Ana içeriğe atla

Göbek atanlarınız bol olsun!

Bu millet iyi, hoş, güzeldir. Eyvallah! Buna diyecek bir şey yok. Fakat bu milletin bir kusuru var. Hala da bu hatadan dönmemek için uğraşıyor. Taziyeye giderken nasıl davranacağını öğrenemedi gitti.

Taziyeye giderken hala üzülmeye devam ediyor. Şu üç günlük dünyada üzülmek de neyin nesi? "Dünya dediğin zaten bir oyun ve eğlence" değil mi? "Adamlar da bu dünyada vur patlasın, çal oynasın" diyecekler ama hemen itiraz başlıyor. "Efendim! Taziyeye giderken nasıl da göbek atarsın" diye. Allah aşkına söyleyin! Adamlar ne yapacaktı? Ta Ankara'dan çıkan bir otobüs ta Adana Aladağ'a varıncaya kadar ağlayacak mıydı? Hep üzüntülü olarak o kadar uzun yol nasıl bitecekti sonra? Sonra biz demiyor muyduk: "Ateş düştüğü yeri yakar" diye. Nasrettin Hoca dememiş miydi bize: "El elin eşeğini türkü çağırarak arar" diye. Ayrıca ölenle ölünür müydü? Üstelik cenaze evine varınca gereğini yapacaklar: "Geçmiş olsun, başınız sağ olsun, acınızı paylaşıyoruz. Ta Ankara'dan buraya acılarınızı paylaşmak için geldik" diyerek dostlar alışverişte görsün şeklinde boy gösterip geleceklerdi.

Taziye evine giderken çaldıkları felekten bir gün çok görülmüş olmalı ki, kıyamet koptu. İçlerindeki sanal alem aşığı hain bir İrlandalı'nın paylaşımı gündeme oturdu. Ava giderken avlanmış oldular. Yara saracakları yere yara alarak döndüler. Ne dersin? Ava giden avlanır. Ayrıca bu millet hala bunları anlamadıysa suç bu adamların mı şimdi? Cenaze evinde ağlanacağına gülünüp oynansa, hatta bir dansöz oynatılsa cenaze sahipleri de biraz dertlerini unutsalar fena mı olurdu? Zaten bu millet bir türlü sizi anlamadı. Bu yüzden hiç iktidar yüzü görmediniz. Bu suç zaten sizin değil. Sizi anlamayan vatandaşta suç. Siz yolunuza devam edin. Doğru bildiğiniz yolda devam edin. Bu millet nankördür. Düşünce, fikir, davranış yönünden hep karşısında olmanıza rağmen size hala oy vererek ana muhalefet görevi veriyorsa doğru yoldasınız. Hem de dosdoğru yol. Kim tutar sizi aslanım! Yolunuz açık olsun. Göbek atanlarınız bol olsun.

Bu millet yerine getirmez de yine insanlık sizde kalsın. Allah gecinden versin. Olur ya ölürseniz cenazeniz göbek atarak kaldırılsın. 06/12/2016

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde