Ana içeriğe atla

Kim Daha Mutlu? Rahat Yaşayan mı? Kıt-Kanaat Geçinen mi?

Kim Daha Mutlu? Rahat yaşayan mı? Kıt-Kanaat Geçinen mi?

Geçen gün fırından herkes taze ekmek alırken “Bayat ekmek var mı?” diye içeri girip  tanesi 30 kuruştan 10 adet ekmek alan amcayı sanal alemde paylaştıktan sonra amca ile bir daha karşılaşmadım ama hiç de gözümün önünden gitmedi. Sanki benim gibilerine acır gibiydi:

-“Evlat, beni sanal alemde paylaşmışsın, ben sanal alemi görsem mertek sanırım. Hele Feysbuk’u görsem ancak yazıldığı gibi okurum. Benim sanal ile işim olmaz. Bana acımışsın, teşekkür ederim ama sen mi bana acımalıydın yoksa ben mi sana? Aslında acınası kişiler sizlersiniz.
-Nasıl amca?
-Bak evlat, bayat ekmek hazmı kolaylaştırır, mideyi yormaz. Fazla ekmek yedirmez, çabuk doyurur. Senin taze ekmeğin çok yedirir, sonra mis gibi koktuğuna bakma, sen taze yedim sanıyorsun, halbuki içi hamur ekmek yiyorsun göbeğinden belli. Miden ne kadar eziyet çekiyordur onu hazm ve eritmek için.
-Eee?
-Ayrıca senin en mutlu olduğun –Ramazan, Kurban-günlerinde yediğin bayat ekmeği ben her gün yiyorum. Demek ki sen senede bir kaç gün mutlu oluyorsun ben her gün mutlu oluyorum.
-Başka?
-Sen her şeyin en iyisini yaşayacağım derken hep borçlu yaşıyorsun, alış verişlerin kredi kartı ile, olmadı kredi çekiyorsun, hatta tefeciye kadar uzanıyorsun, böylece bir ömür boyu faiz ödüyorsun rahat yaşamak için. Aslında sürüm sürüm sürünüyorsun. Ben banka, kredi kartı vs bilmem hep peşin çalışırım. O küçücük evimde geceleri rahatça uyuyorum. Sense sabaha kadar döner durursun.
-Amca!
-Bayat ekmeği alarak -aynı zamanda- ülke ekonomisinin çöpe atılmasının önüne geçiyorum.. Sense ekmeği bayat diye çöpün yanına koyuyorsun. Hatta o kadar bencilsin ki bayat ekmeği çöpe koyacağına fırına poşet içinde versen de ihtiyaç sahipleri bedava alsa olmaz mı? Allah senin gözünü doyursun evlat, ne diyeyim...
-Bey amca, bayatı nası vereceğim.
-Haydi fırına veremedin, hanımın tost yapmayı, tirit yapmayı da mı bilmiyor.
-Adamın hasısın bey amca.. ben anlayacağımı anladım ama yapar mıyım bakalım... 03/08/2015

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde