Ana içeriğe atla

Kimler Sinek Avlasın? *


Olması mümkün değil. Ama yine de bu yazımda, olmasını istediğim temennilerimden bahsedeceğim. Şu aşağıda yazacağım esnaf, kurum, kuruluş, işletme adı her ne ise hepsi sinek avlasın, müşteri bulamasın, işsizlikten kepenk kapatmak durumunda kalsın istiyorum:
1.Hastane poliklinikleri, aciller ve doktorlar hasta bulamasın.
2.Eczacılar, bir tek ilaç satamasın.
3.Avukatlar, tek bir dava alamasın.
4.Savcılar, hiç iddianame hazırlamasın.
5.Hakimler, yargılayacak zanlı bulamasın.
6.Kefen satıcıları, bir karış kefen satamasın.
7.Mezar kazıcıları, eline balta ve kürek almasın.
8.Polis, kimsenin peşinden koşmasın.
9.Asker, savaş ve operasyon yapmasın.
10.AFAD'a, UMKE'ye iş düşmesin.
11.İçki, sigara satıcılarına selam veren olmasın.
12.Uyuşturucular uyuşturucu baronlarının elinde patlasın.
13.Ülke yönetimine talip olan, iktidara gelmiş veya iktidar adayı olan, özü-sözü bir değilse, verdiği sözü yerine getirmiyorsa, iş yapmaktan ziyade demagoji yapıyorsa, olayları ve gerçekleri manipüle ediyorsa girdiği her seçimde aynı istikrarı görsün: Sadece kendi oyunu alsın.
14.Bile bile haksızlık yapan, adam kayıran, zulümle abat olmaya çalışan kim varsa hiç huzur bulmasın. Huzursuzluğu dillere destan olsun.
15.Gerçeği anlayacak kadar aklını, işitecek kadar kulağını, görecek kadar gözünü kullanmayıp varlık sebebi olarak birini kötüleyerek öbürünü överek geçirenler, ahir ömründe bir iyilik yapsınlar. Bu kullanmadıkları nimetleri ihtiyaç sahiplerine versinler. Kendileri de bu organlardan mahrum kalsınlar.
16.Kendisini dünyanın merkezi gören bencile, dünya dile gelip "Otur oturduğun yerde. Dünya olarak ben bile dünyanın merkezi olamadım. Sen de kim oluyorsun" demeli ki herkes yerini ve haddini bilsin. Bu cevap karşısında böylelerinin ağzını bıçak açmasın.

Hasılı nerede insanımıza dertler açan, onları üzüntüye gark eden, devleti uğraştıran ve yüklü masraflar açan ne varsa hepsi avucunu yalasın. İşsizlikten kendilerine başka yeni işler verilsin.

Temennilerim gerçekleştiği takdirde hastane ve buralarda görev yapacak doktora ihtiyaç kalmayacağı için devlet, hastane inşaatları ile uğraşmayacak. Çocuklarımız 6-7 yıl boyunca tıp fakültelerinde dirsek çürütmeyecek. Hastane ve doktora ihtiyaç olunmayınca eczacılık diye bir meslek olmayacak. Devlet ilaç sanayine yüklü miktarda ödeme yapmayacak. Suçlu olmayınca cezaevine, hakime, savcıya, avukata ve adliye binalarına gerek kalmayacak. Uzatmayayım, diğer örnekleri de mefhumu muhalifinden sizler çıkarın.

Gördüğünüz gibi temennilerim hayal de olsa güzel. Kim istemez herkesin mutlu ve huzurlu olduğu böyle bir dünyada yaşamayı...

*22/02/2020 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde