İnsanın
faydasına olan her şey bir nimettir. Özellikle ihtiyaç hissettiğimizde ve
yokluğunda o şeyin ne büyük bir nimet olduğunu ifade ederiz. Say say bitmeyen
bu nimetlerden biri de beş duyu organımızdan burundur. Nefes alma uzvumuzdur
her şeyden önce. Her ne kadar ağız yoluyla da nefes alabiliyor isek de ağızdan
alınan nefes, boğaz kuruluğuna sebep olmaktadır. Burun yoluyla aldığımız
nefes/hava, önce burnumuzda nemlendikten sonra boğazımıza kıvamında geçmektedir.
Bu organın kıymetini nezle, grip, soğuk algınlığı gibi bir hastalığa
yakalandığımız zaman daha iyi anlarız. Çünkü burundan nefes alamadığımız gibi
koku da alamayız. Yerinden nefes ve koku alamayınca hayatın bir anlamı
kalmıyor. Bu durum ister istemez konuşmamıza da yansıyor.
Rahat
nefes alabilmemiz, rahatlayabilmemiz ve burnumuzun tüm işlevlerini tam yerine
getirebilmesi için burnumuzun tıkalı olmaması gerekir. Burnumuzu sürekli açık
tutmanın yolu da burnumuzu yerinde, zamanında ve uygun yerde temizlemektir.
Büyük
veya küçük, kadın veya erkek, içimizden bazıları, burun akıntısında veya burun
tıkanıklığında üşengeçlikten veya huy edindiğinden lavaboya gitme veya mendil
kullanma yerine, bulunduğu ortamda burnunu çekme yoluna gidiyor. Böyle yapanlar
farkında veya değil, yanında bulunduğu insanları rahatsız etmektedirler. Çünkü
onlar çektikçe duyanlar da onunla beraber çekmektedir. Burnunu çeken çekmekle
kalıyor. Bundan da rahatsızlık duymuyor. Çevresindekilerin midesi bulanıyor,
işine veya konuşmaya kendini veremiyor. Böylelerine "Rahatsızsın galiba!
İstersen lavaboya git gel, rahatlarsın" deyince bazıları "İyi
olur" deyip lavaboya gidip geldikten sonra rahatlıyor. Kendisi
rahatlayınca etrafındakiler de rahat ediyor, hatta bayram ediyor. Burnunu çeken
bazılarına "İstersen lavaboya gidip bir rahatla gel" dediğinde hasta
olduğunu da kabul etmiyor, burnunu çektiğini de. Ne lavaboya gidiyor ne de
çekmeyi bırakıyor. İşi, çektirmek gayri belli… Halbuki burun çekmek kişiyi
rahatlatmaz, belki de iyileşmeyi geciktirir.
Ders
defterini yazarken başka sırada oturduğu halde masamın önündeki sıraya oturmuş
bir öğrenci, ikide bir burnunu çekti durdu. Birazdan bırakır dedim olmadı.
Huylu huyundan vazgeçecek değil ya. Çevreye verdiği rahatsızlığın da farkında
değil. Defteri imzaladıktan sonra "Kızım galiba üşütmüşsün. Lavaboya
gitmek ister misin" dedim. "Yoo! Hasta değilim ben" dedi. Hasta
olduğunu kabul etmeyen, burnunu çektiğinden haberi olmuyor olmalı ki durmadan
çekmeye devam etti. Haliyle o çektikçe tüm sınıf da çekti ders boyunca.
Sizi
bilmem ama ben bu burun çekmeye ben taktım. İşin garibi, bu eylemi
gerçekleştirenlere burnunu çekme de diyemiyorsun. Alınabilir endişesi
taşıyorsun. Gel de çık bu işin içerisinden... Hasılı ne burnunu çekenler çeksin
ne de başkası çeksin. Allah kimseye çektirmesin.
*31/01/2020 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder