Bu dünya bizim için imtihan dünyasıdır. Ebedi alemin
azığını hazırlıyoruz burada. Yapılan iyilikler kişiyi Cennet'e, kötülükler de
Cehennem'e götürecek. Kimse de bir başkasının yükünü çekmeyecek öbür dünyada.
Yatsı namazını kıldıktan sonra okuduğumuz Bakara Süresi son
iki ayetin ikincisinde Rabbimize: "Bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme" diye dua
ederiz. Allah insana gücünün üzerinde bir yükler mi? Yüklemez. Çünkü aynı
ayetin başında "Allah kimseye
gücünün üzerinde yük yüklemez" buyurulmaktadır.
Herkesin imtihanı farklı farklıdır şu fani dünyada. Kimini
babayla, kimini evlat ile, kimini fakirlik, kimini de servetle... imtihan eder.
Önümüze çıkan her türlü imkan, dert ve sıkıntı da aslında imtihanın bir
parçasıdır. Çünkü kimse başıboş yaratılmamıştır. Kiminin ki ağır, kiminin ki
hafif. Çünkü herkese ancak taşıyabileceği kadar yük verilmektedir. Bu da
adaletin bir gereğidir. Dünya meşgalesi bize bir çok değerlerimizi unuttursa da
ebedi alemden kaçış yoktur. Bakmayın siz ahirete inanmıyor gibi yaşadığımıza.
Yan tarafta gördüğümüz ibretlik mezar taşı fotoğrafını
Pusulahaber'de Uğur ÖZTEKE paylaşmış. Yazısının adını da "Gıcık bir pazar yazısı" olarak
koymuş. Ne denir bu fotoğrafa. Söylenecek çok bir şey yok. Babanın çocuklarıyla
imtihanı göze çarpmaktadır. Anladığım kadarıyla dünyada devam eden bu imtihan
öldükten sonra da devam etsin istenmiş, acılı baba mezar taşıyla
ebedileştirmiştir incinmişliğini. Öyle zannediyorum baba ölmeden önce mezar
taşına bu şekilde yazılmasını birilerine vasiyet etmiş olmalı. Yoksa öldükten
sonra kendi mezar taşını yazdırıp dikecek değil. Mevta nasıl biriydi, evlatları
ise şu anda ne alemdeler, ne durumdalar bilinmez. Ama bildiğim bir şey var
Tirmizi'de geçen bir hadisi şerife göre: "Üç kişinin duası geri çevrilmez. Allah katında makbul olur. Babanın (evladına)
duası, misafirin duası. mazlumun duası" şeklinde. Baba ile evlatları arasındaki husumet,
anlaşmazlık nedir, kim suçludur. Burası meçhuldür. Ne taşa bu şekilde yazdıran
babayı, ne de babanın bedduasına maruz kalan evlatları ayıplayacak, kınayacak
değilim. Allah kimseyi bu şekil bir imtihanla karşılaştırmasın.
Birkaç yıl öncesinde karşılaştığım yaşlı bir amca ile
aramda geçen konuşmayı yazıya dökerek daha önce gazetemizde/blogumda
paylaşmıştım. (http://dilinkemigiyok.blogspot.com.tr/2016/03/bir-huzurevi-sakini-ile-sohbet.html)
85 başında yaşlı bir amcanın 6 çocuktan sonra soluğu huzurevinde aldığını
öğrenmiştim kendisinden. Günümüzde çoluğu çocuğu tarafından bakılmadığı için
yolu huzurevlerine düşenleri duyuyoruz da böylesine ilk defa rastladım. Demek
ki babanın canına tak ettirmiş evlatları.
Allah hiç kimseye gücünün üzerinde bir yük vermesin.
Kimi, kimseye muhtaç etmesin. Herkese İsra 24. ayette dendiği gibi «Rabbim! Küçüklüğümde onlar beni
nasıl yetiştirmişlerse, şimdi de sen onlara (öyle) rahmet et!» diyecek hayırlı evlatlar nasip etsin. Güya onlara "Öff bile" demeyecektik. Öften geçtik, bari beddualarını almasak...19/02/2017
Yorumlar
Yorum Gönder