—Genç! Kaçıncı sınıfsın bu sene?
—8
—Bu sene sınava gireceksin desene!
—Evet!
—Çalışıyor musun bari?
—Hafta içi okula gidiyorum, hafta sonu da ki kurs ve etütlere katılıyorum.
—Okulu anladım. Kurs ve etüt? Kurs mu, etüt mü?
—İkisine birden gidiyorum.
—Nasıl beceriyorsun bunu?
—Hafta sonu önce okulun açtığı "Takviye ve Yetiştirme Kursuna" gidiyorum.
—Etüde ne zaman gidiyorsun?
—O da hafta sonu.
—Ama kursa gidiyorum demiştin.
—Kurstan sonra eve gitmeden etüde geçiyorum. Akşama kadar da etütte ders görüyorum.
—Yorucu olmuyor mu?
—Oluyor elbet! Hiç dinlenme yok. Okul, kurs ve etüt.
—Gördüğün dersleri tekrar etmeye vaktin kalıyor mu?
—Ne zaman bakacağım ki? Gidip geliyorum.
—Ama tekrar etmezsen faydası olmaz ki!
—Biliyorum da ben ne yapabilirim?
—O zaman niye hem kursu, hem de etüdü tercih ettin? Sadece birine gitseydin ya!
—Benim tercih hakkım var mı ki? Bana soran olmadı. Babam seçti. Bereket akşamları kurs ve etüt yok.
—Kurs ücretsiz bildiğim kadarıyla. Etüde kaç paraya kayıt yaptırdın?
—Para vermedik.
—Nasıl? Etütler paralı benim bildiğim. Baban nasıl halletmiş bunu?
—Etüt de parasıymış galiba! Çünkü bu etüdü ücretsiz olarak bir resmi kurum açmış.
—Şimdi anlaşıldı kurs ve etüt meselesi. Sonuçta kazanır veya kazanamazsın. Ama bu işte kazanan baban olmuş. Sana başarılar! Allah yardımcın olsun, zihin açıklığı versin!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder