5 Aralık 2015 Cumartesi

"Yazdıklarını bir kitapta toplasan ya"

-Arkadaş, sen bu yazdıklarını bir kitapta toplasan ya.
-Niçin?
-Güzel yazıyorsun.
-Dolduruşa getirme beni?
-Alıcısı olur, hem yazdıkların kaybolmaz.
-Tarihe geçerim belki!
-Nasıl yani?
-Kitabı hiç okunmamış biri olarak tabii.
-Tevazu yapma.
-Tevazu, mevazu değil. O kadar yazılmış kitaplar var. Bir kaç popüler kitabın dışında o kadar yazılmış kitap, kitapçıların tozlu raflarında okuyucu bekliyor. Zaten okuyan bir toplum değiliz. Kim okuyacak?
-Ben okurum.
-Bu şekilde söyleyen tanıdıklarım var.
-Daha ne istiyorsun o zaman?
-Mahalle ve sokağına; doğalgaz gelsin, hemen alırız diye dilekçe üstüne dilekçe verip ortak imza toplayan kimseler tanırım. Firma istek üzerine dolduruşa gelir, doğalgazı geçirir. Doğalgaza abone olanların sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Bizimki böyle olmasın?
-Sen de taktın bu "Dolduruşa" ha...
-Dolduruş deyip de geçme. Geriye dön bir bak. Dolduruşla orta yerde kalanların sayısı az değildir.
-Meselâ?
-Ferruh BOZBEYLİ.
-O da kim?
-Adalet Partisinde milletvekilliği, TBMM başkanlığı yaptıktan sonra 41'ler hareketiyle birlikte partisinden ayrılarak  Demokratik Partinin kurucuları arasında yer almış ve partinin genel başkanlığını yapmış bir siyasetçi.
-Eee ne var bunda?
-Demokratik Partinin genel başkanlığına geçmesi -kendisinin anlattığına göre- tamamen bir dolduruş sonucu olmuş.
-Gerçekten mi, nasıl olmuş bu?
-1970 yılında 41'ler hareketiyle birlikte partiden ayrılarak DP'yi kurdukları zaman kendisine genel başkanlığa geçmesi için partililerden epey bir baskı gelir: "Efendim, biz seni orada görmek isteriz. Sensiz olmaz, siz oraya layıksınız vb." şeklinde. Tüm rica ve teşviklere rağmen yapamam diye görevi kabul etmez. Bundan sonrasını kendisinden dinleyelim:
"Partimin ısrarlarına rağmen başkanlığı kabul etmedim. Ofisimde çalışmaya devam ederken yanımda babam da vardı. Sekreter, 'Efendim Kayseri'den kalabalık bir ekip geldi, sizinle görüşmek istiyor' dedi. 'Al içeri' dedim. Heyet, 'Efendim biz Kayseri olarak sizi genel başkan görmek istiyoruz, bunun için geldik. Bizi kırmayın' dedi. Ertesi gün Kırşehir ekibi, Sakarya ekibi gelmeye başladı. Her gün birkaç ilden gelen heyetin 'Seni başkan görmek istiyoruz' talepleri birbirini takip etti. Ben yine olmaz diye talepleri reddettim. Türkiye'nin birçok ilinden gelen bu heyetler karşısında babam, 'Oğlum, bu halk seni başkan görmek istiyor. Halkın bu teveccühü karşısında duramazsın. Geç bu partinin başına deyince mecburen kabul ettim. Genel başkan olduktan sonra oyuna getirildiğimi anladım. Meğersem her gün benimle görüşmeye gelen ekip aynı ekipmiş. En önde heyet sözcüsü olarak konuşan birkaç kişi dışında arkadaki kalabalık aynı kişilerden oluşuyormuş."
-İlginç olmuş gerçekten. Sonra ne olmuş?
-İstediği başarıyı elde edemeyince  genel başkanlıktan ve aktif siyasetten çekilmiş.
-Nereye gelmek istiyorsun?
-Sirke olmadan küpe girmek istemiyorum.
-Yani?
-Şimdilik dolduruşa gelip orta yerde kalmak istemiyorum.
-Ben samimiydim halbuki.
-Biliyorum. Senin ve diğer eş ve dostun samimiyetinden şüphem yok. Teşekkür ederim teveccühünüz için. 05/12/2015

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder