Ana içeriğe atla

Problemi dışarıda ararken içeride buldum -II-

Müdür yardımcımın yaptığı görevlerden bir tanesi de öğrenci devam ve devamsızlığı idi.

Bir gün odama annesiyle birlikte son sınıf bir öğrencim geldi. Okuldan ayrılmak istediğini, bu yüzden tasdiknamesini almaya geldiğini söyledi. Sebebini sordum. Kız Meslek Lisesine gideceğini söyledi. Kızım Anadolu Lisesi son sınıftan KML'ye gidilmez. Aklını başına al dedim. Bu sene ben zaten devamsızlıktan kalmışım, önümüzdeki sene fark derslerini vererek KML'ye devam edeceğim dedi. Yardımcımı çağırdım. Hocam bu çocuk devamsızlıktan kaldı mı dedim. Evet dedi. Hocam bir daha bakalım özürlü-özürsüz devamsızlığı bana bir getirir misin dedim.  Bir geldi 48 gün, ikinci gelişinde 50 dedi, ardından 55 dedi. Borsa gibi öğrencinin devamsızlığı. Öğrenciye bu gelmediği günler için elinde sevk, rapor gibi belgeler var mı dedim. Var hocam dedi. Nerede onlar dedim. Yanımızda dediler. Pekiyi bunları müdür yardımcısına niçin vermedin dedim. Vermeye verdim, diş randevu kağıtları var. Fakat müdür yardımcımız protokol numarası yok diye kabul etmedi dedi.

Kızım! Devamsızlıktan kalmaz isen okula devam eder misin dedim. Ederim dedi. Öğrencideki belgeleri aldım, yardımcının odasına gittim. Hocam şu belgeleri özürlü devamsızlık olarak işleyelim. Kaydettikten sonra özürlü devamsızlığını tekrar görelim dedim. Nice sonra geldi. Öğrenci yine kalıyor 49 gün özürlü devamsızlığı çıkıyor dedim. İndim odasına. Açtım sistemi. Devamsızlığını 44,5'a indirmek için özürsüz devamsızlık günlerinden bazılarını 'faaliyet' olarak işaretlemesini söyledim. Yukarı çıktım. Kızım sisteme yeniden baktım devamsızlıktan kalmıyorsun. Ama sınırdasın. Bundan sonra doktor raporu dahil hiç bir hakkın kalmadı. Geciksen dahi okula geleceksin. Bana sürekli devam etmeye söz veriyor musun dedim. Söz veriyorum dedi. Annesiyle birlikte sevine sevine gitti.

Öğrenci son hafta dahil sürekli  okula geldi. Sınıfından kimse gelmemesine rağmen o gelmeye devam etti. Karne haftası yanıma çağırdım. Tek başına gelip durma, sana izin vereyim dedim. Teşekkür ederim hocam, alıştım. Üstelik kimse yokken burada ÖSYS'ye daha iyi çalışıyorum dedi. Teklifimi kabul etmedi.

Yardımcıma rağmen şükürler olsun öğrencim yıl kaybetmeden o sene okulunu bitirdi. Annesi: "Hocam, eşim galerici, arabaya ihtiyacınız olursa lütfen uğrayın diyerek kartını bıraktı. Nasip dedim uğramadım. Benim mutluluğum öğrencinin sene kaybetmemesi idi. O da oldu. şükürler olsun! 01/02/2017

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde