Ana içeriğe atla

En Güzeli ve En Kolayı

Başkasının gözündeki çöpü görmek güzel. Daha güzeli kendi gözündeki merteği görmektir.
Yanlışından dolayı başkasına ayar vermek güzel. Daha güzeli, ilk önce kendisine ayar çekmektir.
Bir konuda güzel konuşmak, kelamı kibar olmak güzel. Daha güzeli, insanın konuştuğunu yapmasıdır. Kâl ehli değil, hâl ehli olmaktır.
Bir başkasını yola getirmeye çalışmak zor. Daha kolayı, insanın kendisini yola getirmesidir.
Bir başkasına öğüt vermek güzel. Çünkü mev'ize-i hasenedir. Daha güzeli, kişinin verdiği bu öğütlerden kendisine pay çıkarmasıdır.
Ele telkin vermek güzel. Önemli olan salkımı yutmamaktır. Salkım yenecekse hep beraber yenmelidir.
Bir başkasını eleştirmek güzel. Daha güzeli bir özeleştiri yapmaktır.
Bağırmak, çağırmak en zoru. Daha kolay olanı meramını nazik ve kibar bir üslup ile anlatmaktır.
Çok konuşmak herkesin işi. Önemli olan yerinde ve zamanında konuşmak ve dinlemeyi de bilmektir.
Öküz öldükten sonra ortaklığı bozmak herkesin işi. Öküzden sonra iletişimi kesmemek, eski ortağı için kapıyı kapatmamak, onun için hayır dilemek ve kapıyı aralık bırakmak en güzeli.
Atama işini ahbap çavuş ilişkisi içinde sürdürmek en zoru. Daha kolayı objektif kriterlere göre alım yapmaktır. Bu şekil alımlarda araya parazitler giremez.
İnsanın gözünü zaman zaman hırs bürür. Böyle durumlarda kutsal değerleri alet etmemek en erdemlice olanıdır.
Kavgan, kırgınlığın başkasının işine yarayacak ve rakiplerini sevindirecekse kavgayı dışa yansıtmamak en güzeli.
İnsan övülmeyi ister, kimsenin eleştiri hoşuna gitmez. Fakat sürekli övgü insana ben neymişim dedirtir ve hatasını perdeler. Bunun en güzel yolu seni övenden ziyade eleştirenlere kulak vermektir.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde