18 Şubat 2016 Perşembe

Bu kız paranın kıymetini bilir


Geçen hafta seminer dolayısıyla bulunduğum bir otelde her akşam çay servisi yapan hamarat bir kız gördüm. Hamaratlığının yanında nazikliği ve kibarlığı dikkatimi çekti. Çalışmasından bu işi sürekli yapıyor ve işini de  severek yapıyor imajı edindim.

Yine bir akşam seminer bitimi otelin lobisinde kursiyerlerle beraber otururken adını bilmediğim kızımız çay getirdi. Oturanlardan biri, “Kızımız üniversitede öğrenci” deyince dikkat kesildim. Hangi okuldasın soruma “Hukuk son sınıf öğrencisiyim. Yarım dönemim kaldı” dedi.

Anlaşılan tatillerde fırsat buldukça çalışıyordu. Çalıştığına göre ihtiyaç sahibi olmalıydı. Böylesi yerlerde hiç kimse zevkine çalışmazdı hem de gecenin geç vakitlerine kadar. Hem çalışıyor hem de okuyor. İnsan yeter ki okumak istesin. Demek ki imkansızlıklara rağmen okuyabiliyor. Ekmeğini taştan çıkartıyor. Ailesine de yük olmuyor. Gözümde bir kat daha değeri arttı. Bu kız alın teriyle kazandığı parayı harcarken de tasarruflu harcar. Çünkü emek sarf edilerek kazanılan paranın kıymeti daha iyi bilinir. Helal olsun.

Yazıyı okuyunca ne var bunda. Böylesi değişik işlerde çalışan öğrenciler var diyebilirsiniz. Doğrudur. Fakat ben de nice insanlar bilirim parasızlıktan dolayı okuyamadım diyen. Yine nice insanlar bilirim üniversiteyi bitirdikten sonra her hangi bir yere atanamayıp evde bekleyen kişiler. Piyasada iş bulunsa da kolay kolay çalışmaya yanaşmayan. Niçin çalışmıyorsun deyince “İş yok” cevabı alıyorsun. Şurada şöyle bir iş var deyince de “Ben üniversite mezunuyum” diyen.
Aslında sadece ihtiyaç sahibi olan değil. Çocuklarımızı lise 3’den itibaren ve üniversite öğrencilik yılları yaz dönemlerinde bünyelerine uygun bir işte çalıştırmak lazım. Hem aile bütçesine katkıda bulunur. Hem de okul dışında gerçek hayatı öğrenir. Okul zamanı kazandığı parayı harcarken alın terleterek kazandığı için parasının kıymetini daha iyi bilir. Hem de her hangi bir işi öğrenmiş ya da işe yatkın hale gelmiş olur. Okul bittikten sonra mesleğine uygun atanamazsa en azından yatkın olduğu işte çalışabilir. Biliyorsunuz her yıl 2 milyona yakın öğrenci üniversite sınavına girer. İlk 200 bine giren öğrenciler iş bulacak bir bölüme yerleşiyor. Yani bu demektir ki, her yıl 1.800.000 gencimiz üniversiteyi bitirdikten sonra iş bulamazlar ordusuna katılıyor.

Çocuklarımız tatil dönemlerinde çalışsın derken her bir bireyin iş hayatında, geleceğinde B planı olmasıdır kastım. Bu gün çocuklarımızı yetiştirirken tek taraflı yetiştiriyoruz. 22-23 yaşına kadar okumaktan başka hiçbir iş yapmamış bir gencimiz bu yaştan sonra mesleğiyle ilgili çalışmaktan ziyade ne yapabilir. Hangi birimizin icra ettiği işle ilgili garantisi vardır. Dün Irak’da, bugün Suriye’de nice iyi işi olanlar, üniversite mezunu olanlar, devlette ya da özel sektörde iyi bir maaşla çalışanlar işlerini ve maaşlarını kaybettiler. Bugün aramızda  bir çoğu yok  bahasına çalışıyorlar. Bugün onların başına gelenlerin yarın bizim başımıza gelmeyeceğine dair bir garantimiz var mı? Maazallah bir savaş her türlü işimizi, aşımızı kaybetmemize sebebiyet verebilir.

Niyetim felaket tellallığı değil, bilesiniz. Geleceğimizin teminatı olan gençlerimizin sorumluluk almalarını istemekten ibarettir. Peki bugünkü eğitim sistemimizde bu mümkün mü? Maalesef mümkün gözükmüyor. Benim çalışsın dediğim yaş olan 11. Sınıftan itibaren çocuklarımız etüt, takviye ders, kurs almakla meşgul. Üniversiteyi kazandıktan sonra da KPSS’ye hazırlanmaya devam ediyor.

Esas hayat okulları bitirdikten sonra başlıyor haberiniz olsun. Allah kimseyi işsizlikle imtihan etmesin. 18/02/2016


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder