19 Eylül 2025 Cuma

Bu Esnafların İnsafı Yok

Fi tarihinde 9 m² kare bir halı ihtiyaç oldu. Şu mağazada bulabilirsiniz dediler. Biz de o mağazaya gittik.

Üst kata çıkıp bir rengi beğendik. Daha doğrusu hanım beğendi. Bense şu halı beğenme işi bitse, borcumu öğrenip ödemeyi yapıp bir çıksam diye yanında durdum.

Beğendiğimiz halının fiyatını sordum. Dur bir hesap makinesi getireyim dedi çalışan. Al cep telefonunu hesap numarasından yap diye cep telefonunu uzattım.

Yanlış hatırlamıyorsam, "1502 lira. Ama 1250 lira olur" dedi. Sen bunu 1000 yaparsın dedim. "Olur, yaparım" dedi.

Ödeme için aşağıya indik. Kasaya yöneldim. Şuradan bin lira çekeceksin. Yalnız bize halı gösteren elemanının cezası var. Ne çay söyledi ne otur amca şuraya, yorulma" diye altıma bir sandalye verdi dedim. Kasada duran, "Bir 50 lira daha almayalım, dedi. 1502 liralık halıyı 950 liraya almış oldum.

1502 lira nere, 950 lira nere?

*

Market ve baharatçıdan alışveriş yapmak için hanımla evden çıktım. Önce markete uğradık. Alacağımız ürünlerden bir tanesi de nar ekşisi. Markette 119 lira imiş alacağımız nar ekşisi. Bunu buradan mı alalım, baharatçıdan mı ikilemi yaşadık. İyi, buradan al dedim.

Ödemeyi yapıp aldıklarımızı arabaya koydum. Markete 300 metre mesafedeki baharatçıya geçtik. Buradan da alacaklarımızı aldık. Eşyalarımız poşete konurken hanımın gözüne az önce marketten aldığı nar ekşisi çarpmış. Fiyatını sordu. "Abla, nar ekşisi yüzde yüz doğal. Fiyatı 250 lira olması lazım. Yine de bir bakayım" dedi. Bakar bakmaz "Evet, 250 imiş" dedi.

Ödemeyi yapıp çıktık. Yolda hanıma, marketteki nar ekşisi ile buradaki farklı mı dedim. "Aynı marka aynı ebat aynı ambalaj" dedi. Ama buradaki yüzde yüz doğalmış dedim. "Marketteki de doğal hem de yüzde yüz" dedi.

119 lira nere, 250 nere?

*

Bir arkadaş anlattı. "Oğlanın düğününde oğlan ile gelin mobilya bakmaya gitti. Beğenmişler. 17500 demiş mağaza sahibi. 'Ben gittim arkalarından. Pazarlık yaptım. '16500 olur' dedi. 'Ödeyemem. Tek maaşlı biriyim. Fiyat yüksek' dedim. '6500 lira" demiş.

17500 TL nere, 6500 lira nere?

*

Bir arkadaş kamelyada kullanmak üzere aynı mobilyacıya gider. 28 bine bırakır. Elinde olmadığı için evine sonra göndermek üzere anlaşırlar.

Siparişin gelmesini beklerken bir başka arkadaşın pahalı demesiyle aynı mobilyanın fiyat araştırmasını yaparlar. 18-19 bine bulurlar.

Sonunda siparişi iptal ettirip bir başka yerden daha iyisini 23500’e alır arkadaş.

*

Bir esnafın yanında otururken, müşterinin biri, dükkanın önündeki tezgahtan aynı üründen renkleri farklı birkaç parça getirdi. Dükkan sahibine "Bunlar kaça" dedi. "90 lira" dedi. "Bunları hayır için falan yere alacağım. Kaç olur" dedi. "Toptan fiyatına yazayım. 40 lira" dedi.

Ürünün toptan fiyatı ile perakende fiyatı arasındaki fark dikkat çekici. 90 lira nere, 40 lira nere?

