19 Şubat 2017 Pazar
Aracımın otomatik kilidi
Haberiniz var mı? Savruluyoruz
"Haftada bir senin gibi biri damlar buraya..."
-Yolculuk nereye?
-Adana'ya,
-Bilet aldın mı?
-Ayırttım.
-Hangi firma?
-x firma.
-O firmada bilet 20 TL, şu firmada 15 TL
-5 TL'lik fark iyiymiş, ama ben telefonla yer ayırttım.
-Olsun kardeş, zaten bilet almamışsın, gel şuradan al.
-Kardeş, telefonla yer ayırttığım firmadan değil de senin dediğin firmadan alırsam ve herkes böyle yaparsa telefonla yer ayırtmak isteyen hiç kimseye firmaların güveni kalmaz. Ayrıca ben telefonla sizin firmadan yer ayırtsam, diğer firmanın elemanı karşıma çıkıp senin dediğini söylese razı olur musun?
-Doğru söylüyorsun, özür dilerim, diyerek oradan ayrılır. Bu ikisi konuşurken bunları dinleyen ve müşteri kapmaya çalışan firmaya ait olduğu belli olan, cüsseli biri araya girer:
-Sen niye o firma diye dayatıyorsun, niye 5 TL fazla vereceksin?
-Kardeş, ben telefonla yer ayırttığım firmadan bilet alacağım, gerekirse 10 TL fazla ücret ödeyeceğim, deyince adam:
-Git şuradan, haftada bir senin gibi biri damlar buraya, der ve ayrılır.
Sonuç mu? Haftada bir Konya otogarına damlayan o adam, telefonla yer ayırttığı firmadan bileti alır ve yoluna devam eder. 19/02/2015
18 Şubat 2017 Cumartesi
Farklı Dil ve Alfabelerle Yapılan Paylaşımların Abecesi *
Herhangi
bir sebeple başka bir vilayete gidince eğer o ilin plakasını bilmiyorsam park
ya da seyir halindeki araçların plakalarına bakar, değişik değişik plaka
numaraları gözümün önüne gelir. 5-6 aracı bu şekilde izleyince aynı plakadan
bir kaç aracın plakasını görünce o ilin plakasının kaç olduğu hakkında bir
bilgiye sahip olurum. Şimdi de sanal alemi açınca acaba başka bir ülkenin,
başka bir dilin sayfasına mı girdim diye düşünmeden edemiyorum. Çünkü yeni bir
merak ve moda başladı paylaşımlarda.
Sanal
alemin yeni modası: Genelin konuştuğu dil ya da yazdığımız alfabe değil.
İnsanımız vermek istediği mesajı Türkçe değil; Arapça, Osmanlıca olarak vermeye
başladı. Kimi de İngilizce olarak yapıyor bunu. Bazısı da Kürtçe olarak
yazıyor. Okuyan okuyabiliyor, anlamını bilen: " Biliyorum ben bu işi"
diyor. Uğraşıp çözemeyen ne anlama geldiğini soruyor. Nihayet paylaşımcı biraz
meraktan sonra meramını anlaşılır şekilde yazıyor. Kimi de yazdığı dilin altına
"Çevirisine bak" yazdırmayı da ihmal etmiyor.
Bazılarımız,
Osmanlıca yabancı dil değil, bizim öp öz Türkçemiz diye bir eleştiri
getirebilir. Aksi iddiam yok zaten. Bazımız da bu toplumun ekseriyeti Kürt
kökenli. Bu dil de bu toprağın insanlarına ait diyebilir. Buna da itirazım olmaz.
İsteyen istediği dil ile meramını anlatsın. Zenginliğimiz olarak görürüm
bunları. Fakat bu garibi de düşünmek gerekmiyor mu? Bu garip Latin harfleriyle
yazılan Türkçeden başka bir dil bilmez. Bu dili de bildiğimi sanırım. Zira
cümleyi öğelerine ayırmaktan, imla ve yazım kurallarına dikkat etmeye
çalışmaktan Türkçe konuşmaya ve anlamaya sıra gelmedi. Bu dili çok iyi
bildiğini söyleyenin konuşma ve yazmasından onlarca yanlış bulunabiliyor.
