14 Ağustos 2023 Pazartesi

Vantilatörüm ve Ben (1)

Hayatta hiç klimam olmadı. Çalıştığım yerlerde klima olduysa da serinlemek için ne yazın ne de kışın ısınmak için çalıştırdım. Benim için elektrik yakıyordu hepsi. Elektriğin ise şakası yoktu. Çünkü pahalıydı. 

Bazıları soğuk olduğu için çalışma yerine ısıtıcı getirse de ben böyle bir şey yapmadım. Odayı nasıl bulduysam, öyle kullandım. Kalorifer arızaya geçse dahi böyle bir şeye yeltenmedim. Elektrik gider diye evimde kullanmadığım ısıtıcıyı çalışma ortamında da kullanmadım.

Adana'dan sonra gördüğüm ilk klima, son katta oturan komşunun klimasıydı. O evinde serinlerken bense dışarı çıkarken klimadan üzerime damlayan su ile serinlerdim. Klimadan çıkan suyu ağlayan insanın gözyaşına benzetirdim. Klimasından bu şekil müstefit olduğum komşum hakkını helal etsin.

Hoş, klimam olmasa da olur. Sahilde olsam neyse. Yaşadığım şehirde klimaya ihtiyaç yoktu bana göre. 

Klimaya ihtiyaç hissetmesem de bir vantilatörümüz bari olsun. Çok sıcaklarda biraz çalıştırırız yönlendirmesine, ilk zamanlar karşı çıksam da gidip aldım bir tane ayaklısından. (Tüm alışverişleri böyledir. Önce olmaz derim, direnirim. Ardından gider alırım.) Tam ne zaman aldım bilmiyorum ama bir 15 yıldır kullanıyoruz. Evin bir nevi emektarı oldu. Eski olduğuna bakmayın. Fazla kullanılmadığından mıdır daha yepyeni ve çalışır vaziyette. Zaten fazla da kullanmadık. Aşırı sıcaklarda çocuklar zaman zaman kullandı.

Pek kullanmasak da biz taşındıkça evden eve bu vantilatör de taşındı durdu. Son taşınmamızda gazi oldu. Ayağından yaralandı. Daha doğrusu taşıma garantili, evden eve taşıma şirketinin Suriyeli olmayan öp öz Türk elemanı ayağını kopardı. (Anlaştığım taşıma şirketi diğerlerinden pahalı taşıdı. Pahalı olma gerekçesini de bizde Suriyeli çalışan yok. Diğerlerinde hep Suriyeli. Bizim çalışanlar hep Türk. Biz özene bezene taşırız demişti.) Hem de bunu gözümün önünde yaptı. Kamyonun en üstüne koydukları vantilatörü uzanıp almak için bir iki zıpladı. Tutamadı. Üçüncü de ayağından yakaladı. Kendine doğru çekti. Gelmedi. Takılan yerden kurtarmak için bir ayağından aşağıya doğru eğmeye çalıştı. Ayak eline geldi ama vantilatör gelmedi. Eline gelen ayağı bir kenara koydu, diğer eşyalara yöneldi. Eşyaları ala ala nice sonra vantilatörü alma noktasına geldi. Vantilatörü aldı, kopardığı ayağı da yerden. Takmayı denedi birkaç kez. Beceremedi. “Bunun ayağı çıktı. Alın bunu sonra takarsınız” dedi, elimize uzattı. Sağ olsun bu iyiliği kim yapar.

Elime alıp bakınca, kırıldığını gördüm. Adamdan, kardeş, kırdım, kusura bakmayın demesini bekledim. Demedi. Ben de bir şey demedim. Alıp evin bir kenarına koydum.

Ayağı kırık olduğundan geçen yıl kullanamadık. Bu yıl küresel ısınmadan mıdır son yıllarda eyyamı bahur adı verilen sıcaklar tüm Türkiye'de olduğu gibi ilimizde de sıcaklığını fazlaca hissettirir oldu. Gündüzleri neredeyse dışarı çıkılamıyor. Evde sıcaklık hissettikçe vantilatörün ayağı kırık olmasaydı, biraz çalıştırsaydık dedik durduk. Olmayacak böyle şuna bir baktıralım, sanırım kaynak gerek dedik. Bu işten anlayanlardan biri buna kaynak olmaz, plastik bu dedi. Dikkatli bakınca ayak profilden, ayak bağlayıcı ara parçası ise plastik. Plastik kısmı tamamen koparak borunun içinde kalmış. Bu ancak yapışır dedi. Yapıştırdık. Yük binince yapışkan işe yaramadı. Hırdavatçıya gittim. Şuna uygun kuvvetli bir yapıştırıcı ver ya da ayak bağlayıcı satılırsa alalım dedim. Vantilatör işi yapan birine gönderdi. Aradığım parça yokmuş onlarda. Servisine gideyim dedim. Bulamazsın dedi. O zaman ne yapalım dedim. Şu yapıştırıcı bunu yapıştırır dedi. Alıp eve geldim. Tarif üzere yapıştırdım. Üç saat geçtikten sonra vantilatörün üst kısmını geçirdim. Yük binince ayak düştü. Çarşıya git gel, yapıştırıcıya para ver, yapıştırma işiyle uğraş. Uğraşın sonunda tüm emekler boşa gitsin. (Devam edeceğim) 

Yersiz Endişe

Ekonominin gidişatıyla ilgili Hazine Bakanı,

''Dolar yükselince endişelenmeli miyiz?'' sorusuna, 

"Dolarla mı maaş alıyorsunuz?”

“ Dolar borcunuz mu var?”

“ Dolarla bir işiniz var mı?" şeklinde cevap vermiş.

Düşündüm. Bakan haklı. Bu ülkede kim dolarla maaş alıyor ki...

Haliyle bu cevap gönlümüze su serpti. 

Dolarla maaş almadığımıza ve dolarla da borçlanmadığımıza göre doların TL karşısında yükselişi yersiz bir endişe. Çünkü petrol istasyonuna bile gitsek kimse bize "Burada TL geçmez. Git, dolar getir" demiyor.

Aynı şey altın için de geçerli. Altın yükseliyormuş. Bize ne? Hangi birimiz altınla maaş alıyor, altın borcu var? O yüzden istediği kadar yükselsin. 

Hasılı, Bakanın açıklamaları beni ikna etti. Siz de vakit kaybetmeden ikna olsanız, çok iyi olur. Çünkü iyimserlik varken endişe içerisine girmek akıllara ziyan.

Öyle ya yazık değil mi sağlığımıza. Sağlık elden gittikten sonra vara dolar yükselseydi de sağlığımız yerinde olsaydı deriz de iş işten geçmiş olur.

Kim bilir, belki bu yersiz endişeler yüzünden döviz TL karşısında yükselişe geçiyor. O yüzden bırakalım bu felaket tellallığını da. İşimize bakalım. 14.08.2020

Evden Eve/İlden İle Taşıma

Eskiden taşınmalarda eş dost bir araya gelir. Taşınacak olan kimsenin ev eşyasına el verilir. Eşya arabaya yüklenir ya da arabadan eve taşınırdı. Güçlü ve kuvvetliler ağır olanları, biraz zayıf ve yaşlı olanlar hafifleri taşırdı. Komşu, eş dost çay-yemek, soğukluk vs. getirir, ikramını yapardı. İş bitince hep birlikte taşınan ile helalleşilir, uğurlanırdı. Yeni gelene ise hoş geldiniz, hayırlı olsun denirdi. Eş dost ile ortaklaşa, imece usulü yapılan bu taşınmalarda ücret verilmediği gibi teklif dahi yapılmazdı. Taşıyan da ücret beklentisi içlerine girmezdi. Teklifi bile hakaret sayılırdı. Allah razı olsun denir. Herkes işine giderdi. 

Bu şekil taşınma şimdilerde kalmadı. Her alanda olduğu gibi bu taşınma işinde de sektörler oluştu ve paralar dönüyor. İlden ile, evden eve taşımalar yaygın. Bundandır ki taşınmalarda kimse eşe-dosta haber vermiyor. Bir taşınma şirketiyle anlaşıyor. Veriyor parasını. Taşınıyor. 

*

Hayatım göçebe gibi taşınmakla geçti. Eskiden ben başkasının nasıl taşınmasına yardım etmişsem, başkası da bana yardım etti. Taşınma işlerini böyle hallettim. Zamanın ruhu gereği son birkaç taşınmamı evden eve nakliye aracılığıyla hallettim.

İlk taşınmayı ilden ile nakliye aracılığıyla yaptım. Ne beklediğim günde geldiler ne de saatinde. Beşinci kattan indirilecek denmesine rağmen üç elemanla gelmişler taşımaya. Asansörleri de yoktu. Saatlerce süren taşımaya ailecek giriştik. Güya taşımacıya vermiştik. Onlar parasını aldı, biz ise meccanen çalışmış olduk. Güya elimizi sıcak sudan soğuk suya değmeyecektik.

Eşya yüklendikten sonra biz Konya'ya hareket ettik. Araç da arkamızdan gelecekti. Bugün yarın derken hacı yolu bekler gibi bekledik kamyonun gelmesini. O gün Adana'da kalmışlar. Niye kaldılar, başka ne iş yaptılar, bilen yok.

Zemin kata güç bela girdirdiler eşyayı. İki tane çekyat vardı. Yüzüne bakılacak hali kalmamış. Çivi falan çakmışlar. O da olmamış. Ne bunların hali dedim. Böyleydi zaten dediler. Böyle ise diyecek bir şey yok. Taşındığımıza şükrettik.

*

Oturduğum evde epey eskimiş olmalıyım ki 2016 yılında başka bir eve çıkmaya karar verdim. Taşınmak zordu ama nasılsa evden eve taşımacılık var. Elini dokunmadan taşıyorlar. Onlar kendileri toplayıp paketliyorlar. Duyan böyle söylüyor.

Bir firma ile anlaştım. Taşınma günü gelmeden ve taşımacılara pek iş bırakmadan koli ayarlayıp her şeyi paketledim.

Taşımacılar bir evden alıp diğer eve geçince ara verdirip yemek ikram ettim.

Bitmeye yakın şu kalkmıyor, bu girmiyor demeye başladılar. Anladım ki birçok alanda temayül hale gelen bahşiş taşımaya da girmiş. Firmaya ödediğimiz taşıma ücretinin yanında bir de bu taşıyanlara bahşiş verdim. İlaveten şunu da alın, bunu da alın demek suretiyle kullanmadığım ayakkabı, elbise de verdim.

Evde eve taşıma işinde her şeyi anladım. Diğer alanlarda olduğu gibi bahşiş işine bir türlü aklım yatmadı. Bu işte çalışanlar taşıma başına para alıyorlar. Yani bu işi meccanen yapmıyorlar. Firmanın bu bahşiş işinden haberi var. Alıyorlar deyip geçiştiriyor işi.

*

2016 yılında oturduğum bu evden 2021 yılında çıkmaya karar verdim. Bir taşıma şirketi ile anlaştım. Yine her taşımada olduğu gibi kırılacak, dökülecek ne varsa paketledim. Bu şekil taşınacakların çoğunu kendi arabalarımızla taşıdık. Taşımacılara kaba eşyalar kaldı. Bir de kitaplar. Kitapları kolileyip aşağıya indirttim. Bağışlayacağım okul gelip oradan aldı.

Şirket elemanları taşırken arada dolaşan ev halkı hiçbir şey yapmasak da onlar kadar yoruluyoruz.

Elemanların yaptıkları bir nevi hamallık. Zor mu elbette zor. Ama taşımada çok özen gösterdiklerini söyleyemem. Örnek vermem gerekirse, yeni evime taşınırken arabadan eşyaları alıp asansöre veren kişi, eşyaların en üstüne koydukları vantilatörü almak için birkaç zıpladı. Sonunda ayağından yakaladı. Asıldı, gelmedi. Sonunda kendine doğru çekti ve vantilatörün ayağını kırdı gözümüzün önünde. Asansöre koymadan bize uzattı. Ayağı çıktı. Sonra takarsınız dedi. Elimize aldık. Takılacak gibi değildi. Çünkü kırılmıştı. Kırmışsın demedim. Olur deyip aldım elime. Keşke böyle diyeceğine, arkadaş, bu mereti ben kırdım. İş kazası. Eşyalarınız sigortalı olduğu için bunu firma öder ya da firma ödemez, bunu ben ödeyeceğim veya yaptırayım deseydi ya da kusura bakmayın kırdım dese, canın sağ olsun der, ödeme talebinde bulunmazdım. Tüm bunları demediği gibi gözümü içine baka baka, alın çıktı. Sonra takarsınız demesi insanın zoruna gidiyor. Neyin ahlakını yaşıyoruz, bilemedim gitti.

Adet olduğu üzere bir güzel karınlarını doyurdum. Üzerine de üzerimize farz olan bahşişlerini verip gönderdim. Siz siz olun, taşınma esnasında sadece evden eve nakliye şirketine vereceğiniz paranın hesabını yapmayın. Yemek artı bahşiş, artı kırılan eşya olursa onu da hesaba katın. Taşındığınız eve alacağınız eşyayı saymaya gerek yok sanırım.

Hasılı taşınıyor musun? Derdin var ve yandın demektir. Benden söylemesi. 

Yazım uzadı. Şu ayağı çıkan vantilatörün akıbetini başka yazımda konu edineyim.