*

Bir esnaf arkadaş iki arkadaşının yanında bir esnafın yanına giderek tanışır. Çaylarını yudumlarken evine lazım olan bir şey almak ister. 150 lira öder çıkar.

Aynı ürünü oğlu, bir başka yerden 50 liraya aldığını öğrenen esnafın, bu fiyat farklılığından kafası karışır. Rastgele iki yere sorar. Birinde 50 TL, diğerinde 70 TL imiş.

50 nere, 150 nere? Bu alışverişin adı tanıdık kazığı olsa gerek.

*

Yine iki tanıdık oturup kalktığı esnaf arkadaşa giderken alacakları şeyin fiyatını iki farklı esnafa sorar. Biri 170 lira, diğeri iki yüz demiş. Ardından tanıdıklarına gelmişler. Tanıdık 250 lira demiş. Tanıdığa sorunca almazlık yapamazsın. Eli mahkum almış.

*

Radyatör vanası bozulmuş. Yan taraftaki komşuya tadilat için gelen çeşmeciye, bizim vanayı da değiştiriversen dedim. “Üç çeyrek vana al, hazır olsun. Müsait olunca gelirim. Bu vanayı her yerde bulamazsın. Falan tesisatçıya git” dedi.

Birkaç kişiye sordum. Yoktu. Dediği firmaya gittim. “Üç yüz lira” dedi. İkramımız olur mu dedim. “Biz toptancıyız. Toptan fiyatına verdik” dedi.

Tesisat öğrencilerine üç çeyrek vananın fiyatı ne kadardır dedim. Baktılar. 200 lira dediler.

İyi ki toptancısından almışım. Bir de perakendeciden alsaymışım, yanmıştım. 300 nere, 200 nere?

Çeşmeci, “kaça aldın” dedi. 300 lira imiş dedim. 5 dakikada vanayı değiştirdi. 250 lira işçilik aldı.

İkidir, tamir için aldığım malzemenin fiyatını ustalar soruyor. Meraktan soruyorlar sandım. Malzeme kadar işçilik aldıklarına göre zannedersem, malzeme kadar işçilik alıyorlar. Bir zamanlar işçilik malzemenin yarısı idi sanırım.

*

Alavere yapan herkesin farklı farklı hikayesi vardır. Bu kadar örnekle yetiniyorum. Anlattığım yaşanmışlıklardan benim anladığım, çoğu esnafta oturmuş bir fiyat ve kâr marjı yok. Hiç insafları da yok. Çoğu tutturabildiğine satıyor. Sanırım, parolaları, “Mal müşteriye satılır” anlayışı. Gözün kapalı ise hele gittiğin bir tanıdık ise ya da bir tanıdık vasıtasıyla alavereye gelmişsen, bil ki bu mal sana satılacaktır. Hiç kaçarın yoktur.

Hele bir de ben çok cömertim. Yedirir içiririm demeleri yok mu?

Doğrudur. Çok cömertler. Bu kadar kâra ben de çok cömert olurum be esnaf kardeş. Nasılsa müşteriden çıkıyor izzet ve ikramlarda.

Ha her esnaf böyle fahiş fiyata mı satar? Sanmıyorum. İçlerinde mutlaka insaf sahibi olanları da vardır. 

17 Eylül 2025 Çarşamba

Çin İşi Yerli Mal

Yazın ayağımı serin tutacak, kışın da su geçirmeyecek, yürüyüş yaparken ayağımı yormayacak yazlık ve kışlık spor ayakkabısına baktım bugünlerde.

Girdiğim mağazada, birden fazla seçenek arasında kararsız kaldığım zaman beni yönlendirsin diye çalışanlardan destek aldığım da oldu.

Sağ olsunlar destek oldular. Şu mu, bu mu dediğimde, “Şu olsun. Çünkü bu yerli. Böylece yerli üretime destek olmuş olursunuz” diyen de oldu.

İşin içine yerli üretim girince akan sular durur. Çünkü yerli üretim memleket meselesi. Hemen elimi yerli üretime uzatıp tamam bunu alıyorum dedim farklı zamanlarda aldığım yazlık ve kışlık ayakkabılar için.

Ödemeyi yapıp çıktıktan sonra evimin yolunu tutarken, iyi de bu sporun neresi yerli? Çünkü ismi hiç yerli bir isme benzemiyor dedim kendi kendime. Belki de satılsın diye yabancı bir isim tercih edilmiş olmalı deyip kendimi ikna ettim.

Eve geldikten sonra sporları elime alıp bir kez daha göz gezdirdim. Gözüm "Made in Turkey" etiketini aradı. Öyle ya yerli diye aldım. Fakat bulamadım. Yaşlılıktan görememiş olabilir dedim her ne kadar okumak için daha yakın gözlüğü kullanmaya ihtiyaç hissetmeme rağmen.

Sonra göz gezdirmeyi bırakıp daha titiz baktım. Aldığım her iki sporda da "Made in Chine" yazıyordu.

Şaşırdım. Nasıl olur dedim. Güya yerli spor dedi çalışanlar. Onlara güvenerek yerli üretime destek olsun diye yerliyi tercih ettim ama ayakkabı markası yabancı kelime. Üreten yer de başka ülke. Anladıysam harap olayım.

Ne anlama geldiğini bilmeme rağmen Google'a "Çin'de üretilmiştir" yazarak İngilizceye çevirttim. Karşıma "Made in Chine" çıktı. Nerede bir 'made' ve ülke ismi görsem, şu ülkenin malı imiş derdim. 'Made'ye üretilmiş anlamı da verildiğine göre demek ki bu fiil hem o ülkenin malı hem de o ülkede üretilmiş anlamına geliyor.

Anlayacağınız yerli denen ayakkabının ismi yabancı, üretim yeri yabancı. Yerli bunun neresinde derseniz, aman neyse ne. Yerlilikten kastedilen, zannedersem, benim ayak olmalı. Öyle ya ayak benim, bastığım yer benim ülkemin toprağı. Çin'de üretilmiş ne fark eder. Bunu, üzerine basa basa eskiteceğim Çin düşünsün.

Sonra tekrar bir bilen ve tek bilen Google'a başvurdum. Aldığım ayakkabı markasını yazıp, nerede üretildiğini sordum. “İstanbul, İzmir ve Gaziantep'teki modern üretim tesislerinde yüksek kalite standartlarında üretiliyor” yazıyor.

Tekrar markayı yazarak Türk malı mı diye yazdım. Bu sefer de karşıma, "2012 yılında İtalya'nın ikonik markalarından birini bünyemize katarak Türk markasına dönüştürdük" yazıyor.

Bu arada Türk firmayı da tebrik ederim. Genelde biz satardık. Bu firma ise İtalyanlardan satın almış. Hep böyle olsun inşallah.

Yalnız ikonik ne demek bilmem. Öğrenmek için tekrar Google'a soracağım ama şu demekmiş diye buraya yazmayacağım. Merak ederseniz, lütfen Google'a müracaat. Zira babanızın hamalı yok burada. (Kolay kolay parantez içi ünlem kullanmam. Size ev ödevi. Siz olsanız bu cümlenin neresine (!) işareti koyarsınız?).

Şimdi anlaşıldı bu yerli markanın niye yabancı isim olduğu. İyi de benim aldığım sporların etiketinde niye Çin yazıyor? Acaba firma bana özel Çin'e mi yaptırdı? Yoksa Çin'e yaptırarak daha mı ucuza mal ediyor firma? Ne de olsa bizde işçilik maliyeti yüksek. Belki de hem burada yapılıyor hem de Çin’de.

İşin yoksa düşünüp durayım. Hele durun, buldum galiba. Bir ara döviz fırlamıştı da sonra bir gece operasyonuyla döviz tepetaklak inmişti. (Hoş, sonra kaç kaçı fırladı.) Gece gece bir açıklama yapılmıştı. Yeni ekonomik modelimiz Çin olmak denmişti. Galiba Çin olmak bu imiş. Yani yerli de olsa yabancı da olsa herkes Çin'e yaptırıyor, biz de Çin'e yaptıracağız. Öyle ya bizim başka ülke ve firmalardan neyimiz eksik. Şaka maka gördüğünüz gibi Çin olmuşuz da haberim yokmuş. Vah kafam vah. Bir de yıllar yılı, "Çin İşi, Japon işi. Bunu yapan iki kişi" deyip durmuşuz. Halbuki Çin tek başına tüm dünyanın işini yapıyormuş.

Bu arada Çin'e yaptırılan Türk malı spor ayakkabıdan memnunum. Kıskanmayın. Herkes halinden memnun ise ben niye memnun olmayayım, öyle değil mi?

16 Eylül 2025 Salı

Konya Tıp Fakülteleri

Konya, tıp fakültesi ve hastanesi yönünden çoğu büyükşehirlere göre daha şanslı. Çünkü iki tane devlete ait tıp fakültesi ve hastanesi var. Biri Meram Tıp Fakültesi. Necmettin Erbakan Üniversitesi bünyesinde. Diğeri, Selçuk Üniversitesine bağlı Selçuklu Tıp Fakültesi. Diğer özel ve vakıf tıp hastanelerini saymıyorum.

Konya'daki bu hastanelerden Konya dışında Karaman ve Aksaray gibi yakın iller de faydalanıyor.

Konya'daki bu imkan Ankara, İstanbul ve İzmir dışındaki çoğu büyükşehirlerde yok.

Birçok il ve büyükşehre nasip olmayan bu imkan niçin Konya'da var? Devlet buraya bu iki fakülteyi ve hastanesini açarak neyi hedefledi? Bir hedef varsa bu hedefe ulaşılmış mıdır?

Burada, Selçuk Üniversitesi ikiye bölündü. Bu üniversiteden Necmettin Erbakan Üniversitesi doğdu. İki üniversite olunca, iki tıp fakültesi de bundan dolayı denebilir.

Yalnız bildiğim kadarıyla Selçuk Üniversitesi (SÜ), bölünmeden önce Meram ve Selçuklu adıyla iki fakülte ve iki hastaneyi zaten bünyesinde barındırıyordu.

Birçok ile nasip olmayan bu iki tıp fakültesi ve hastanesini diğerinden ayıran belirgin bir özelliği var mı? Bildiğim kadarıyla yok.

Fazla eveleyip gevelemeden ağzımdaki baklayı çıkarayım.

Konya'daki bu iki hastaneden biri niçin Antalya'daki Akdeniz Üniversitesi gibi adından söz ettirmiyor? Bu hastane, yaptığı nakillerle meşhur. Kalp, böbrek vb. nakil olacak ne kadar Konyalı varsa soluğu Antalya'da alıyor. Belki Türkiye'nin her yerinden nakil için hastalar Antalya’ya gidiyor.

Antalya Tıp Fakültesinin yaptığı bu nakilleri niçin Konya'daki iki hastaneden biri de yapmasın? Üstelik Antalya'daki tek tıp fakültesi. Bu hastane hem diğer hastalara hizmet veriyor hem de nakil yapıyor.

Merak ettiğim, Antalya'daki doktorlardan Konya'daki doktorların neyi eksik?

Acaba devlet nakiller için sadece Antalya'yı mı seçti?

Konya tıp fakülteleri nakli yapabiliyor da devlet mi izin vermiyor?

Antalya Tıp Fakültesindeki donatım ve imkanlar Konya'da yok mu?

Eğer nakiller konusunda tıp fakülteleri serbest ise Konya'daki tıp fakülteleri hastanelerinden biri niçin nakillerle anılmasın?

Devlet bu imkanı her tıp fakültesine veriyor da Konya'daki doktorlar buna yanaşmıyor mu?

Sebep her ne ise isterdim ki birçok ile nasip olmayan bu iki tıp fakültesinden bir tanesi hem Konya'ya tüm Türkiye'ye hitap edebilsin. Uzak illerden hasta çekebilsin.