Geçen hafta seminer
dolayısıyla bulunduğum bir otelde her akşam çay servisi yapan hamarat bir kız
gördüm. Hamaratlığının yanında nazikliği ve kibarlığı dikkatimi çekti. Çalışmasından
bu işi sürekli yapıyor ve işini de severek yapıyor imajı edindim.
Yine bir akşam seminer
bitimi otelin lobisinde kursiyerlerle beraber otururken adını bilmediğim
kızımız çay getirdi. Oturanlardan biri, “Kızımız üniversitede öğrenci” deyince
dikkat kesildim. Hangi okuldasın soruma “Hukuk son sınıf öğrencisiyim. Yarım
dönemim kaldı” dedi.
Anlaşılan tatillerde
fırsat buldukça çalışıyordu. Çalıştığına göre ihtiyaç sahibi olmalıydı. Böylesi
yerlerde hiç kimse zevkine çalışmazdı hem de gecenin geç vakitlerine kadar. Hem
çalışıyor hem de okuyor. İnsan yeter ki okumak istesin. Demek ki
imkansızlıklara rağmen okuyabiliyor. Ekmeğini taştan çıkartıyor. Ailesine de
yük olmuyor. Gözümde bir kat daha değeri arttı. Bu kız alın teriyle kazandığı
parayı harcarken de tasarruflu harcar. Çünkü emek sarf edilerek kazanılan
paranın kıymeti daha iyi bilinir. Helal olsun.
Yazıyı okuyunca ne var
bunda. Böylesi değişik işlerde çalışan öğrenciler var diyebilirsiniz. Doğrudur.
Fakat ben de nice insanlar bilirim parasızlıktan dolayı okuyamadım diyen. Yine
nice insanlar bilirim üniversiteyi bitirdikten sonra her hangi bir yere
atanamayıp evde bekleyen kişiler. Piyasada iş bulunsa da kolay kolay çalışmaya
yanaşmayan. Niçin çalışmıyorsun deyince “İş yok” cevabı alıyorsun. Şurada şöyle
bir iş var deyince de “Ben üniversite mezunuyum” diyen.
Aslında sadece ihtiyaç
sahibi olan değil. Çocuklarımızı lise 3’den itibaren ve üniversite öğrencilik
yılları yaz dönemlerinde bünyelerine uygun bir işte çalıştırmak lazım. Hem aile
bütçesine katkıda bulunur. Hem de okul dışında gerçek hayatı öğrenir. Okul
zamanı kazandığı parayı harcarken alın terleterek kazandığı için parasının
kıymetini daha iyi bilir. Hem de her hangi bir işi öğrenmiş ya da işe yatkın
hale gelmiş olur. Okul bittikten sonra mesleğine uygun atanamazsa en azından
yatkın olduğu işte çalışabilir. Biliyorsunuz her yıl 2 milyona yakın öğrenci
üniversite sınavına girer. İlk 200 bine giren öğrenciler iş bulacak bir bölüme
yerleşiyor. Yani bu demektir ki, her yıl 1.800.000 gencimiz üniversiteyi
bitirdikten sonra iş bulamazlar ordusuna katılıyor.
Çocuklarımız tatil
dönemlerinde çalışsın derken her bir bireyin iş hayatında, geleceğinde B planı
olmasıdır kastım. Bu gün çocuklarımızı yetiştirirken tek taraflı
yetiştiriyoruz. 22-23 yaşına kadar okumaktan başka hiçbir iş yapmamış bir
gencimiz bu yaştan sonra mesleğiyle ilgili çalışmaktan ziyade ne yapabilir. Hangi
birimizin icra ettiği işle ilgili garantisi vardır. Dün Irak’da, bugün Suriye’de
nice iyi işi olanlar, üniversite mezunu olanlar, devlette ya da özel sektörde
iyi bir maaşla çalışanlar işlerini ve maaşlarını kaybettiler. Bugün aramızda bir çoğu yok
bahasına çalışıyorlar. Bugün onların başına gelenlerin yarın bizim
başımıza gelmeyeceğine dair bir garantimiz var mı? Maazallah bir savaş her
türlü işimizi, aşımızı kaybetmemize sebebiyet verebilir.
Niyetim felaket
tellallığı değil, bilesiniz. Geleceğimizin teminatı olan gençlerimizin
sorumluluk almalarını istemekten ibarettir. Peki bugünkü eğitim sistemimizde bu
mümkün mü? Maalesef mümkün gözükmüyor. Benim çalışsın dediğim yaş olan 11. Sınıftan
itibaren çocuklarımız etüt, takviye ders, kurs almakla meşgul. Üniversiteyi
kazandıktan sonra da KPSS’ye hazırlanmaya devam ediyor.
Esas hayat okulları
bitirdikten sonra başlıyor haberiniz olsun. Allah kimseyi işsizlikle imtihan
etmesin. 18/02/2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder