 3 bine yakın her konuda yazılmış yazı var. Uzun süre bu yazıları okuyarak zaman geçirirsiniz. Bu yazıları okumak zaten ölümden beterdir. Aldığınız nefese şükredersiniz.






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder