21 Haziran 2018 Perşembe

Yapanın Yanına Kar Kaldığı Dünya


Başka ülkeleri bilmem, bizim ülkemizde hemen hemen her seçim öncesi değişik adlar verilse de vatandaşa af gelir. Kah imar affı, kah vergi borçlarını yapılandırma, borçların faizlerini silme, kah taksitlendirme, kah trafik cezalarının ana parasını yatırma vb aflar gelir. Örneklerini verdiğim bir kısım bu aflara dikkat edersek görevini yapmayan, kurallara uymayan kişilere af var, onları koruyup kollama var. Farkındaysanız zamanında borcunu ödeyen, vergisini veren, evini-barkını belediyesinden izin almak suretiyle yapan, aracını trafik kurallarına göre süren, ceza aldığı zaman zamanında yatıran vatandaş yok bu aflarda.

Benim bu aflardan anladığım günümüz devletleri, en azından kendi devletim kanun ve kural tanımayanları koruma görevi yapıyor. Vatandaş olarak zamanında yapması gerekenleri yapmayan kişileri koruyup kolluyor. Sanki dürüst vatandaşa, “Sende kural tanımasaydın, bugün seni de gözetirdim, bir daha sen de böyle yap. Vergini zamanında yatırma, evini kaçak yap, otobandan para ödemeden kaç…senin de yanında olurum” demek istiyor. Çünkü bunun Türkçesi bu.

Toplumsal barış veya vatandaşa kolaylık olsun diye yapılan bu tür aflar bırakın toplumsal barışı sağlamayı, dürüst vatandaşı kaybetmeye namzettir. Bu, devletin şanına, adalet anlayışına terstir, kötüyü korumaktır. Zamanında görevini yapmayan bir devlet anlayışını göstermektedir. Verenden alan, vermeyenden almayan devlettir bu. Devletin bu yaptığını görünce “Kimsenin yaptığı yanına kar kalmaz” sözünün havada kaldığını görüyorum ben. Maalesef kim ne yapmışsa yanına kar kaldığı gibi ödüllendiriyor. Sanırım bu söz “Sen bu dünyada ne yaparsan yap, istersen bunu kar say, öbür dünyada görürsün gününü” anlamında öbür dünya için söylenir. Adaleti olmayan bu dünyada gördüğüm, bu dünyada yapanın  yanına kar kaldığı şeklinde…

Siyasilerimiz seçimlere giderken verecekleri affı versin, bir defa da kurallara uyan, ceza almayan, vergisini zamanında veren, devlete borcu olmayan vatandaşlar için bir şeyler yapsalar onların alınlarından öpeceğim, helal olsun size diyeceğim. Bir tanesi çıkıp dese ki “Vergi borcu olmayan vatandaşa şu kadar ödül veriyorum, onlara önümüzdeki yıl ödeyecekleri vergiden yüzde şu kadar indirim yapıyorum…” dese işte benim devletim, işte benim siyasim, işte bizim adalet anlayışımız diyeceğim. Maalesef bugüne kadar böyle bir şey ne duydum, ne işittim, ne de olacağa benziyor.

Gönlümdeki devlet; devleti kandırmayan, devlete karşı yükümlülüklerini yerine getiren iyi vatandaşı koruması, nefesini kural tanımazların ensesinde hissettirmesidir. Böyle yapmazsa insanların adalete olan güvenleri sarsılır. Devleti veya devleti yöneten siyasilerimizde bu duyarlılığı görür müyüz bir gün? Ancak balık kavağa çıkarsa belki… Biz yine “Adaletin bu mu dünya?” demeye devam edeceğiz bu gidiş ve bu anlayışımızla...


20 Haziran 2018 Çarşamba

Dünya Mülteciler Günü mü yoksa Utanç Günü mü?


Belirli gün ve haftaların sayısını bilmiyorum. Zira her güne mahsus bir gün var. Bazı gün ve haftaların kutlanmasını ve anılmasını anlıyorum.  Bazılarının ismini duyunca böyle de gün mü olur diyesi geliyor insanın. En azından ben öyle diyorum. Mesela Dünya Mülteciler Günü. Bugün haberleri izlerken kulağıma çaldı böyle bir gün. Cehaletime verin. 2001 yılından beri her yıl 20 Haziran gününün Dünya Mülteciler Günü olarak anılmakta olduğunu bu vesileyle öğrenmiş oldum. Az bir araştırmayla daha ne günlerimiz olduğunu -şayet siz de benim gibi bilmiyorsanız- öğrenmiş olursunuz. Neyse konum tüm günler değil. Gelelim mülteciler gününe…

“Dünyadaki mültecilerin durumunu, problemlerini kamuoyuyla paylaşmak ve bu konuda bir bilinç oluşturmak için 20 Haziran gününün Dünya Mülteciler Günü olarak belirlenmiş. Zira BM Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin verilerine göre dünyada mülteci sayısı 65,3 milyona ulaşmış. Rakama bakıp hizaya gelelim. Birçok ülkenin nüfusundan daha fazla bir nüfus dünyanın değişik ülkelerinde memleketlerinden uzak mülteci durumunda.

Merak ediyorum bugüne mülteciler günü mü denmeli, yoksa utanç günü mü? Bence utanç günü daha uygun, eğer böyle bir gün olacak ve anılacaksa. Sonra neyin bilinci oluşturulacak böyle bir gün vesilesiyle? Kiminle paylaşılacak mültecilerin durumu? 65 milyon insanı mülteci durumuna düşüren egemen güçler “Biz savaş vb nedenlerle bu kadar kişiyi mülteci durumuna düşürdük, daha fazlasına gücümüz yetmedi. Haydi böyle bir durumu anın” demektir bu. Eğer bir bilinç oluşacaksa bu savaşları çıkartanların, ülkeleri kaos ve iç savaşa sürükleyen egemen güçlerde böyle bir bilinç oluşturmak lazım. Çünkü halkların ne suçu var? Sonra halk bilinçlenince ne olacak? Halkların elince mültecilerin durumunu çözmek için sihirli değnek yok: Ne imkanları var, ne de güçleri! Bu işi çözecekse yine dünyayı modern kavimler göçü haline getiren süper devletler çözecek.

Ne ala dünyada yaşıyoruz. Önce ülkelerde savaş çıkartıp insanları mülteci haline getiriyor, ardından onları anmak için gün ihdas ediyoruz. İsterseniz diğer bazı gün ve haftalara da bir göz atalım. İnanın bugünden farklı değil.

10 Aralık Dünya İnsan Hakları Gününü ele alalım. Bugün de mülteciler günü gibi. Önce insanlara eziyet ve işkence yapıyoruz. Sonra günlerini icat ediyoruz. Tütün ve sigarayı piyasaya sürüyor, insanları bağımlı hale getiriyoruz. Sonra gelsin 31 Mayıs Dünya Sigarasız Günü. 4 Ekim’de de Dünya Hayvanları Koruma Günü olarak anılıyor. Örnekleri çoğaltabiliriz. Verdiğim birkaç örnekten anlaşılacağı gibi her türlü eziyet ve kötülüğün elebaşı insanın kendisi. Önce kendi eliyle sorun üretiyor. Sonra ihdas ettiği günler dolayısıyla laf olsun diye anma programları yapıyor, beyanatlar veriyor.

Bir an için diyelim ki bugünler vasıtasıyla kötülük ve işkence yapan insanoğlu hatalarıyla yüzleşiyor, pişmanlık duyuyor. Eğer böyle bir niyet varsa buna eyvallah derim. Ama gördüğüm kadarıyla kendi ellerimizle ürettiğimiz problemleri çözmekten ziyade sadece anıyoruz. Eğer devletler samimi ise 2001’den beri Dünya Mültecileri anlıyormuş. Bugüne kadar kaç tane mülteciyi memleketine geri gönderdik? Maalesef gönderilmediği gibi her yıl mülteci durumuna düşen insanların sayısı kartopu gibi artıyor. O yüzden bugüne bırakalım Mülteciler Günü değil de Utanç Günü denmeli…


Ya "Doğduğun Güne Lanet Olsun" Denirse

—Dikkatimi çekti, hangi gün doğduğunu bilmiyorum, sosyal medyada da görmedim. Doğduğun gün belli değil mi yoksa? Ya da kutlanmasına karşı mısın?
—Güne gün yazdırdığını söylüyor babam. Ama yıldan emin değilim.
—Önemli olan gün değil mi? Kutla gitsin!
Sade bir kutlama benimki. Çok dışa açılmıyorum.
—Kiminle kutluyorsun, aile içinde mi?
—(Geçici) dostlar arasında diyelim.
—Yani?
—Maaş aldığım banka, kullandığım GSM operatörüm, kredi kartını kullandığım banka, alışveriş yaptığım firmalar, bir de Bakan kutlar.
—Bakan?
—Milli Eğitim Bakanı. Sağ olsun hiç sektirmez.
—Başka?
—Başka yok.
—Sosyal medyada da yoksun.
—Evet yokum. Yani gizli.
—Niçin gizliyorsun?
—İhtiyaç görmedim. Zira sayfamdaki arkadaşlara "Falanın bugün doğum günü. Haydi kutla" diyerek emri vaki yapıyor.
—Olsun, ne zararı var. Hatırlatıyor işte!
—Olsun olmaya. Ya doğum günümü gören "Lanet olsun doğduğun güne, lanet olsun seni tanıdığım güne!" şeklinde bir temenni pardon bedduada bulunursa...
—İyi valla! Şu aklına gelene bak! Kim yapar bunu?
—Sen yeter ki cins adam ara toplumda, şekil A da görüldüğü gibi.
—Allah hayrını versin senin!
—Cümlemizin.