15 Temmuz darbe girişimi sonrası Diyanet İşleri Başkanlığı,
Din Şurasını toplayarak "Dini İstismar Hareketi FETÖ/PDY
raporu hazırlattı. Hazırlanan rapor 10 dile çevrilerek Avrasya Din Şurasında
paylaşılacak. Raporu inceleme imkanı bulmuşsanız emek sarf edilmiş ve yerinde
tespitler yapılmıştır.
Raporda, Yapının Medine döneminde yaşayan münafıklarla
örtüştüğünü ifade etmektedir. Yapı ile ilgili 20 madde sıralanmış. Rapordan
bazı bölümlere yer vermek istiyorum burada:
“Bazı dinî grupların,
önderlerine yaptıkları gibi Gülen örgütü mensupları da liderlerine âdeta
peygamberlere tanınan “korunmuşluk”
vasfını yüklemektedirler…Yıllar boyu yapılan bu dinî görünümlü yoğun
telkinlerle “kayıtsız şartsız itaat
kültürü” ortaöğretim seviyesindeki körpe zihinlere öylesine kazınmıştır ki,
artık bu gençlerde “muhakeme gücü,
eleştiri yeteneği, hakikati araştırma hedefi” gibi hiçbir aklî çaba kalmamış,
bunun yerini lidere ve abilere/ablalara teslimiyet almıştır…Örgüt
mensupları, liderlerinin Allah Teâlâ ile
doğrudan konuştuğuna inanmakta ve bu sebeple onun sözlerini bütün
insanların sözlerinden üstün tutmaktadırlar…“Elimi elime koydum, ‘şunu benim
arkadaşlarımın eli say yâ Rasulallah’, dedim. O eli tutanlar Allah’ın elini
tutmuş sayılırlar. Bu cemaat Allah’ın elini tutmaya niyet etmiş gibidir…Gülen’in,
Kur’an istismarı bazen oldukça garip tevillerle de kendini göstermekte, mesela Hz. Meryem’e gelen ruhun Hz. Muhammed
olabileceğini söyleyecek kadar tahrifte ileri gitmektedir…Gülen’in
vaazlarında ve kitaplarında en fazla Hz. Peygamber’i istismar ettiği
görülmektedir. Vaazlarında açıkça dile getirdiğine göre Hz. Peygamber, İzmir’e gelmekte, cemaatin arasında dolaşmakta ve
onları teftiş etmektedir. 06.04.1979 tarihli bir vaazında şöyle demektedir:
“Birisi şöyle anlatır: ‘Gece bulunduğum yerde Rasul-i Ekrem’i gördüm. Bana dedi
ki: 'Ben şimdi teftişe çıktım. Buradan da İzmir’e gidiyorum.' Bir başkası şunu
söyleyecektir: 'Gelip minbere oturdu veya mihrabın dibine oturdu. O cemaatin
içinde isbat-ı vücud etti…Dinî otorite meselesinde Gülen’in yaptığı çarpıtmalar
içerisinde en önemli konulardan biri, mehdilik
ve mesihliktir. Kendisi açıkça söylemese de bağlılarında böyle bir algının
oluşmasına hem sebep olmuş hem de göz yummuştur. Bu konuyla ilgili görülen rüyaları ve müntesipleri arasında
yayılan söylentileri reddetmemiş, âdeta bilinçli bir şekilde bu algının
yerleşmesine katkıda bulunmuştur. Bağlılarının, onunla ilgili algı ve
açıklamalarından anlaşıldığına göre, Gülen
beklenen mehdi ve mesih olarak görülmektedir…Örgütün takipçilerini
etkilemede kullandığı keşif ve kerametin
de dinde bağlayıcılığı yoktur. Sonuç
olarak keşif, keramet, rüya ve benzeri hususların, birey ve toplum için dinî
bir bağlayıcılığı söz konusu değildir ve bunlar üzerine herhangi bir hüküm bina
edilemez.”
Her bir cümlesi yerinde bir tespit olan bu rapor 80 sayfadan ibarettir. Şura, FETÖ’yü dini
yönden hem incelemiş hem de öneriler getirmiştir. Rapor ve tespitler gecikmiş
olsa da ülkenin başına gelen bir musibet sonrası Diyanet’in ev ödevine iyi
hazırlandığını gösteriyor. Çünkü ciddi bir emek verilmiş görünüyor. Rapordan
anladığıma göre Diyanet, dini alanda halkı bilgilendirme görevini de yürüteceğe
benziyor. Bu tür yapılar yıllardır Diyanet’in tam görevini yapmadığından dolayı
içimizde merdiven altı olarak neşvünema bulmuştur. Görünen o ki Diyanet,
görevinin sadece camilere din görevlisi atamak olmadığını, halka doğru din
anlatmak ve yanlış dini yorumlara karşı halkı bilgilendirmek gibi bir görevi
olduğunu da hatırlamış oldu. Diyanet İşleri Başkanlığını yaptığı bu çalışmadan
dolayı tebrik etmek lazımdır.
Hazırlanan rapor FETÖ ile ilgili. Fakat raporu objektif bir
şekilde incelediğimizde FETÖ’de bulunan din anlayışının bugün ülkemizde
yaşamakta olan, büyük kalabalıklara hitap eden birçok cemaat, tarikat, yapı, sivil
toplum kuruluşu ve kanaat önderlerinde de olduğu görülecektir.
Din Şurası, günümüzde hayatiyetine devam eden özellikle
gizlilik üzere içimizde cemaat faaliyetini yürüten cemaatlerle ilgili de
raporlar hazırlamalıdır. Raporda adı geçen cemaatlerin olumlu ve olumsuz
yönlerine yer verilmelidir. Hazırlanan rapor kamuoyu ile paylaşılmadan önce
ilgili cemaatlere gönderilerek durum değerlendirmesi yapmaları sağlanmalıdır. Hakkında
rapor hazırlanan cemaat yanlışlıklarını düzeltirse cemaat prensiplerinin
düzeltilmiş hali, düzeltilmezse hazırlanan rapor kamuoyunun bilgisine
sunulmalıdır. Özellikle cemaatlerin beslendiği kaynakları iyi incelemelidir.
Ülkemizde din işlerini yürütmekle görevli olan Diyanet,
etliye-sütlüye karışmazsa, gözünü yumar, başını sallar, maaşını almaya devam
ederse, ya da içimizden bir yapı yarın harakiri yaptıktan sonra böyle rapor
hazırlamaya kalkarsa biz böylesi musibetleri daha çok görürüz. Diyanet, testi
kırıldıktan sonra değil, testi kırılmadan önce hareket etmelidir. 18/07/2017
** 19/07/2017 tarihinde kahta.soz gazetesinde yayımlanmıştır.
** 19/07/2017 tarihinde kahta.soz gazetesinde yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder