Ana içeriğe atla

Trollerin Dünyasından İnciler

Yandaki resim, 31 Mart 2024 seçimlerinin ardından, bir trolün profilinde yer verdiği bir paylaşım.

Gördüğümüz hayvanlar inek ve öküz karışımı bir hayvan sürüsü. Trol resmi paylaşmakla kalmamış. Resmin üzerine de "Ekrem, metrobüs gönder. Seni seçtik işte" yorumunu yazmış. Güya kendi istediği partiye oy vermeyen seçmeni öküz ya da inek sürüsüne benzetmiş. 

Üzerine yorum yapılmış bu yorumu görünce tüylerim diken diken oldu. Susup kaldım. Yalnız şaşırmadım. Çünkü ne paylaşımlar gördüm bugüne kadar. Hepsini göre göre alıştım iyice. 

Kimdir bu paylaşımı yapan? Bu paylaşımı yapan kişi mektep, medrese görmemiş, fakülte bitirmemiş, dini tedrisat yapmamış biri olsa tahammülsüz bir deli zırvası der, geçip gidersin ve ciddiye almazsın. 

Trolün bu yorumu, bir zamanlar laik-seküler zihniyete oy vermeyen seçmene, bir kısım gazeteci yazar çizer ve kendini aydın sanan toplumdan kopuk kişilerin hakaretine ne de çok benziyor. Kendi istediği zihniyete oy vermeyen seçmene "Yobaz, cahil, çember sakallı, bidon kafalı" derlerdi. Yani hakaretin sınırı yoktu bu kimseler için. Çünkü bu zihniyet ülkenin tek temsilcisi sanıyordu kendilerini ve başka zihniyete tahammülleri yoktu. 

Görünen o ki kendi zihniyetine oy vermediği için seçmene hakarette sınır tanımayan bu tip laik seküler zihniyetle, bu tür dinci siyaset yapan kişiler, seçmene hakaret etme yarışında birbirini aratmıyor. Al birini, vur ötekine. Yalnız iki hakareti karşılaştırsak, seçmeni hayvan sürüsüne benzetme çok ağır bir hakaret ve bidon kafalı hakareti çok masum kalıyor.

Bu iki zihniyeti temsil edenlerin hepsi seçmene böyle hakaret mi ediyor? Bereket geneli temsil etmiyorlar. Her iki tarafın fanatikleri bunlar. Çoğunluk, seçmenin tercihine hep saygı duyuyor. İçine sinse de sinmese de. Fakat sinek küçük olsa da mide bulandırıyor. 

Uzun yıllar sonra hep aynı zihniyete verdiği oyun rengini değiştiren seçmenin, niçin rota değiştirdiğinin iyi bir analizinin yapılacağı yerde, seçmeni öküze ve ineğe benzetmenin faturası çok ağır olur. 

Kendisine hakaret eden kişi ve zihniyete seçmenin tepkisi nasıl olmuştur? Bugüne kadar kendisine hakaret eden zihniyete seçmen ülkeyi teslim etmemiştir. 

Bu ülkenin geçmiş siyasi tercihini incelersek ne demek istediğim daha iyi anlaşılır. Çünkü kendisine bidon kafalı diyen zihniyete bu halk yıllar yılı ne iktidar vermiştir ne de şehirlerin çoğunluk yönetimini. Aksine, hakaret edilenleri yıllar yılı iktidara getirmiş, belediyeleri teslim etmiş ve ardı arkasına sonsuz kredi vermiştir. Geldiği nokta itibariyle seçmen, kredisini hoyratça kullananlara bir kırmızı kart göstermiştir. Bu tercihe saygı duyulmalıdır. Değilse, kendisini hayvan gören zihniyete bu seçmen sittin sene yetki vermez. 

Hasılı troller aklını başına alsın. Ağzından çıkanı kulağı duysun.

Yorumlar

  1. Merhabalar.
    Yazınızı okudum. Trollere verdiğiniz öğüdü ben de makul gördüm. Güzel ülkemin güzel insanları iktidara çok güzel bir ders vermiştir. İnşAllah iktidar aklını başına alır. Aksi halde, soluğu malum yerde alır.
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde