Ana içeriğe atla

Birinci Elden Yerinde Tespitler

"Yanlışı millette aramak bizim geleneğimizde asla yok, kendimizi hesaba çekeceğiz".

Parti ciddi bir oy kaybına uğramıştır. Bunda 2019 seçimlerine göre sandığa gitmeyen yüzde 6’lık oranın payı büyük. Seçmenin sandıktan soğumasında, “ekonomik zorluklar, koronavirüs salgını ve Rusya-Ukrayna çatışmasıyla şiddetlenen enflasyon artışı etkili olmuştur.

“Emeklilerimizin serzenişlerini il ziyaretlerimizde zaten görüyorduk. Gerek tek seferlik 5 bin lira ödenmesi, gerek yüzde 50’yi bulan maaş zamları, gerekse diğer adımlarla, bütçe disiplinini bozmadan, üzerimizdeki bu baskıyı hafifletmeye çalıştık ama muvaffak olmadık.”

“Gazze krizi gibi elimizden gelen her şeyi yaptığımız ve bedel ödediğimiz bir meselede dahi siyasi saldırıları savuşturmayı, kimi çevreleri ikna etmeyi maalesef başaramadık”.

Milletin sinesinden doğmuş bir siyasi partinin en büyük düşmanı vatandaşla arasına duvarlar örmesidir. Hangi konumda olursa olsun bu partide hiç kimsenin ‘layüsel’ olmadığını milletimize göstereceğiz.

"Şahsım dâhil bu masanın etrafında oturan hiçbir arkadaşım, seçim sonuçlarının sorumluluğundan kaçamaz".

“Hatayı, kusuru, yanlışı millette aramak, bizim geleneğimizde asla yoktur. Biz siyasi hayatımızın hiçbir döneminde böyle bir yola başvurmadık, şimdi de başvurmayacağız. Açık söylüyorum, şahsım dâhil bu masanın etrafında oturan hiçbir arkadaşım, 31 Mart seçim sonuçlarının sorumluluğundan kaçamaz. Başkalarını hesaba çekmeden önce kendimizi hesaba çekeceğiz. İğneyi kendinize çuvaldızı başkasına batırmanızı istiyorum.”

“Nerede bir eksik, hata, kasıt veya ihanet varsa, üzerine gitmek boynumuzun borcudur. Diğer türlü, Allah korusun, daha büyük felaketlerin, daha sarsıcı kayıpların yaşanmasına mani olamayız.”

“Ya hatalarımızı görerek kendimizi toparlarız ya da güneşi gören buz misali erimeye devam ederiz. Ya başından sonuna kadar işimizi dört dörtlük yaparız ya da çok daha ağır bedeller ödemekten kurtulamayız. Ya milletimizle olan gönül köprülerimizi yeniden güçlendiririz ya da eleştirdiğimiz partilere benzemekten kendimizi alıkoyamayız”.

Yukarıdaki alıntılar, 31 Mart mahalli seçim sonuçlarının ardından birinci elden kamuoyuna açıklanan tespitlerdir. Kısaca,

Oy düşüklüğünün suçlusu millet değil, biz kendimizi hesaba çekeceğiz.

Daha önce bize oy veren seçmenin sandığa gitmemesinde yüksek enflasyon ve hayat pahalılığı etkili olmuştur.  

Emeklilerin haklı isteklerini çözemedik.

Gazze ile ilgili çabamızı iyi anlatamadık.

Vatandaşla aramıza duvar ördük.

Kendisi dahil partide kimse layüsel değildir.

Ya hataları görerek kendimizi toparlayacağız ya da eriyip gideceğiz, diyor.

Yerinde tespitler. Daha başka tespitler de var. Özellikle kibir. Eğer tespitler ile yüzleşilir ve gereği yapılırsa belki toparlanma durumu söz konusu olabilir. Çünkü tespitleri doğru yapmak çözümün yarısını yerine getirmek demektir.  Ama sadece tespitle kalıp icraata dönüşmezse erime hızlanır. ANAP ve Doğru Yol Partileri gibi yok olur gider.

Yorumlar

  1. Merhabalar.
    Sayın hocam. Bu parti, varsın yok olsun gitsin. Bu partinin ülkeye yaptığı en büyük kötülük ve en büyük ihanet, sayısının ne olduğu belli olmayan o kadar sığınmacıyı gelişigüzel ülkeye sokmasıdır. Bakın ileride bu sığınmacılar yollarda önümüzü kesecekler, Türkiye Cumhuriyeti'nin düşmanı olacaklar.
    Selam ve muhabbetle.

    YanıtlaSil
  2. Merhabalar, as. Hürmetler bizden. Siyaset temenni ile yürümüyor maalesef. Bir hareketin tabanı olduğu, o tabanın başka alternatifi olmadığı müddetçe yok olup gitmez. Değindiğin ve değinmediğin o kadar sorun var ki say say bitmez. Tüm bunlar ülkenin iktidara hazır alternatifinim olmaması sebebiyledir kanaatim. Bu zihniyetin yıllardır bu alanda tek kalmasının sebebi alternatifinin olmaması. Seçmen ise çok sağduyulu. Ağır karar verir ama doğru karar verir. İktidara taşıyacağını da ilk önce yerel yönetimlerde sınava tabi tutar. Belediyelerde sınavı geçeni iktidara taşır. Ağzına yüzüne bulaştıranı, hizmet yerine ideolojik davrananı iktidara getirmediği gibi beledileri de geri alır. 89'da SHP'ye, 94'de RP'ye vermiştir. SHP iyi sınav vermediği için o zamandan bu zamana ne belediyeyi ne de iktidarı vermiştir. Bahsettiğin parti 94 belediyecilik nimeti üzerine konmuş, bugüne kadar da verilen krediyi hoyratça kullanmıştır. Bıçak kemiğe dayanınca da vatandaş elinden almıştır. Suriyelilere gelince yakın gelecekte bu ülke büyük sorunlara gebe. Mevcut belediye teslim edilenler 89'daki gibi ağzına yüzüne bulaştırmazsa yönetimin yeni sahibi. Belki bir alternatif üretebilir. Bu yazımda sadece bir kısmına işaret edilen tespitler yer verdim. Bu yıpranmıllık ve yozlaşma ile eski gücüne ulaşacağına ihtimal vermiyorum. İsterim ki siyasette alternatifler çok olsun. Halihazırda ülke teslim edilenleri de alternatifi olmazsa aynı akıbet tekrar vaki olur. Endişem bu.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde