Ana içeriğe atla

"Allah başa kadar sürdürsün!" *

"Allah başa kadar sürdürsün" söz bize pek yabancı değil. Belirli bir yöreye mi ait yoksa tüm Türkiye'de böyle mi söylenir bilmem. Ama bu söz Konya'da yaygın bir şekilde söylenir. Bilenler için tekrar olacak ama bu söz düğünlerde evlenen çiftlere söylenir. Evlenenleri tebrik ederken herkes "Allah başa kadar sürdürsün" der. Bunu duyan düğün sahipleri ve evli çiftler de 'Amin' diyerek duaya eşlik eder. 

Anladığım kadarıyla iyi dilek ve temenniyi ifade ediyor olmalı ki kimse olumsuz bir tepki vermiyor. Söyleyen razı, söylenen razı. Üçüncü kişi olarak rahatsızlık duyan benim. Türkçe ve edebiyatçı değilim. Onlar bu sözdeki inceliği mutlaka bilirlerdir. Cehaletime verin, ben bu sözden bir şey anlamıyorum. O zaman bende bir sorun var. Nedense bu sözü bu şekilde söylemek bana garip geliyor. Aslında bu söz "Allah sonuna kadar sürdürsün" demek olmalı diye düşünüyorum.  'Başa kadar...' sözü bende "Evliliğiniz baştan bitsin, başlamadan bitsin, biz evlendik bir şey göremedik, siz bari kendinizi yakmayın, işi baştan bitirin" demek gibi çağrışımlar yapıyor. Belki de çoğunuzun aklına böyle bir anlam gelmemiştir. Malumunuz ben cins biriyim; kelime, deyim, ifadelere farklı anlamlar yüklemede üstüme yoktur.

Cehaletimi cümle aleme ilan edercesine bu iyi dilek ve temenniyi gündeme aldım. Bu cümleyle ilgili bir bildiğiniz varsa öğrenmek isterim. Biliyorsunuz bilmemek değil, sormamak ayıp denir bizde. Şu anda benim yaptığım -sizden bu sözün hikmetini öğreninceye kadar- yarım yamalak bilgimle beyin jimnastiği yapmaktır. Acaba bu söz ile “Çiçeği burnunda evlisiniz, şu anda çok mutlu görünüyorsunuz. Bu baştaki mutluluğunuz evliliğinizin başındaki mutluluğunuz gibi hayatınız boyunca her daim devam etsin…” kastediliyor olmalı? Ya da sonuna kadar sürdürsün denileceği yerde galatı meşhur olarak başa kadar sürdürsün mü denilmiştir. Bu sözün ilk mucidini bilmiyoruz, bu sözü söylerken neyi murat etti onu da bilmiyoruz.

Tasası bana düştü nedense. Ne zaman bir düğüne katılsam çoğumuzun evlileri tebrik ederken söylediği bu söz dilimin ucuna gelir, ben de söylemek isterim. Her defasında ikilem yaşarım. Sonunda “Allah sonuna kadar sürdürsün” deyip işi bitiriyorum. Bu konuda tek kalınca “Acaba yanlış mı yaptım“ diye düşünmeden edemiyorum.

Biliyorum bana bıyık altından gülümsüyorsunuz. Şu adamın dert edindiğine bakın diyorsunuz. Siz ne gözle bakarsanız bakın. Ben isteyince kendime bir meşgale buluyorum. Siz bana yanacağınıza esas kendinize yanın. Allah kimseyi işsiz ve meşgalesiz bırakmasın. İyi de şimdi bu söz nereden aklına geldi derseniz, bir dostum sosyal medyada 27.evlilik yıl dönümünü kutlama fotoğrafını paylaşmış, ona iyi dilek ve temenni yazarken nedense aklıma bu söz geldi, yine ikilem yaşadım o anda. Kendisine sordum bu sözü. Az sonra diye beni atlattı. Elbette adam bu mutlu gününde bu sözün peşine mi düşecek? O, evliliğinin 28.yılını kutlarken bana da bu sözü ele almak düştü.

Sizden istediğim, “Allah başa kadar sürdürsün” sözü ile kastedilenin ne olduğunu biliyorsanız lütfen benimle paylaşın. Bakın sizden para-pul istemiyorum. Seni merakınla ve bu derdinle  baş başa bırakıyoruz, sana bu öğrenme mutluluğunu vermeyeceğiz diyorsanız, siz yine sessizliğinizi bozmayın. Bu durumda bana “Allah muhtaç etmesin” demek düşer. 

Not: Bu yazıyı yazdıktan sonra bir arkadaş grubu ile paylaşmıştım. Sağ olsun Sami SUNGUR arkadaşım bu sözle ilgili bir açıklama göndermiş. Demek ki öğrenmek isteyince oluyormuş bu işler. Açıklama: "Baş, ölümü temsil eder  ölünceye kadar birlikte olun, bahtiyar olun, demektir. Ancak çiftlerin evliliği  en mutlu günleri olduğu için Anadolu irfanı ölüm  kelimesini kullanmamıştır. " Ben milletimizin bu irfanına bayıldım gerçekten. Teşekkürler Sami SUNGUR. 02/07/2017

* 05/07/2017 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde