Ana içeriğe atla

Ne Derdi Acaba?

*Konya Zafer Meydanı dile gelseydi, o bölgede olup bitenler için ne derdi acaba?
*İslam dile gelseydi birbirini öldüren, kuyusunu kazan, dedikodu yapanlara ne derdi acaba?
*Eğitim ve öğretim dile gelseydi hava muhalefetinden dolayı yapılamayan   eğitim için  müntesiplerine ne derdi acaba?
*Kur’an dile gelseydi, kendisini ezberleyip de yaşamayanlara ne derdi acaba?
*Dilin dili olsaydı, söylediğini yaşamayanlara ne derdi acaba?
*Tatilin dili olsaydı, tatil yapmaktan keyfini çıkaramayanlara ne derdi acaba?
*Ana karnındaki çocuk dile gelseydi, hava muhalefetini gerekçe göstererek işine gitmeyen anneye ne derdi acaba?
*Gözün dili olsaydı; gördükleri, görmeye çalıştıkları ve gözetledikleri için ne derdi acaba?
*Emanetin dili olsaydı, kendisine yapılan ihanetler için ne derdi acaba?
*Ayakkabı dile gelseydi, akılsız başın yaptıkları için ne derdi acaba?
*Kibir dile gelseydi, güya dağları ben yarattım diye caka satanlar için ne derdi acaba?
*İçimiz dışa çıkıp dile gelseydi, dışımız için ne derdi acaba?
*Sevgi dile gelse, birbirini sevdiğini söyleyenlere ne derdi acaba?
*Her türlü emellerimize alet ettiğimiz aletler dile gelseydi, bize ne derdi acaba?
*Alâeddin-Adliye arasındaki raylar dile gelseydi bu projeyi üretenler, yapanlar ve sessiz çoğunluk için ne derdi acaba?
*Gizlilik ve alenilik dile gelseydi, gizlediklerimiz aleni yaptıklarımıza, aleni yaptıklarımız gizlice yaptıklarımız için ne derdi acaba?
*Ramazan dile gelseydi, Ramazana ne derdi acaba?
*Özür dile gelseydi, kabahate ne derdi acaba?
*Mazeret ve gerekçe dile gelseydi, yaptıklarımıza ve yapamadıklarımıza bulduğumuz kılıflar için ne derdi acaba?
*Asgari ücret dile gelseydi, asgari ücretin üzerinde ücret alıp da asgari ücretlileri asgari ücretten kurtarmayanlara ne derdi acaba?
*Toplu taşıma araçları dile gelseydi, çoluk çocuğunu evlendirmiş,  evini barkını almış 65 yaşına gelmiş ve emekli olmuş kişileri, toplu taşıma araçlarına ücretsiz bindirip yeni iş bulmuş, evi kira olan asgari ücretlilerden tam ücret alma kararına ne derdi acaba?
*Yetki dile gelseydi elindeki yetkiyi kılıç gibi kullananlara ne derdi acaba? 20.02.2015

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde