Ana içeriğe atla

ABD ve İsrail’e Niye Kızıyoruz ki? ***


Daha önce ABD büyükelçiliğini Kudüs’e taşıyan ve Golan Tepeleri’ndeki İsrail egemenliğini tanıyan ABD Başkanı Trump, İsrail Başbakanı Netanyahu ile birlikte düzenlediği basın toplantısında, “Yüzyılın Anlaşmasını” açıkladı. Adına barış planı dedikleri bu projeye göre;
-Kudüs İsrail’in bölünmez başkenti olacak.
-İsrail’in güvenliğinden ödün verilmeyecek.
-Batı Şeria gibi yerlerdeki İsrail yerleşimcileri kalıcı olacak ve bu yerleşim yerleri İsrail tarafından ilhak edilecek.
-İsrail’in güvenliği için Ürdün Vadisi ilhak edilecek.
-Filistinliler bu anlaşmayı kabul ederlerse bağımsız devlet kurmalarının önü açılacak.
-1948’den beri yerlerinden olan Filistinliler geri dönemeyecek.
-Filistinliler terörü reddedecek, silahlı direnişi terk edecek…

Açıklanan bu barış planına İslam dünyası ve dünya, beklendiği gibi tepki gösterdi: Filistin Devlet Başkanı Abbas “Bin kere hayır” dedi. Hamas, “safsata” olarak değerlendirdi. İran, “ihanet” açıklamasını yaptı ve Filistin’de bir intifada beklediklerini sözlerine ekledi. Türkiye, “Kudüs kırmızı çizgimizdir” dedi. Ürdün, bu sözde planın tehlikeli sonuçlara yol açacağını duyurdu. AB, iki devletli çözüme bağlılığa vurgu yaptı. BM, bu konuyla ilgili tutumun daha önceki alınan kararlarda gösterildiğine atıf yaptı. Filistinliler, açıklamanın ardından Ramallah’da sokağa döküldü. İstanbul’daki ABD konsolosluğu önünde protesto gösterisi yapıldı.

Sözde “barış projesine” tepki gösterenlerin yanında destek açıklaması yapanlar da oldu. Bunların başını Birleşik Arap Emirliği çekti. Bahreyn ve Umman da açıklanan barış toplantısına büyükelçileri vasıtasıyla katılarak destek verdi. (ABD ve İsrail bir olup Filistinlileri kökünden kuruttuğu zaman bu Arap ülkeleri şükür kurtulduk diye göbek atarlar. Çünkü Filistin Arapların önünde bir ayak bağı.)

Bize göre safsata ve bir deli saçması olan bu sözde “barış planı” konusunda ABD ve İsrail ciddi mi ciddi… Daha önce “olmaz, olamaz, İsrail buna cesaret edemez” dediklerimizi, bu muhteşem(!) ikili, (Trump-Netanyahu) bir plan dahilinde dünyaya rağmen hayata geçirdiklerine göre, açıkladıkları bu projeyi de yürürlüğe koymalarının önünde hiçbir engel yok. Başta İslam dünyası ve dünya istediği kadar tepki göstersin, BM Genel Kurulunda ABD ve İsrail yalnız kalırsa kalsın, ABD ve İsrail yollarına emin adımlarla ilerliyor ve İsrail’in “Arzı Mev’ûd” adını verdiği topraklar üzerinde Büyük İsrail’i kurma planları tıkır tıkır işliyor. Biz bu durumda bu iki ülkeye niye kızıyoruz ki? Adamlar inandıkları değerlerinin gereğini yapıyorlar.

Görünen o ki Filistin ve Kudüs meselesinde en açık tepkiyi hep Türkiye veriyor ve vermeye de devam edecek. Belki de Türkiye’nin son yıllarda başına gelenler, İsrail’i karşısına almasından ve İsrail’i devlet terörü yapıyor demesinden kaynaklanıyor. Türkiye, Filistin meselesinde BM’de öncü rol üstlense de en üst seviyede tepki gösterse de hep birlikte gördüğümüz gibi Türkiye’nin bu çırpınışları tek başına yeterli değil. Çünkü Türkiye’nin eti belli, budu belli. Elinden başkası da gelmiyor. Dünyanın sessizliği ve İslam dünyasının parçalanmışlığı devam ettiği müddetçe Ortadoğu’da ABD ve İsrail’in borusu ötmeye devam edecek görünüyor. Çünkü dünyada gücün kadar söz sahibisin, gücün kadar etkili olursun. Bu demektir ki Ortadoğu’da kan ve gözyaşı akmaya devam edecek.

***30/01/2020 tarihinde Pusula Haber gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.





Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde