Hükümetin icraatlarını değerlendirirken bazıları, "
Bütçeden en fazla pay ayırmasına rağmen hükümet eğitim ve öğretimde sınıfta
kaldı ve başarısız" der. Haksız da değiller. Hükümetin kendisi de aynı
kanaatte
Yeni dersliklerin yapılması, binaların iyileştirilmesi,
okulların teknolojik alt yapıları hemen hemen tamam gibi. Okullar yakıt
parasından da kurtuldu. Çünkü okulların giderlerinin ekseriyeti
karşılanmaktadır. Boş geçen dersler de yok. En azından ücretli de olsa
verebiliyor MEB. Müdürleri ve yardımcılarını kendisi seçti. Yani neredeyse MEB,
okullar için saçını süpürge etti. Fakat her ne hikmetse eğitim ve öğretimde
istenen başarı bir türlü yakalanamadı.
Un var, şeker var. Nedense ortaya bir helva çıkmıyor.
Eğitimde başarısızlığın sorumlusu kim o zaman? Bu da soru mu şimdi? Amerika'yı
yeniden keşfe gerek yok. Suçlu öğretmenler. Çünkü tam görevlerini yapmıyorlar.
Halkın ve yetkililerin büyük bir kısmının bilinçaltında bu var. Yani eğitim ve
öğretimdeki başarısızlığın faturası öğretmene çıkarılıyor. Suçu bulmuş, suçluyu
da tespit etmişsek keyfimize diyecek yok milletçe.
Soruyu MEB niçin başarısız diye soracağımıza MEB niye
başarılı olsun şeklinde sormak lazım. Önce ben niye başarılı olamıyorum diye
Bakanlık kendi kendine bu soruyu sormalı. Ciddi bir öz eleştiri yapmalı.
Kanaatimce Bakanlık tıpkı bugünün velileri gibi davranıyor. Velilerde nasıl ki
çocuklarına karşı aşırı bir korumacılık varsa, çocukları için saçını süpürge
ediyorsa, çocuğuna hiçbir sorumluluk vermiyorsa, çocuğunun yapabileceği şeyleri
bile kendisi yapıyorsa, onun her dediğini alıyorsa Bakanlık da aynısını
yapıyor. Kitabını kendisi veriyor, yardımcı kaynağı yasaklıyor, okullarda
sınav yapmayı zorlaştırıyor, veliden alınacak yardım/bağışa karşı çıkıyor,
basın aracılığıyla tatilde öğrencilere ödev vermeyin diyor, (sanki ödev veren
varmış gibi) okullarda hiçbir amaca hizmet etmeyen ücretsiz takviye kurslar
açıyor, kalma ve eleme yok, düşük not verme yok, çocuk okulun altını üstüne
getiriyorsa bir müeyyide yok, veli ve öğrenciden bir şey çıkmayacak şekilde
Bakanlık kendisi karşılıyor. Veli ve öğrenci öğretmeni şikayet etmişse –veli ve
öğrenci haksızsa bile- yüzde 100 veliyi
haklı buluyor. Başarısızlığın hesabını okullardaki idareci ve öğretmenden
soruyor. Nedense veliye “Sen ne yaptın, öğrenciye; neyin eksikti, niçin
başarılı olamadın” diye sormuyor. Bakanlık ve veli tereyağı gibi her defasında
üste çıkıyor. Çapraz ateşle vurun abalıya dercesine öğretmene atış yapıyor. Her
ikisi de biz ne yaptık demiyor. Çünkü olması gereken her şeyi biz yaptık. İş
öğretmende bitecek beklentisi var.
Öncelikle başarı ve başarısızlıkta okulla ilgili olan tüm
iç ve dış paydaşların az veya çok sorumlulukları vardır. Bugün sorumluluk
tamamen kamu çalışanına yüklenmiş, veli ve öğrenciye ise herhangi bir
sorumluluk verilmemiştir. Bakanlık, “Senden hiçbir şey almadan ben sana hizmet
edeceğim. Dağıtacağın paran varsa git özel kurslara dağıt, ben her şeyi bedava
halledeceğim. Çünkü ben babayım” demeye getirmektedir işi. Bakanlık okullardan
verim almak istiyorsa hiç vakit kaybetmeden sorumluluk ve yetki alanlarını
belirlemeli, performansa dayalı bir sistem getirmeli, tatilde öğrenciye ödev
vermeyin demekten ziyade çocukların kapasitesinin üstünde olan haftalık ders
saati azaltma yoluna gitmeli, eleme/kalma sisteminin yolunu açmalı. Okullarda
kurs açmamalı, açacaksa da kursun ciddiyetinin anlaşılması ve verim elde
edilebilmesi için mutlaka veliden ücret alınmalı.
İstediği başarı gelmediği takdirde tüm bileşenlerden
sorumlulukları çerçevesinde hesap sormalı. Yoksa daha çok arayışlara gideriz,
her bir modelden de kısa zamanda hevesimizi alır, bir başka modele/sisteme
geçeriz. 16/02/2017
Yorumlar
Yorum Gönder