19 Şubat 2017 Pazar

"Bunca yıl boşuna mı okudum? Emeğime yazık!

Başka ülkeleri bilmem ama bizde kamuda bir iş bulmak, masa başında çalışmak, 08.00-17.00 mesaisine tabi olmak, bedenen çalışmamak, sosyal güvence ve geçimimizi sağlayacak bir ekmek kapısı bulmak için okunur. Milyonlar üniversite kapısında ter döker her yıl. Olmadı mı bir daha denenir, bir daha denenir. Üniversiteyi bitirip iş bulunca hedefimize ulaşmış oluruz. Okuma işi de biter. Çünkü amaç hasıl olmuştur.

Hepimizin hayalidir bir bordro mahkumu olmak. Aslında devlette çalışmayı istemek; ben ne uzayacağım, ne de kısalacağım. Kendimi de geliştirmeyeceğim, bir şey üretmeyeceğim, ayağımı maaşıma göre uzatıp gül gibi geçineceğim demektir. Okuyup da devlette görev almayanların sayısı çok azdır. Görev alıp da istifa edenlerin oranı da aynı şekildedir. 

Amaç; okuyup iş-güç sahibi olmak olunca okuma bizde ahlakımıza da yansımıyor. Çünkü okulu kültürlü olalım, okumanın en iyisini yapalım, öğrenelim diye bir derdimiz olmayınca okumadan beklenen davranışlar da ortaya çıkmıyor. Çalışıp memlekete ve insanlığa faydalı olalım diye bir düşüncemiz de olmaz. Varsa yoksa kendi rahatımız, terlemeden akşamı yapmak.

Okumayı seçip başarılı olanların çoğu da alt ve orta gelire sahip ailelerin çocuklarıdır. Ailesinin durumu iyi olanların çocuklarının pek okumada gözü olmaz. Ailenin serveti ona yeter de artar bile. Az sayıda okuyan maddi imkanları iyi olan çocuklar da ailesi tarafından özel okullarda okutulduktan sonra aile şirketinin başına geçirilir. 

Dar ve orta gelire sahip ailelerin çocukları okuyup da görev almayınca veya alamayınca bir başka alana da kayıp iş yapma yoluna gitmiyor. Çünkü kendisinde ve ailesinde: "Bunca emeğim var, ben bunca yılı boşu boşuna mı okudum, mesleğimle ilgili çalışmak istiyorum" düşüncesi hakimdir. Kendileri böyle bir psikolojiye sahip olmasa bile etrafından bazı işgüzarlar: "Sen o kadar yılı bu işi yapmak için mi okudun, bu yaptığın işi diploma sahibi olmadan da yapabilirdin" diyerek ajite etmeye devam ederler.

Dar ve orta seviyedeki gelir grubunun çocuklarının okumayı seçmesi, zengin ailelerinin çocuklarının okumada gözü olmamasını değerlendirdiğimiz zaman bizim ülkemizdeki okuma amacına uygundur. Doğru bir düşünce olmasa da ülkemiz insanının bilinçaltını ifade etmektedir.

Ne yapıp ne edip iş bulma gayesiyle okumaya bir son vermek gerekiyor. Okunacaksa eğer mutlaka bir katma değer üretmek, aldığımızdan daha fazla vermek hedefimiz olmalı. İnsanlık tarihinde icat yapan mucitler olarak ismimizi duyurmamız lazım. Çok bilgim yok ama dünya tarihinde bordro mahkumu olup da yeni bir icat ortaya koyan var mı? Hep merak etmişimdir. Olacağını sanmıyorum. Varsa da bu şekil üretici kafanın sayısı bir elin parmaklarını geçmez.

Okunacaksa İmamı Azam Ebu Hanife gibi olmalıdır bizim okumamız. Okuyup kendisini ispatladıktan sonra devlette görev almayan ender kişilerden biridir. Çünkü kendi işini yapmıştır. Hiçbir devlet adamına eyvallah dememiştir. Görev alması için kendisine yapılan baskılara da boyun eğmemiştir. Hem talebe yetiştirmiş, hem ticaretini yapmış. Kazancını da yeri geldiği zaman ihtiyaç sahiplerine dağıtmıştır. Asırlar geçmiş olmasına rağmen büyüklüğünden hiçbir şey kaybetmemiş, ticaretinden ziyade fıkıh alanındaki yaptığı hizmetlerle anılır olmaya devam etmiştir. Verdiği fetvalarda kimsenin etkisi altında kalmadan inandığı doğruları savunmuştur. Belki de büyüklüğü onun serbest çalışmasındadır. Çünkü şöyle karar verirsem ekmeğim kesilir, baskı görürüm endişesi taşımamıştır.

Okumayıp cahil kalalım iddiasında değilim. Zenginimiz de okusun, fakirimiz de. Okumanın en iyisini, en mükemmelini yapalım.  Hangi gaye ile okursak okuyalım Ebu Hanife'nin okumasını örnek alalım. Sadece sınıf geçmek, iş bulmak gayesi olmasın. Ekonomik özgürlüğünü elde edemeyenler birilerinin mahkumu olurlar, bir şey de üretemezler. Unutmayalım ki rızkın onda dokuzu ticarettedir. Okumayı seçince ticareti, ticareti seçince okumayı ihmal etmeyelim. 19/02/2017


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder