3 Nisan 2024 Çarşamba

Birinci Elden Yerinde Tespitler

"Yanlışı millette aramak bizim geleneğimizde asla yok, kendimizi hesaba çekeceğiz".

Parti ciddi bir oy kaybına uğramıştır. Bunda 2019 seçimlerine göre sandığa gitmeyen yüzde 6’lık oranın payı büyük. Seçmenin sandıktan soğumasında, “ekonomik zorluklar, koronavirüs salgını ve Rusya-Ukrayna çatışmasıyla şiddetlenen enflasyon artışı etkili olmuştur.

“Emeklilerimizin serzenişlerini il ziyaretlerimizde zaten görüyorduk. Gerek tek seferlik 5 bin lira ödenmesi, gerek yüzde 50’yi bulan maaş zamları, gerekse diğer adımlarla, bütçe disiplinini bozmadan, üzerimizdeki bu baskıyı hafifletmeye çalıştık ama muvaffak olmadık.”

“Gazze krizi gibi elimizden gelen her şeyi yaptığımız ve bedel ödediğimiz bir meselede dahi siyasi saldırıları savuşturmayı, kimi çevreleri ikna etmeyi maalesef başaramadık”.

Milletin sinesinden doğmuş bir siyasi partinin en büyük düşmanı vatandaşla arasına duvarlar örmesidir. Hangi konumda olursa olsun bu partide hiç kimsenin ‘layüsel’ olmadığını milletimize göstereceğiz.

"Şahsım dâhil bu masanın etrafında oturan hiçbir arkadaşım, seçim sonuçlarının sorumluluğundan kaçamaz".

“Hatayı, kusuru, yanlışı millette aramak, bizim geleneğimizde asla yoktur. Biz siyasi hayatımızın hiçbir döneminde böyle bir yola başvurmadık, şimdi de başvurmayacağız. Açık söylüyorum, şahsım dâhil bu masanın etrafında oturan hiçbir arkadaşım, 31 Mart seçim sonuçlarının sorumluluğundan kaçamaz. Başkalarını hesaba çekmeden önce kendimizi hesaba çekeceğiz. İğneyi kendinize çuvaldızı başkasına batırmanızı istiyorum.”

“Nerede bir eksik, hata, kasıt veya ihanet varsa, üzerine gitmek boynumuzun borcudur. Diğer türlü, Allah korusun, daha büyük felaketlerin, daha sarsıcı kayıpların yaşanmasına mani olamayız.”

“Ya hatalarımızı görerek kendimizi toparlarız ya da güneşi gören buz misali erimeye devam ederiz. Ya başından sonuna kadar işimizi dört dörtlük yaparız ya da çok daha ağır bedeller ödemekten kurtulamayız. Ya milletimizle olan gönül köprülerimizi yeniden güçlendiririz ya da eleştirdiğimiz partilere benzemekten kendimizi alıkoyamayız”.

Yukarıdaki alıntılar, 31 Mart mahalli seçim sonuçlarının ardından birinci elden kamuoyuna açıklanan tespitlerdir. Kısaca,

Oy düşüklüğünün suçlusu millet değil, biz kendimizi hesaba çekeceğiz.

Daha önce bize oy veren seçmenin sandığa gitmemesinde yüksek enflasyon ve hayat pahalılığı etkili olmuştur.  

Emeklilerin haklı isteklerini çözemedik.

Gazze ile ilgili çabamızı iyi anlatamadık.

Vatandaşla aramıza duvar ördük.

Kendisi dahil partide kimse layüsel değildir.

Ya hataları görerek kendimizi toparlayacağız ya da eriyip gideceğiz, diyor.

Yerinde tespitler. Daha başka tespitler de var. Özellikle kibir. Eğer tespitler ile yüzleşilir ve gereği yapılırsa belki toparlanma durumu söz konusu olabilir. Çünkü tespitleri doğru yapmak çözümün yarısını yerine getirmek demektir.  Ama sadece tespitle kalıp icraata dönüşmezse erime hızlanır. ANAP ve Doğru Yol Partileri gibi yok olur gider.

2 Nisan 2024 Salı

31 Martın Mesajı

31 Mart;

Kaç yıllardır verilen sınırsız kredide denizin bittiğinin ilan edildiği seçimdir. 

Verdiğim sınırları hayırsız evlat misali hoyratça kullandın ama yettin artık dediği seçimdir. 

Tencere ve tavanın götüremediği iktidar yoktur sözünün tecelli ettiği seçimdir. 

Sayıları 16 milyonu bulan, eşleriyle birlikte 30 milyonu temsil eden emeklinin, sandığı etkilediği seçimdir. Emekli, emekli yılında yılın adamı olduğunu göstermiş ve maçın kaderini etkilemiştir. Emekli kök maaşa, promosyon müjdesine, temmuzda sizi görüp gözeteceğiz müjdesine isyan etmiştir. Bizimle dalga geçme, bizi oyalama demiştir. 

Alternatifimiz yok. Nasılsa bize verecekler diyenlere; seçmenin, alternatifiniz yok diye o kadar da uysal koyun değiliz. Gerektiğinde tepki vermeyi ve alternatif olmayanlara hazır olun mesajını vermeyi de biliriz dediği ve yıllardır güvenmeyip kenarda beklettiği yedeklere hazır olun dediği, eğer yerelde kendinizi ispatlarsanız sizi iktidara taşırız dediği bir seçimdir. 

Seçmenin ayağını denk al. Şayet ayağını denk almazsan, unutma ki seni getiren de biziz. Böyle gidersen götüren de biz olacağız dediği ve sarı kart gösterdiği bir seçimdir. 

Kimsenin hesap edemediği bir dip dalgadır. 

Sessiz çoğunluğun, yettiniz artık dediği bir seçimdir. 

Enflasyonu indireceğim, hayat pahalılığına son vereceğim vaatlerine, seçmenin bunlara karnım tok, aklımla dalga geçme dediği bir seçimdir. 

“Hükümetle yerel aynı olmazsa hizmet alamazsınız” tehdidine, seçmenin, elinden geleni ardına koyma dediği ve tehdide pabuç bırakmadığı bir seçimdir.

Yıllardır hükümet olanların halkın nabzını tutamadığı bir seçimdir.

Seçmenin sabrının taştığı bir seçimdir.

Seçmenin şakam yok dediği bir seçimdir.

Seçmenin, hiç kaybetmeyenlere acı bir mağlubiyet tattırdığı bir seçimdir.

Seçmenin güce boyun eğmediği bir seçimdir.

Seçmenin 2023 seçimlerinde kerhen verdiği desteği çektiği bir seçimdir.

Seçmenin; şımaranlara, güç zehirlenmesi yaşayanlara, Osmanlı tokadını attığı bir seçimdir.

Seçmenin benim için artık kurtarıcı değilsin dediği ve başka çıkar yol arayışına girdiği bir seçimdir.

Seçmenin, senin derdin seçimse, benim derdim geçimdir, geçim dediği bir seçimdir.

Seçmenin, yarınlar için birilerini yerelde teste tabi tutmaya karar verdiği bir seçimdir. Adeta seçmen, fikrin ve zikrin ne olursa olsun, yerelde testi geçersen, başımın tacı olursun dediği bir seçimdir.

Seçmenin; kim beni okur kim beni anlar kim beni gündemine alır kim beni ikna eder kim benim dertlerimle dertlenir kim verdiğim ev ödevini yapar ve hazır olursa, onu iktidara taşıyacağım dediği bir seçimdir. 

Trollerin Dünyasından İnciler

Yandaki resim, 31 Mart 2024 seçimlerinin ardından, bir trolün profilinde yer verdiği bir paylaşım.

Gördüğümüz hayvanlar inek ve öküz karışımı bir hayvan sürüsü. Trol resmi paylaşmakla kalmamış. Resmin üzerine de "Ekrem, metrobüs gönder. Seni seçtik işte" yorumunu yazmış. Güya kendi istediği partiye oy vermeyen seçmeni öküz ya da inek sürüsüne benzetmiş. 

Üzerine yorum yapılmış bu yorumu görünce tüylerim diken diken oldu. Susup kaldım. Yalnız şaşırmadım. Çünkü ne paylaşımlar gördüm bugüne kadar. Hepsini göre göre alıştım iyice. 

Kimdir bu paylaşımı yapan? Bu paylaşımı yapan kişi mektep, medrese görmemiş, fakülte bitirmemiş, dini tedrisat yapmamış biri olsa tahammülsüz bir deli zırvası der, geçip gidersin ve ciddiye almazsın. 

Trolün bu yorumu, bir zamanlar laik-seküler zihniyete oy vermeyen seçmene, bir kısım gazeteci yazar çizer ve kendini aydın sanan toplumdan kopuk kişilerin hakaretine ne de çok benziyor. Kendi istediği zihniyete oy vermeyen seçmene "Yobaz, cahil, çember sakallı, bidon kafalı" derlerdi. Yani hakaretin sınırı yoktu bu kimseler için. Çünkü bu zihniyet ülkenin tek temsilcisi sanıyordu kendilerini ve başka zihniyete tahammülleri yoktu. 

Görünen o ki kendi zihniyetine oy vermediği için seçmene hakarette sınır tanımayan bu tip laik seküler zihniyetle, bu tür dinci siyaset yapan kişiler, seçmene hakaret etme yarışında birbirini aratmıyor. Al birini, vur ötekine. Yalnız iki hakareti karşılaştırsak, seçmeni hayvan sürüsüne benzetme çok ağır bir hakaret ve bidon kafalı hakareti çok masum kalıyor.

Bu iki zihniyeti temsil edenlerin hepsi seçmene böyle hakaret mi ediyor? Bereket geneli temsil etmiyorlar. Her iki tarafın fanatikleri bunlar. Çoğunluk, seçmenin tercihine hep saygı duyuyor. İçine sinse de sinmese de. Fakat sinek küçük olsa da mide bulandırıyor. 

Uzun yıllar sonra hep aynı zihniyete verdiği oyun rengini değiştiren seçmenin, niçin rota değiştirdiğinin iyi bir analizinin yapılacağı yerde, seçmeni öküze ve ineğe benzetmenin faturası çok ağır olur. 

Kendisine hakaret eden kişi ve zihniyete seçmenin tepkisi nasıl olmuştur? Bugüne kadar kendisine hakaret eden zihniyete seçmen ülkeyi teslim etmemiştir. 

Bu ülkenin geçmiş siyasi tercihini incelersek ne demek istediğim daha iyi anlaşılır. Çünkü kendisine bidon kafalı diyen zihniyete bu halk yıllar yılı ne iktidar vermiştir ne de şehirlerin çoğunluk yönetimini. Aksine, hakaret edilenleri yıllar yılı iktidara getirmiş, belediyeleri teslim etmiş ve ardı arkasına sonsuz kredi vermiştir. Geldiği nokta itibariyle seçmen, kredisini hoyratça kullananlara bir kırmızı kart göstermiştir. Bu tercihe saygı duyulmalıdır. Değilse, kendisini hayvan gören zihniyete bu seçmen sittin sene yetki vermez. 

Hasılı troller aklını başına alsın. Ağzından çıkanı kulağı duysun.

29 Mart 2024 Cuma

Ülke Yönetimi Benim İşim

Genelde siyasi yazılar yazıyor ve eleştiriyorsun. Anlıyor musun bari?

Eh işte. 

Siyasete gir o zaman. 

Kafama uygun siyasi parti yok. 

Kendin bir parti kur. 

Kurmaya kurarım. 

Ekibin var mı?

Siyasi partiler yasasına göre yeter sayıyı bulurum. 

Ama bu ekip değil ki. 

Ekibe gerek yok. Tek başıma hallederim. Çünkü benim anlamadığım yok.

Başarılı olacağına inanıyor musun?

Elbette. 

Diyelim ki ilk seçiminde iktidara geldin. Ülkeyi yönetebilecek misin?

Çocuk oyuncağı benim için. 

Mesela? 

Enflasyonu hiçbir ülkeye nasip olmayacak şekilde azdırırım. Hayat pahalılığından milletin takati kalmaz. Namusumuz olan TL'yi döviz karşısında pul ederim. Faizi kah indirir kah çıkarırım. Yüzde yüz bile yaparım. İndirirken nassa başvurur. İlgili ayetleri okurum. Hatta ayetlerin irabını bile yaparım. Faizi çıkarırken nassı bir kenara koyarım. Merkez Bankasını boşaltırım. İstediğim ülkeyle bozuşurum. Sonra gider arayı düzeltirim. Dostum olur. Sabahtan akşama konuşurum. Yapmam dediklerimi öyle ikna edici konuşurum ki alkış alırım. Sonra zinhar yapmak dediklerimi yaparım. Yine alkış alırım. Dün dündür siyasetini uygularım. Her seçime giderken seçim ekonomisi uygularım. Tüm kurum ve kurulları kendime bağlarım. Ülkede tek emir veren ben olurum. Buyruğumu veririm, olur biter. Çalışanlarıma istifayı çok görürüm. Çünkü kendime hakaret kabul ederim. Ancak af talebinde bulunabilirler. Ben de affederim. En iyisi görevden almak olur. Hamaset ve sloganı, dini ve milli değerleri hiç ağzımdan düşürmem. Komuta merkezim benden ne istiyorsa lider olarak harfiyen yerine getiririm. Sayayım mı daha?

Bence yeterli.

Şundan emin olabilirsiniz ki bunları ve daha fazlasını emsallerimden iyi yaparım. Yeter ki parti kurayım. Millet beni başa getirsin. Onları analarından doğduğuna bin pişman ederim. Yine de mutluluktan uçarlar. Başımızdan eksik etmesin diye dua ederler. Kısaca maceradan maceraya koşar, her dalda oynarım. Denemesi bedava.

Yani siz ikinci fil olarak piyasaya çıkarım. Başka olmaz diyorsunuz.

Aynen öyle.

Bir Bölen Partiler

Türkiye Süper Liginde 20 kulüp top koştursa da bu lig FB, GS, BJK ve Trabzon için vardır. Bunlar her sezona şampiyon parolasıyla girer. Bursaspor ve Başakspor'un iki istisna dışında bu dört kulüpten biri şampiyon olur. Geriye kalan takımlar ise asansör takım olmamak ve ligde tutunmak için vardır. Yani küme düşmemek için oynar. Ligde kalırsa başarılıdırlar. Şampiyonluk ise bu takımlar için hayaldir. Kısaca bu lig bu dört takımı şampiyon yapmak için vardır. Diğerleri kalabalık etsin ve bu dört kulübü şampiyonluğa götürsün diye vardır.

Ligi alt ve orta sıralarda tamamlayan bu Anadolu takımları, şampiyonluğa oynayan takımlar için meze görevi görür. Büyükler ister deplasman ister klasmanda olsun yenmek zorundadır. Hele şampiyonluk iki büyüğe kalmışsa Anadolu takımlarının bunları mağlup etmesi mucizelere kalır. Kazara yenerlerse yenilen büyük tarafından istenmeyen takım ilan edilir. Maçın hakemine yüklenilir. Bu takımın rakip şampiyonluğa oynayan takımdan para aldığı bile konuşulur. Öyle ya bu kadar oynamaya ve yenmeye ne gerek var? Sanki şampiyonluğa mı oynuyorlar? Bu kadar hırs ve çaba niye, değil mi?

Şampiyonluğa oynayan takım maçı kotaramazsa, maçın hakemi devreye girer. Bir şekilde maçın skoru şampiyon adayının lehine döndürülür. 

Futboldan siyasete gelelim. Ne alaka demeyin. Farklı kulvar olsa da ortak yönleri vardır. Mesela seçime giren bir metre oy pusulasında yer alan partilerden küçük olanları, oy oranı yönünden büyük olan siyasi partileri iktidara taşımak ve mahalli seçimlerde büyüklerin belediye başkan adayını başkan seçtirmek için vardır. Çünkü bu alanda da büyük partilerin tekeli vardır. Onların borusu öter. Onların sesi çok çıkar. Küçük partilerin görevi, onların dümen suyuna girmektir. Nasılsa seçimi kazanamayacaklarına göre büyüklere çalışmak zorundalar. Kazara biz de bir partiyiz. Seçime kendi adayımızla gireceğiz derlerse, aynı seçmen kitlesine hitap eden büyük parti tarafından bu parti tu kaka yapılır ve bir bölen olarak görülür. Küçük olan parti büyüğün şemsiyesi altına girerse o partiden iyisi yoktur. Girmezse çekeceği vardır. Hele bir de seçim kaybedilirse müsebbip de bellidir. Düşman ilan edilir. O yüzden küçük partiler büyüklerin elinde bir mezedir.

Örnek verecek olursak, 80’den önce Adalet Partisi ile Cumhuriyet Halk Partisi biri sağ, diğer sol merkezi temsil eden iki büyük parti idi. Erbakan’ın partisi Milli Selamet Partisi ile Türkeş’in partisi Milliyetçi Hareket Partisi Adalet Partililer için bir bölen idi.

80 sonrası sahnede Özal’ın ANAP’ı vardı. Yeni filizlenmeye başlayan Refah Partisi ANAP’lılar nezdinde bir bölen idi. Çünkü oyu bölünce sola çalışmış oluyordu.

91 yılında barajı aşmak için RP-MÇP ve IDP, RP listelerinden seçime girerek barajı aştı.

90’lı yıllara gelindiğinde bir bölen kabul edilen RP, 94 yılında birçok il belediyesini alarak yerelde iktidar oldu.

94 yılında ise en fazla oyu alarak koalisyonun büyük ortağı oldu.

RP kapatıldı. Yerine kurulan FP bir sonraki genel seçimde tek başına yüzde 15 oy aldı. Sonrasında bu parti de kapatıldı.

Milli Görüş denen bu parti kapatıldıktan sonra parti ikiye bölündü. Bir kısmı Saadet’i, bir kısmı da AK Parti’yi kurdu.

RP ve FP’nde varlık gösteren Milli Görüş partileri SP’de bir varlık gösteremedi. Gittikçe küçüldü.

Bunun yerine aynı seçmen kitlesine hitap eden AK Parti tek başına iktidar oldu, hem de defalarca. Sağın tek başına temsilcisi oldu.

Defalarca seçim kazanıp ülke yöneten bu parti nicedir oy düşüklüğüne rağmen ittifaklarla zirvede kalmayı başardı.

2024 seçimlerinde ise bazı büyükşehirler tehlikeye girince Milli Görüş geleneğini takip eden Yeniden Refah Partisi ittifaka dahil olmayıp her yerde aday gösterince,  AK Partililer tarafından bir bölen olarak lanse edilmeye başlandı.

Görüldüğü gibi siyaset sahnesinde geçmişten günümüze pek bir değişiklik yok. Küçük partiler her daim bir bölen olarak görülecek ve küçüklere hayat hakkı tanınmayacak.

Depreme Hazır Başkan

Başkanlığı kazanmaya çok yakınsınız. Başkan olacağın şehir deprem bölgesi. Depreme dair ne tür hazırlıkların var?

Hiç olmadığı kadar depreme hazır bir belediye başkanı olacağım. 

Mesela neler yapacaksın?

Başkan seçilir seçilmez ilk icraatım kefen ihalesi açmak olacak. 

Ne alaka?

Ne alaka olur mu? Deprem oldu mu insanlar ölecek.

Eee?

Onlara karşı son görevimi yapacağım. 

Yani yaşatmayı değil, öldürmeyi hedefliyorsun.

Hayır efendim. Öldürmek olur mu? Depremde binalar yıkılır, insanlar ölür. Tüm bunlar takdiri ilahi. Bana düşen de öleni İslami usullerle gömmek.

Hayret bir şey. İyi tamam. İhale açtın. Sonra?

En uygun verenden şehrin nüfusu kadar kefen alacağım. 

Başka?

Ölenleri yıkamak için yeterince tanker satın alacağım. 

Tanker?

Deprem olunca alt yapı çökecek. Su ihtiyacını gidermek ve ölenleri yıkamak için tankerlerle çevre illerden su taşıyacağım. 

Başka?

Mevcut din görevlilerinin yanında gönüllülerden oluşan bir cenaze timi oluşturacağım. 

Başka?

Kepçe, greyder, tanker gibi araçlar alacağım. 

Bunlar?

Bunlarla yıkılan binaların molozlarını hızlı bir şekilde boşaltacağım.

Oldu olacak bir de güzel seslilerden, ölenlerin ardından Fatiha okuyacak bir ekip hazır edeceğim. 

Bunlar deprem olduğu anda sela da okusunlar. 

Hay aklınla bin yaşa. Hemen not alayım. 

Başka yapacağın kaldı mı?

Bir de olur ya depremden sağ kurtulan ve binası yıkılmayan olursa, geride kalanlara üç öğün sıcak yemek çıkaracağım. 

Şükür ki sağ kalanları da düşünmüşsün. 

Ben belediye başkanıyım. Her şeyi düşünmek ve planlamak zorundayım. 

Bir öneri de benden. 

Söyle hemen. 

Bir de heykelini şehrin meydanına diktir. 

Yakışır. Heykelimin altına ne yazdırayım?

Şu kadar kişinin katili yazdırabilirsin.

Ama efendim, başka ne yapabilirim ki?

Gördüğüm kadarıyla şehri toprağa gömmek için her şeyi düşünmüşsün. Sakın ola ki bu insanların binaları yıkılmasın, sağlam binalarda otursun, depremde bir kişinin burnu dahi kanamasın diye düşünme. Tüm hesabın insanlar ölsün üzerine olsun. 

Ama ben öyle gördüm.

Doğrudur. Öncekilerin çoğu onca kişiyi mezara gönderdi. Sen de onlardan gördüğünü yapacaksın. İlaveten onlar ölüye son görevinde aciz kaldılar. Sen ise usule uygun defnedeceksin.

Daha ne yapabilirim ki

Allah sizi başımızdan eksik etmesin.

Kararsız Seçmen Profili

Mahalli seçimler geldi çattı. Hala hangi partiye oy vereceğime karar veremedim. Geçmişten günümüze hiç olmadığı kadar kararsızım. Ne dersin?

Oy pusulasında bir metreye yakın partinin adayı var. Gidip birine vereceksin. 

Biliyorum da hangisine vereyim?

O kadar parti var. Her renk ve zihniyete hitap eden. 

Kendi zihniyetime yakın parti seçimi kazanamayacak görünüyor. 

Oy verdiğim parti seçimi kazansın diyorsan, kazanacak adaya vereceksin. 

Ama daha önce verdiğim kredileri hoyratça kullandı. Geldiğimiz nokta malum.

O zaman kredini hoyratça kullanan adayın karşısındaki en güçlü rakibe oyunu vereceksin. 

O adayın partisi berbat. Onların başa gelmesinden korkuyorum. Üstelik inancıma ters. 

O zaman korktuğun adayın karşısındaki rakibe oy ver. Ayrıca oy vermek inanç meselesi değil. 

Dedim ya o da bu korku yüzünden benim oyu çantada keklik görüyor. Nasılsa eli mahkum bana verecek diyor. Şımarıklığı da bundan zaten. 

O zaman seni temsil edeceğine ve başa geldiği zaman en güzel yönetimi göstereceğine inandığın partin varsa ona ver.

Partim var ama kazanamaz. Üstelik aldığı oyla oyları böleceği için inandığıma ters adayın seçimi kazanması durumu söz konusu. Bir de oyum boşa gidecek. 

Oyun niye boşa gitsin. Hiç olmazsa dürüstlüğüne inandığın birine oyun nasip olur. Kazanan adayın yanlışlarından bir sorumluluğun olmaz. 

Ya korktuğum partinin adayı kazanırsa? 

Senin işin zor be kardeş. Sağa koyuyorsun olmuyor, sola koyuyorsun dolmuyor. İki arada bir derede kalmışsın. 

Aynen öyle. Söyle ne yapayım? 

Benim ne dediğim önemli değil. Zira her dediğime lafın var. Tutturmuşsun bir korku. Sen bu korkuyla gidersin. Ve bu korkunun tedavisi yok. Her defasında inandığına değil, korktuğundan hareketle inanmadığına kerhen veriyorsun. Kerhen verdiğin de kendisini fasulyeden nimet sanıyor. Halk bana teveccüh etti diyor. Korktuğun parti ise tuzu kuru. Başkalarına kazandırmak için siyaset yapıyor.

Son sözün? 

Dediklerim senin için bir tercihtir. Vicdanının sesini dinle. Birilerinden korkuyorsan, onlara verme. Birileri yıkıp döktü ise onlara vererek kötü yönetime alet olma. Unutma ki sandığa gitmemek de bir tercihtir ve demokratik bir haktır. 

Ama ya korktuğum gelirse? 

O zaman korkmadığına ver. 

Ama o da enflasyonu azdırdı. Hayat pahalılığı başa bela. Faizi artırdı. 

O zaman enflasyonu daha da azdırsın, hayat pahalılığı çekilmez olsun, faizleri daha da artırsın diye sandığa gidip istikrarı tercih edeceksin. 

Oldu mu ya şimdi? 

Ama sen istedin. 

Bu arada siz nereye vereceksiniz? 

Benim ne partim var ne de görüşüm. Senden de öte kararsızım ve hiçbirinden bir şey beklemiyorum. Çünkü kayıkçı kavgasına karnım tok.