Bir gün önce aracımın kapılarını otomatik olarak açıp ve kilitleyen anahtarımın görev yapmadığını görünce otomatik kilit işlerini yapan bir esnafa gittim çarşıda. Benim aradığım esnafın oradan sanayiye taşındığını öğrendim, yerine gelen telefoncudan. Pili bitmiştir, getir ben yapıvereyim dedi. Eline aldı. Sonra belki bağlantı yapılması gerekir, sen bu işi şu okulun karşısındaki anahtarcıya götür dedi. Tarif edilen yere gittim. İçerideki usta: "Ben bu işlerden anlamam, benim oğlana götür bunu" dedi. Tarif üzere oğlunun olduğu yere gittim.
Oğlu anahtarın pilinin bitip bitmediğini kontrol etti. Çalışmıyor, pilini değiştirelim dedi. Dükkanında ne kadar alet ve edevat varsa anahtarı açmaya çalıştı. Olmadı. Bu, bıçakla açılır dedi. Bıçakla denedi yine olmadı. Dükkanda duran yaşlı biri "Sen bunu babana götür o yapar" dedi. Babasının yanından geldim, o da oğluna gönderdi, dedim. Anahtarı eline aldı delikanlı. O önden ben arkadan epey yürüdükten sonra bir başka anahtarcıya geldik. Çocuğa, kim kimin babası dedim. Senin dediğin adamın oğlu işe gitti şu anda. Bu geldiğimiz yer benim babamın yeri dedi. Bir taraftan da anahtarı açmaya çalıştı. Önündeki elektronik aletle koydu tekrar. "Çalışıyor bu, belki pili zayıflamıştır, açalım içini dedi. Uğraşırken açtı anahtarı. Sonra takmaya çalıştı. Anahtar bir türlü takılmadı. Sonra babasını çağırdı. Bunun içindeki yivi kırılmış dedi. "Demek ki önceden yaptıklarında yapıştırmışlar bunu" diyerek diğer eline de Japon yapıştırıcıyı aldı. Bir daha açılmayacak şekilde anahtarı kapattı ve elime verdi. Teşekkür ederek ayrıldım yanlarından. üstelik para da vermedim. Kim kime yapar bu devirde karşılıksız bir işi. Kırsa dökse de bir iş yapmıştı şunun şurasında. Bu yüzden kuru bir teşekkür de olsa hak etti yani.
Şimdi hafta içi arabayı alıp sanayide bu işten anlayan kilitçiye götüreceğim. Anahtar olur mu olmaz mı, olursa cezası ne olur, anahtar açılır mı, bunu da gidince göreceğiz. Ben anlarım, ben yaparım diyen kilitçiden kurtulduğuma şükrediyorum.
Yolda giderken kendi kendime bu memleket ne çektiyse "Ben anlarım, ben yaparım, ne var bunda" diyen kişilerden çekmiştir. Biz böylelerine elinin hamuruyla erkek işine karışmak" diyoruz. Toplumumuzda çoktur böyleleri. Bunlar Allah'a yakın olsunlar, yeter ki bizden uzak olsunlar. Bir şeyi yapacağız derken binlercesini kırıp döken tiplerdir bunlar. Kendi işlerinden başka her işe burunlarını sokarlar. Kendilerine olan öz güvenleri de tavan yapmış durumda. Aslında öz güven değil, olsa olsa hadsizliktir, kendini bilmezliktir. Eğer bir insan yaptığı işten başka bir işi anlıyorum diyorsa kaçacaksın onlardan. Selam bile vermeyeceksin. Selam verse de almayacaksın. Sayıları az da olsa "Bu işten anlamam diyen kişileri de görmek mümkün. haklarını yememek lazım.
"Ben -her işten- anlarım" diyen bu tiplere yolun düşerse biraz yanlarında oyalansan kendi meslekleriyle hiç alakası olmayan işlerden de anladıklarını görebilirsin. Kimi doktorluktan, kimi veterinerlikten, kimi öğretmenlikten de anlar. Aslında bulunmaz Hint kumaşı gibiler. Bakmayın siz onların çilingir görevi yapar göründüklerine. Tevazuundandır onların ki. Ülkeyi teslim etsen onlar için peynir-ekmek gibidir. Onu da hallederler.
Başkasının mesleğine, işine saygıyı öğrenmek lazım bir meslek öğrenmeye başlamadan önce. Her meslekte mutlaka had bilme, haddini bilme diye bir etik değerler dersi işlenmeli ilk önce. Kimse kimsenin alanına müdahale etmemeli, ehline tevdi etmeli. kendi işinden başka işlere anlarım diye tevessül edenler aslında kendi mesleklerine de saygıları yoktur.
Aslında suç bunlarda değil, suç bunlarla yolları kesişenlerdedir. 19/02/2017
Yorumlar
Yorum Gönder