Düğünlerimiz-I
Şimdi sıra geldi
düğün sahibi için hasat toplamaya. Az sayıda akrabanın karşılık olarak
getirdiği çeyrekleri saymazsak diğer gelen hediyelerin hepsi mutfak eşyası.
Ekseriyeti de borcam. Yani Konya'nın milli hediyesi. Sanki damat işsiz de
züccaciye dükkanı açacak. Bu mutfak eşyasını, düğünlerin 12 duvar yastığı ve
bir çift halıyla yapıldığı zamanlarda olsa anlarım. Şimdi zaten düğünden önce
her türlü eşya alınıyor. Düğün sahibi bu aşamada sadece para desteğine ihtiyaç
duyar. Ne yapacak mutfak eşyasını. Alsan alınmaz, satsan satılmaz. Eve götürmek
de cabası. Hediyelerin yeni sahibi de borcam ağırlıklı bu hediyeleri götürüp
ambalajından açmadan -varsa- evinin çatısına koyuyor. Kendisi de bir düğüne
davet edildiğinde sıradan bir tanesini alıp o da hediye olarak götürüyor; “Ben
yandım sen de yan” der gibi.
*17/01/2016 tarihinde anadoludabugün gazetesinde yayınlanmıştır.
Günümüzde yeni
evlenecek çiftlerimiz için yapılan düğün harcamaları ailelerin dudaklarını
uçuklatmaya başladı. Her düğün sahibi uzun süre kendisine gelemeyecek şekilde
bir harcama ve borcun altına girmektedir. Hatta birçok düğün sahibi düğünü
yapabilmek için kredi çekme yoluna bile gidebiliyor.
Düğünlerde
evlenecek çiftler için kiralanan/alınan evler iğneden ipliğe döşeniyor. Beyaz
eşyasından oturma gruplarına, yatak odasından halı ve perdesinde varıncaya
kadar alınıyor. Alınan elbiseler, nişan, nikah, kına ve düğünde bir defalık
giyilecek elbiseler, bilezik, set, küpe, yüzük vb. takılar. 250 gramdan 500
grama varıncaya kadar altın mehir belirlemeler ...
Bir de tanıdık
bir esnafa dostunun selamıyla kalabalık
bir şekilde elbise görmeye gidersin. Esnaf
sizi; “Efendim, hayırlı bir iş mi” diye kapıda karşılar. Siz gelin kızın
beğendiğini almak zorundasınız. Pek pazarlık şansınız yok. “Efendim biraz ikram
etseniz” der demez; “ Efendim, kızımız çok güzel bir elbise beğendi. Ben de
gerekli ikramı yaptım. Bakınız, etiket fiyatı 800 TL. Ben 380 TL yazdım. Bunu
her adama da yapmam. Çünkü siz bir dostumun selamıyla geldiniz” diyerek pazarlık kapısını da
kapatır.
Bir kuaförden
diğerine baş yaptırmaya gitmeler... Beyaz eşya aldığınız esnaf; “Efendim baş
yatıracağınız zaman bize gelin, 250 TL hediye çeki veriyoruz. Bizim
gönderdiğimiz yere giderseniz” diyor. Sahi bu başlar ne kadara yapılıyor?
Anlayamadım gitti. Gelinin kuaför masrafı damadın damatlık tıraşının ucu bucağı
belli değil. Bunlara bir de damat ve gelinin akrabalarının tıraş masrafını ekleyin...
Araba süslemesi,
yüz görümlüğü verme, sandığa oturana para verme, kapıyı tutana para verme,
arabanın önünü kesene para verme, nişan, nikah, kına ve düğün için salon
kiralama, buradaki ikramlar, düğün davetiyesi bastırmalar, fotoğraf ve video
için kameraman kiralama, albüm oluşturma vs...
Sıra geldi ucu
bucağı açık düğün yemeğine. Maddi olarak düğün sahibinin bittiği andır. Düğün
sahibi düğüne gelen misafirleri karşılaya dursun. İçinden dokuz doğurur, “Acaba
yemek yeter mi” diye. Sofralara 10’ar kişi oturulur. Servis açılır: Yoğurt
çorbası, etli pilav, zerde, irmik helvası, bamya çorbası, pilav, meyve suyu
ikram edilir. Tüm yemekler ortak kaba kaşık sallanarak yenir. Pilavın biri
gelir biri gider. Pilav bitmeden diğer pilav istenir. “Pilav etli olsun,
denizaltı olsun” diyerek geri gönderilir. Yenen pilavın haddi hesabı olmaz.
Pilavdan dönenin kaşığı kırılsın. Haydi düğün sahibi düşünülmüyor, midemize
düşmanlığımız nereden anlayamıyorum. Konyalılar olarak sıralamada ikinci
olduğumuz obezitelikte hedef birinci olmak herhalde. Hem de kenarımızda ayakta sıra bekleyenlere
aldırmadan. Kalkınca da soluğu maden suyu aramaya gitmekte buluruz.
*17/01/2016 tarihinde anadoludabugün gazetesinde yayınlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder