Ana içeriğe atla

Liderlerin Başarısında Ekibin Önemi *

Liderlik ister doğuştan ister sonradan kazanılan bir yetenek olsun, lideri lider yapan; onu yücelten ve indiren birlikte çalıştığı ekibidir. Daha doğrusu ekip ruhudur. Bakmayın siz liderin ön planda olduğuna. İşin mutfağında ekibi vardır. Ekibi yoksa veya ekip yeterince yük ve sorumluluk almadığı takdirde tüm yük üzerine binen lider, misyonunu bir müddet daha devam ettirdikten sonra yavaş yavaş efor kaybetmeye ve gözden düşmeye başlar.

Ekip derken liderin birlikte çalıştığı kişilerden bahsetmiyorum. Çünkü her liderin etrafında birlikte çalıştığı kişiler vardır. Ekip dediğin yeri geldiği zaman inisiyatif alabilen, yaptıklarıyla göz dolduran, liderini aratmayan, liderinin yüzünü kara çıkartmayan, ufku geniş kapasiteli kişilerden oluşur. Lider ekibine güvenir, gözü arkada kalmaz. Lider ekibiyle istişare eder. Ekibi de görüşlerini söyleyerek katkı sunar. Liderinin görmediği, göremediği hususları liderine söylemekten kaçınmaz. Söyleyeceğini, yerinde ve zamanında söyler, liderinin arkasından iş çevirmez, liderini sırtından bıçaklamaz. Lideri de onlara değer verir, görür ve gözetir. Ekibine yaptığı iyilikleri başa kakmaz. Ekibinde yer alan kişiler arasında koordinasyonu iyi yönetir. Ortaya çıkan sorunlara anında müdahale eder. Başına buyruk davranmaz. Hiçbirini dışlamaz ve ekibin dışına itmez. Çünkü ekipte kırgınlık, incinmişlik ve itilmişlik veya itilmişlik duygusu artarsa ekip yavaş yavaş dağılmaya yüz tutar. Çekip gidene niye gidiyorsun denmez, haydi güle güle denir, ayrılıp gidenlerin sayısında gözle görülür bir artış olursa hareket güç kaybetmeye ve lider sorgulanmaya başlar. Gidenlerin yerine yenisini monte etmek her zaman eski gidenin yerini dolduramayabilir.

İyi bir lider, herhangi bir sorun karşısında inisiyatif alıp öne çıktığı gibi yeri geldiği zaman kendisini geri planda tutmasını bilir. Çok ön plana çıkmaz. Ekibini öne sürerek onları çalıştırır. Her olayda söz söylemek ve öne atılmak liderin yüzünü eskitir ve kendisini tekrarlamaya başlar. Bu durum lideri tartışılır duruma getirdiği gibi yorar da aynı zamanda. Lider bazen geri plana çekilerek işleyişi ve gidişatı takip eder, aksayan yönleri tespit ederek giderme yoluna gider. Yeri geldiği zaman dinlenmek, kendisini ve hareketini sorgulamak için tatil yapmayı da ihmal etmez. Hareket başarılı olamadığı takdirde başarısızlığı kendine, başarıyı da ekibine mal eder.

Sonuç olarak bir harekette lider kadar ekip de önemlidir. İkisi bir bütündür, birbirini tamamlar. Lider iyiyse ekip de iyidir. Ekip iyiyse lider de iyidir. Ekip lidersiz, lider de ekipsiz yapamaz. Bir hareket lideriyle mi ön planda olmalı yoksa ekibiyle mi derseniz ekip derim. Çünkü ekip ön planda ise o hareket kurumsallaşır, kurum kültürü oluşur ve oturur. Lider ön planda olursa hareket, lideriyle sınırlı olur, lider gidince hareket ya dağılır ya da eski gücünü bir daha yakalayamaz. O yüzden hareketler, liderinden ziyade ekibiyle anılmalıdır.

*29.03.2021 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde