.
-Efendim, yeni yönetici oldum. Bir de denetim falan
yapıyorlarmış. Teftiş esnasında neler istiyorlar. Bana yardımcı olur musun?
-Bir defa protokol kurallarını iyi bileceksin. Onları
kurumun dış kapısında karşılayacaksın. Önlerinden yürümeyeceksin. Ceketin
ilikli olacak, elinde de ajandan. Eşinden görmediği ilgi ve alakayı onlardan
esirgemeyeceksin. Onlara hitap ederken “Efendim” diyeceksin. Sana “Müdür Bey, bize çalışma odası olarak nereyi
ayarladın” dediği zaman sakın ola ki, memur odasını ayarladım falan deme.
-Ne olacak da orayı ayarladığında?
-“ İyi sen oraya git, biz burada çalışacağız” diye senin
odanı işgal ederler.
-Sonra ne yapayım?
-Sakın ola ki, “Efendim, ben de yeni atandım, hiç denetim
geçirmedim. Bizim de rehberliğe ihtiyacımız vardı” falan deme. Çünkü, “ Ben
denetime geldim arkadaş. En nefret ettiğim şeydir rehberlik” cevabını alırsın.
-Başka?
-Ne isterse vereceksin. Eksik bulduğu her şey için “Tamam
efendim, hemen düzeltelim. Bundan sonra buyurduğunuz gibi yapayım” de. Bir taraftan da ajandana yazmaya çalış. Önün
yine ilikli olsun.
-Doğru yaptığım bir şey varsa hakkımı savunurum.
-İşte o zaman hapı yutarsın. Bir defa denetlenen insanın
doğrusu olmaz. Denetleyenin yanlışı da
doğrudur. Doğrusu da. Eğer senin yanlışını bulduğu zaman “Efendim benim ki
doğru, ya da bu şekilde de olamaz mı” falan deme.
-Doğru olduğuna inandığımı savunursam ne olur?
-Ben ısrar ettim doğru diye.
Bana “Getir delilini” dedi. Kendisi de kendisine ait olan sitesini
açmaya davrandı. Bir taraftan da “Ben matematikçiyim. Yanlış diyorsam
yanlıştır. Şimdi sana sitemden göstereceğim “ dedi. O, sitesini açarken ben de
ilgili tebliğler dergisindeki öğretim programını getirdim. İşte hocam dedim.
Beyefendi de o esnada kendi sitesine bakmakla meşguldü. Bana, “Bir dakika
müdür, amma sabırsızsın” dedi. Sonra “ Bu benim dediğim önümüzdeki yıl
uygulanacak. Sana yardımcı olması için masa üstüne kopyalıyorum” dedi.
-Yani senin görüşün mü doğru çıktı?
-Maalesef. Vara doğru çıkmayaydı. Sonra başıma gelmedik
kalmadı.
-Ne yaptı?
-Bana branşımı sordu. Din Kültürü dedim. “Getir” zümreleri
dedi. Zümrelerin içerisinden Din Kültürü zümresini seçti, çıkardı. Okudu. Sonra
“Din öğretmenini çağır” dedi. Çağırdım. İkimiz de ayaktayız. Bizim zümreyi
önümüze attı, “Bu ne diye?” Ne oldu
hocam dedim. “Birinci dönem zümresi ile ikinci dönem zümre gündemine aynı
maddeleri almışsınız. Kes-kopyala yapmışsınız. Siz kimi kandırıyorsunuz.” Dedi.
Din Kültürü öğretmenim, “Hocam bir daha dediğiniz gibi yaparız inşallah” dedi.
“İnşaallah diyorsunuz da biz de Müslümanız, siz kimi kandırmaya çalışıyorsunuz,
bunu tekrar yapacaksınız” dedi . Gittik zümreyi dediği gibi yaptık, yanına
pardon huzuruna vardık. “Hocam yaptık” diye. “Siz ne zaman yaptınız. Bir defa Müdür
Bey gündem maddeleri yazılı bir şekilde seni şu gün, şu saat toplantıya çağırdı
mı” dedi Din Kültürü öğretmenime. “Hayır efendim, aciliyete binaen hazırladık”
cevabına karşılık “Olmaz efendim, toplantı, gündem maddeleriyle beraber müdür
tarafından resmi yazıyla duyurulması gerekir” dedi. “Biz de tamam dedik.
-Bu beyefendi takmış size desene.
-Hem de ne takma efendim. İşin garibi Din Kültürü
öğretmenimin kendisinin hazırladığı zümreyi İstanbul’daki müfettişler
gittikleri okullarda öğretmenlere örnek zümre diye göstermişlerdi.
-Sonra ne oldu efendim?
-Beş katlı binayı yardımcı olmadan tek hizmetliyle ödenek
sıkıntısı çekerek nasıl yönetiyorsun demeden 3,5 sayfa eksik yazdırdı. Eksik
buldukça sevindi. Yardımcı müfettişlerine emir ve talimatlar verdi durmadan.
-Ne kadar durdular?
-10 gün
-Soruşturma falan açtı mı?
-Açmadı. Vedalaşırken “Müdür Bey işimizi bitirdik, biz o
kadar eksik yazdık ama çekinecek bir şey yok. İçin rahat olsun. Şimdi
içeceğimiz çaylar senden” dedi.
-Nasıl yani. Daha önce bir şeyler yiyip içmediler mi?
-Yediler, içtiler ama kendi paralarıyla yediler içtiler.
Bizim “Bizden olsun” teklifimize, “Teşekkür ederiz Müdür Bey ama bizim
prensibimiz değil” diyerek nazikçe geri çevirdiler.
-Valla helal olsun. Yediklerinin içtiklerinin parasını
vermeleri takdire şayan. 15/01/2016
Yorumlar
Yorum Gönder