Ana içeriğe atla

Kuzu postuna bürünmüş kurt


4 ayaklılardan kurt'un karnını doyurması küçük baş hayvan sürüsüne saldırmaktan geçer.Kurtun görevi ve mesleğidir artık kuzuyu gafil avlayarak parçalamak.
İnsan bu ya.Cahil ve hamdır.Bir gün memleketin ileri gelenleri bir araya gelip gelin bir maceraya girelim.Kurt ile kuzuyu yanyana getirmişler.Bunun için kuzunun korkmaması için kurt'a bir post giydirmişler; kardeş kardeş geçinsinler diye.Kurt meydan meydan dolaşmış,"artık bundan sonra kuzuların kardeşliği var.Ben dağdan indim,bedeviliği bıraktım,artık hazarî ve medeni oldum,benden çekinmeyin."demiş.Tüm kuzular bu söze aldanarak sere serpe serilmişler,artık bize huzur geldi.Şu kurt da göründüğü kadar kötü değilmiş,hep barış ve kardeşlikten dem vuruyor.Her ne kadar geçen yıl mer'alarımıza saldırıp 50 kadar içimizden canı alsa da eski huyudur olsun o kadar,huzurumuz için ses çıkarmamak gerek.Dün, dünde kaldı.Kurt da olsa güzel konuşuyor.Bak bizim gibi oldu.Bunu aramıza meclisimize alalım.Hem o bak bizden birisine de karşı çıkıyor.Onu desteklemek için bu bile yeter.
Kuzu postuna girmiş kuzu meclise epey bir kalabalık kurt'la girmiş.Kuzu görünümlü kurtlar huzur ve sükünet için çaba gösteriyor olsa da dağdaki dostları yine kuzuları kapmaya,boğmaya başlamışlar.Kuzular bir kez daha yanıldık eyvah;kasap kasaplığını bırakır mı,40 yıllık kânî,olur mu yânî,kurt ile kuzu dost olur mu?biz ne yaptık böyle demişler.
Hemen bizim meczup çıkmış ortaya; Kandıran olmaktansa kandırılan olmak daha iyi değil mi efendim demiş.
İnşaallah kurt ile kuzu bir gün kardeş kardeş yaşar.
29/08/2015

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde