Nasıl ki beş parmağın beşi de bir değilse insanlar da bir değildir.
Hepsinin farklı farklı özellikleri ve meziyetleri vardır. Bazı insanlar
yeteneklerini daha iyi kullanarak ön plana çıkarlar. Kimi siyasette, kimi
ticarette, kimi bürokraside, kimi bilim alanında emsallerine göre daha fazla
göz doldururlar. Peki alanında başarılı olan bu insanların hiç mi kusuru,
hatası olmaz? Olmaz olur mu? İnsan olup da hata yapmayanımız yoktur. Hiç hata
yapmadım diyenimiz hiçbir iş yapmayandır.
Rutin işini yapan bir insan ne uzar ne de kısalır. Hatta gerisin geriye
gider, sadece kendini tekrarlamış olur. Sahasında başarılı olanlar hep risk
alanlardır. Siyaset de bunlardan biridir. Geçmişi temiz olanlar, konuşmasını
iyi bilenler, ekip kurma ve teşkilatçılığı iyi yapanlar, halkın değerleriyle
barışık olanlar, kendisini durmadan yenileyenler, halkın nabzını tutanlar genel
itibariyle başarılı olur ve partisini kaç defa iktidara taşır. Günümüz siyasetinde
bunun örnekleri vardır. Ne zaman ki kendini yenileyemez, artık kendini tekrarlamaya
başlarsa duraklama dönemine girer. Bir diğer husus daha var. O da
eleştiri kültürünün olmamasıdır. Özellikle Doğu toplumlarında bu risk her
zaman için vardır. Biz bir adamı sevdik mi hatasını görmeyiz, görsek de
görmezden geliriz, durmadan savunuruz. Hatta ölümüne savunuruz. Eleştiren
insanı da tu kaka yaparız. Nefret ettiğimiz insanın da hiç iyi yönünü görmeyiz.
Doğru mu? Doğru değil. Maalesef durumumuz budur.
İnsanlar, özellikle başarılı insanlar eğer tedbir almazlarsa, piyasayı iyi
okuyamazlarsa, halkın önünden gidemezlerse zirvedeyken kaybetmeye başlarlar.
Farkına vardıkları zaman iş işten geçmiş olur, telafisi de mümkün olmaz. Hele birkaç
defa ardı arkasına iktidara gelenler çoğu zaman hata yaptıklarının farkına
varmazlar. Nerede bir iktidar varsa faydalanmak için at sineği gibi iktidarın
etrafında insanlar kümelenir. Bu insanlar halk ile liderin arasına duvar
örerler. Aşağıdaki huzursuzluğu yukarıya taşımazlar, her şeyi toz, pembe göstermeye
devam ederler. Eleştiriye asla tahammül etmezler. Halbuki bizde bir söz vardır:
“Dost acı söyler, yüze karşı söyler” diye. Nedense bugünlerde bu söze pek mahal
kalmadı. Kim eleştirmeye kalkarsa hemen ötekileştirilme ile karşı karşıya
kalıyor. Bu durum iktidarda yani zirvede olan kişiye yapılmış en büyük
kötülüktür. Eleştiri kültürü hep olmalıdır. Eleştiri insanı mükemmelleştirir
denir yine bizde. Kişi her yaptığına alkışlanılırsa, sürekli övülürse o insanın
yaptığı hataları görmesi mümkün olmaz.
Her partinin, her gurubun içinde mutlaka yapılan icraat ve faaliyetlerden
iyi olanlar savunulması gerekirken kötü olanlar da yapıcı bir dil ile eleştirilmelidir.
Yine Kur’an’da, “İçinizde iyiliği emreden, kötülükten sakındıran bir grup
olmalıdır” denmektedir. Yapılacak eleştiri iktidarın daha fazla hata yapmasının
önüne geçer ve icraatlar yenilenir. Eğer yapılmazsa iktidar nimeti hiç
beklenmediği anda insanların ayaklarının altından kayar gider. Bu durumda insan
eşekten düşmüş gibi olur. At sineği gibi iktidarın etrafında nemalanan insanlar
ise yeni iktidarın yanında yer kapma yarışına girerler. İktidar el
değiştirirken iktidarın etrafındaki duvar olanlar ise yeni iktidarın yanında
saf tutarak yine kazanmaya devam ederler.
Ülkeyi yönetenler bir çobandır, maiyetindekilerden sorumludur. Halkın
memnuniyetsizliğini yüzünden okuyabilen kişi kendini yeniler. Bunun için aradaki
aracıları ekarte ederek gerçek halkın içerisine girip halkın nabzını tutmalı,
halkın içinden iktidara bakabilmeli. Bu yapılmazsa, halkın içine girilmezse,
halkın huzursuzluğu okunmazsa halk
kendisine tepeden bakanı sevmemeye başlar. Bu da nimetse eğer, iktidar
nimetinin yok olmasına sebebiyet verir. İktidarın gitmesinden ziyade kazanımlar yok olmakla karşı karşıya kalınır. 05.07/2017