İnsanlara anlayacağı şekilde seviyelerine inerek konuşmak/yazmak daha uygun
olmaz mı?
Çoğumuz,
ortaklaşa bildiği günümüz Türkçesiyle bile doğru-dürüst anlaşamazken,
birbirimize meramımızı anlatamazken, niyet okumaktan öte birbirimize karşı
körler ve sağırlara oynarken bu toplumun çoğunluğunun Fransız kaldığı Osmanlıca
Türkçesi, Arapça, Kürtçe, İngilizce, Almanca gibi paylaşımları nereye koymamız
gerekiyor? İnsan duygu ve düşüncesini sanalda niye paylaşır? Doğruluğuna
inandığı fikrini herkese ulaştırmak, herkesin istifadesine sunmak diye
düşünüyorum. Madem herkes niyet okuyor bu ülkede. Müsaadenizle bu tür
paylaşımlarda bulunanların niyetini sorgulayacağım. (Yine de neyi
kastettiklerini paylaşımcıların kendisi bilir.)
*Ben Türkçenin dışında bir başka dil de
biliyorum, başka bir alfabeyle de yazabiliyorum. Bilmiyorsan gör... (Çobanın
biri ıssız bir yerde kendi halinde namaz kılarken onu gören iki kişiden
biri: "Bak adam ne güzel, samimi bir şekilde namaz kılıyor, görüyor
musun" deyince bu sözü duyan çoban namazı bırakır, geri döner: " Ben
aynı zamanda oruçluyum" diye seslenir.)
*Çok maharetli ve yetenekliyim. Hünerlerim say say
bitmez.
*Türkçe yazıyorum, anlamıyorsunuz, bir de başka
dilden yazayım. Belki o zaman anlarsınız.
*Benimki tamamen merak, okuyabiliyor muyum diye çabalıyorum.
Sen okuyamasan da olur.
*Ben bu halimle başka şekilde yazabiliyorsam sen
de çabala, sen de öğren.
*Yazdığım hemen okunur ve anlaşılırsa başkasını
oyalayamam. Hiç olmazsa takipçilerim sayfamda biraz oyalanır, kafa yorar. Hele
okumaya çalışan, bana doğrusunu sormak için bir de yorum yazarsa keyfime
diyecek yok.
*Herkesin
anlayabileceği dilden yaza yaza sıkıldım. Biraz da çeşitlilik olsun.
* Paylaştığımın ne anlama geldiğini ben biliyorum,
ne yaptığımın da farkındayım. Başkasının ne düşünmesi önemli değil. Onları hiç
ırgalamaz. Beni anlayanlar bana yeter.
*Anlaşılmaz olmak iyidir. Hemen anlaşıldığın zaman
değerin bilinmiyor.
*Ben paylaştığım bu dilin ve alfabenin önem ve
değerinin farkındayım. Bu dili ve alfabeyi geri plana itenlerin gözüne sokmaktır
niyetim.
*Biraz
entel takılmak iyidir.
* Ben bu
dil ve alfabeyi seviyorum, sevmeyenler çatlasın. Beni eleştirenler
kıskandıkları için çekemiyorlar.
* Bu paylaşımı ben yapmıyorum, hazıra kondum.
Değer verdiğim birinin şablonudur. Anlamını bilmesem de yazamasam da
paylaşımını aldığım kişi yanlış bir şey paylaşmaz.
*Bu vesileyle millete değer verdiğim dil ve
alfabeyi öğretiyorum.
*Daha
dikkat çekici oluyor.
Gördüğünüz
gibi epey bir niyet okuyuculuğu yaptım. Ne kadarını tutturdum, ne kadarını
attım bilinmez. Bildiğim bir şey var; zamanın diliyle konuşmak, insanların
seviyelerine inmek, onların derdine tercüman olmak daha iyidir diye
düşünüyorum. Keşke farklı farklı alfabe ile yazınca birbirimizi anlayan duygularımız
ve ülkülerimiz olsa. Bu durumda farklı yazmak, farklı konuşmak bizim zenginliğimiz
olarak kalırdı.
*21/06/2021 tarihinde Barbaros ULU adıyla Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
"Ben de öğretmenim" -I-
17 Şubat 2017 Cuma
Üst yöneticiler ne kadar yöneticilerinin arkasında?
Okulun müdürü, çocuğun yoğun bakımda yatmasına mı üzülsün, adliyelik olduğuna mı? Olayı ve içeriği hakkında bilgi vermek için bağlı bulunduğu müdürlüğü arar, durumu en üst amire birinci elden haber verir. Amiri: "Hocam, tutanağı bize gönder, bizim de size bir soruşturma açmamız lazım" cevabı vererek açık desteğini bu şekilde izhar eder.
***
Ortaokulun birinde 8.sınıf bir öğrenci ders öğretmenine saldırır. Olaya muttali olan okul müdürü, öğretmeni odasına çağırarak, dilekçe verip öğrenciden şikayetçi olmasını ister. Öğretmen şikayetçi olmak istemese de müdürünün: "Bu öğrenci yaptığı bu hareketinden dolayı okulda kalmamalı, yoksa diğer öğrencilerin hakkından gelemeyiz" şeklinde ısrarı sonucunda öğretmen şikayet dilekçesi verir. Az sonra milli eğitimden şube müdürü arar, çünkü veli milli eğitimi boylamıştır. "Müdür bey, o çocuk o okulda kalacak, bize dosyasını gönderme, çocuk TEOG sınavına girecek, moral ve motiveye ihtiyacı var" diye talimat verir. Okul müdürü olayla ilgili dosyayı hazırlayarak dosyayı bağlı bulunduğu müdürlüğe gönderir. İlçe disiplin kurulunda dosya karara bağlanır; iki ret, bir kabul oyu ile çocuk okulunda kalır.
Kararın bu şekilde çıkması sonucunda mağdur olan öğretmen: "Hocam, bu durumda ben bu okulda çalışmayayım, geçici görevlendirme ile bir başka okula gideyim" diyerek dilekçe verir. Dilekçe sonucunda öğretmen bir başka okulda görevlendirilir. Milli eğitim bu meseleyi de tere yağından kıl çeker gibi halletmiş olur.
***
Okuluna gelir getirsin diye okul müdürü, okul aile birliği tarafından alınan karar gereğince okulunun salonunu düğün, nişan, kına vb etkinlikler için kiraya verir. Bir akşam salon kına yapacaklar tarafından kiralanır. Kınaya gelen misafirlerden birine ait 15-16 yaşındaki bir çocuk, telefon görüşmesi yapmak için okulun yanında bulunan inşaata çıkar. Çocuk telefonla görüşmeye kaptırdığı esnada ayağını dalgınlıkla boşluğa bırakır ve düşer. Çocuk ölür. Çocuğun ailesi 800 bin liralık tazminat davası açar. Kime mi? Kime olacak? Okul müdürüne. Gerekçe ise, okulun yöneticisi olarak gerekli tedbiri almamak. Görünmez kaza dedikleri bu olay bundan sonra okul müdürü için mahkeme salonlarında devam edecek. Mahkeme okul müdürünü suçlu bulur mu/bulmaz mı zaman gösterecek. Olur ya mahkeme ceza olarak bir para takdir ederse paranın ödenmesi konusunda üst düzey amirleri destek olabilecekler mi? Müdür için bir avukat tayin edecekler mi? Dava esnasında müdürünün yanında yer alacaklar mı? Bunu da zaman gösterecek. Ama bilinen bir şey var. Bundan sonra okul müdürünün zamanının büyük bir çoğunluğu adliyede geçecek. Allah vere de davasının görüldüğü gün amirleri kendisini izinli saysalar bari. 17/02/2017