2017 YGS sınavına 2.265.844 öğrencimiz başvuruda
bulundu. Bunların içerisinde sınava girmeyen, giremeyen, ya da barajı aşamayan
öğrenciler çıktıktan sonra LYS sınavına 1.506.504 öğrencimiz girmiş oldu.
Lisans Yerleştirme Sınavı olan LYS'ye girip de 180 barajını aşan kaç öğrenci
var bilmiyorum. Zaten amacım rakamlara boğmak değildir. ÖSYM'nin koyduğu barajı
geçen üniversite adayları başarı sıralarına bakarak ön lisans ya da lisanslara
tercih yapabileceklerdir.
Her
yıl yeni kurallar koyan ÖSYM; tıp, hukuk, mühendislik ve öğretmenlik
bölümlerini tercih etmek için belirli bir başarı sırası şartını yürürlüğe
koydu. Mesela, tıp için ilk 40.000, hukuk okumak için 150.000, öğretmen olmak
için 240.000' girme şartı getirdi. ÖSYM'nin amacı, bazı bölümlerde kaliteyi
yakalamak, isteyen herkesin istediği bölümü yazmasının ve okumasının önüne
geçmek sanırım. Her meslek kutsaldır. Mesleğin iyisi kötüsü olmaz. Bu ülkede
her alanda yetişmiş elemana ihtiyaç vardır. Bu ülkede önemli
bölümler sadece bunlardan mı ibarettir? ÖSYM, niçin diğer bölümler için böyle
bir tasarrufa gitmez?
Bu
sene nereden bakarsak en azından bir milyona yakın öğrenci üniversiteli olacak.
Çünkü 200'e yakın üniversitemiz var. Barajı aşan her öğrenci yeter ki tercih
yapsın, ister devlet ister vakıf üniversitesi olsun 2 ya da 4 yıllık bir
fakülteye girme imkanı var.
Her
okumak isteyeni üniversitede okutalım okutmasına. Zira okumanın yaşı yoktur,
zararı da yoktur. En azından biz böyle biliyoruz. Bugün okumak isteyene
üniversitelerimiz sonuna kadar açık. Bir fabrikanın ürettiği seri mal gibi biz
son yıllarda üniversiteden bol adam mezun ediyoruz. Pekiyi kaçına istihdam
alanı açabiliyoruz? Bildiğim kadarıyla çoğu üniversite mezunu boşta geziyor,
her geçen gün de işsiz üniversiteli mezun sayısı artmaktadır. 22-24 yaşına
kadar okuyan bu öğrenciler alanında iş bulamadıktan sonra ne yapacaklar? Niçin
bunun tedbiri alınmaz? Üniversitesini bitirdikten sonra yıllar yılı alanında iş
bulmayı bekleyen yüz binlerce öğrenci mevcut. Böyleleriyle karşılaştığınız
zaman iş bulamadığı için hayata ve geleceğe karamsar bakan üniversiteli sayısı
hiç de az değildir. Bugün 240 bin sıralaması getirilen öğretmenlik için bile
daha önce mezun olmuş ama atanamamış bir milyona yakın öğretmen adayı var. Bu
demektir ki, eğitim sistemimiz, özellikle üniversitelerimiz hayata adam
hazırlamıyor, hayatın içine hayattan zevk almayan, "Ben bir işe
yaramıyorum" diyen gençlerin sayısını artırıyor. Böyle giderse gençler
arasında onulmaz toplumsal yaralara yol açılacaktır. Ben ÖSYM'nin yaptığından, başarı
sınırlaması getirdiği bölümlerin dışında istihdam alanı yok şeklinde anlıyorum.
İki yüz kırk bin sıralamasına giremeyen öğrenci iş bulamayacak demektir bu.
Hiç
birbirimizi kandırmayalım. Bu ülkede bir iş bulabilmek için okunur. Gözde olan
mesleklerin gözde olmasının sebebi ya maaşının iyi olması, ya da atanabilme
imkanının olmasıdır. Bu durumda sınava giren her öğrenci en azından ilk 240
bine girmek için yarışmaktadır. Bu çıtayı yakalayamayan boşu boşuna okuyacak,
ailesini dört yıl daha ben üniversite okuyorum diye aldatmış olacaktır.
Devlet
ve ÖSYM, ileride meydana gelebilecek toplumsal faciaların önüne geçmek için
başka yol haritaları belirlemelidir. En azından bölümünde okumak isteyen her
bir öğrenci mezun olduğu zaman kendisine ne kadar ihtiyaç olduğunu, kaç kişi
arasından yarışa girebileceğini bilmesinde fayda vardır. Hele bazı bölümlere
sittin sene ihtiyaç olmadığını bilmelidir. Okuyan da bunu bilerek okumalıdır.
Bence ailelerin ve gençlerin umutlarını tüketmesek iyi olur.
Başarı sırasına göre tercih yapacak öğrencilerin bu durumu
göz önüne almasında ve tedbir almasında fayda vardır.19/07/2017
* 22/07/2017 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
* 22/07/2017 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder