Ana içeriğe atla

MAŞA OLMAYI NE ZAMAN BIRAKACAKSINIZ?

MAŞA OLMAYI NE ZAMAN BIRAKACAKSINIZ?★
Suruç patlaması ve 2 polisin ölümünden sonra tarafların konuşmalarıyla kılıçlarını çektiklerini görüyorum. Yaptığınız konuşmalar, paylaşımlarınız ve demeçleriniz kan, intikam kokuyor.

 Ülkeyi ve kendi insanınızı çok sevdiğinizi sanmıyorum. Siz kandan besleniyorsunuz. Bana sevgi ve kardeşlikten dem vurmayın. Siz kansız yaşayamazsınız. Canı yanan olayların arkasına bakmadan karşı tarafı suçluyor. Dava sandığı, uğruna öldüğü, ölürken de onlarca masumu arkasından götürenler maşadır, olayların ardından timsah gözyaşları dökerek karşı tarafa sözle saldırıya geçenler de maşadır; bey gibi durduğuna bakmayın. Yahu çenenizi bir tutun. Cenazelerinize de mi saygınız yok. Ateş düştüğü yeri yakar, çocuğu ölen baba sizin yaptığınızı yapmıyor. 

Bizim kültürümüzde cenazelerde yakınları ağlar, gerçek dostları da metanetli olmaları ve sabırlı olmaları için yanlarından ayrılmaz... Siz sözden anlamazsınız bilirim, belki insafa gelirsiniz: Ne olur ölürken, öldürürken, taraflarınızı kin ve intikamla doldururken Müslüman kimliğini taşımayın. İnancınızı ve bilginizi ortaya koyun, sizin o fikrinizi savunmanız için elimden geleni göstereceğim, asla ayıplamayacağım. İnanır göründüğün o din, "Bir insanı öldüren tüm insanlığı öldürmüş, bir insanı yaşayan da tüm insanlığı yaşatmış gibi olur." Buyurmaktadır. Haydi o aklını kullanmadı, satılmış. Sen ne diye başka ilçedeki masumları öldürüyorsun. O adamlar liseyi belki de üniversiteyi bitirdi iş bulamadı mecburiyetten polis oldu. Şimdi ardında kalan çocukları boynu bükük yetişecek, içine kapanık olacak belki de kinle büyüyecek, o da seni ya da diğer masumları öldürecek. Bilin ki öldürerek bitiremezsiniz. 

Attığınız her kurşun, bomba yeşermesi için yere saçılan bir tohumdur. Kim kimi, niçin öldürüyor, kimin eli kimin cebinde belli olmadan geleceğimizi yok ediyorsunuz.. Kanla beslenen, kan akıtan kanın içerisinde boğulacaktır. Ahiretiniz mi?  Keramet göstermeme gerek yok: İlâ Cehenneme zumera...

★ Sözüm samimi ve masum olanlara değildir. 22/07/2015

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde