23 Aralık 2016 Cuma

Sokağın kardan mı kapandı? Al sana yol-yöntem...***

Kar yağmaz, bir yağsa dedik. Hele şükür yağdı. Üstelik istemediğimiz kadar. Şimdi başka bir sorunumuz var. Sorun ne diyebilirsiniz. Sanal aleme bir göz atarsanız sorunun farkına varırsınız. Haydi siz sanal aleme bakmadan ben yazayım. Zaten yazmazsam çatlayacağım.

Kar yağdı yağmasına. İyi de bu karı kim temizleyecek şimdi? Çoğu yollar, özellikle ara sokaklar kapalı. Vatandaş arabasına binecek. Yolun açılması gerekiyor. Hemen herkes bu işi belediyenin yapmasını bekliyor haklı olarak. Ama belediyeden çıt yok. Mevcut kepçe, greyderler nereye gitti, hangi talihlinin yolunu açmaya gitti kim bilir? İyi niyetinizi bozmadan olayı böyle düşünün. Geçen seneden beri kullanılmayan bu araçlara ihtiyaç olunca belki çalışmadı vs. sorunlar da olabilir. Yıllardır doğru dürüst kar yağmayınca belediyeler bu görevin kendilerine ait olduğunu unutmuş olabilir. Zaten belki de bu yüzden kendilerine yeni iş alanları buldular. Kimi kelebek yetiştiriyor, kimi de gül. Yetiştirdikleri güllerle gül gibi geçinip gidiyorlar. Madem ki belediyeler kendilerine vazifesi olmayan iş buldular. Bize düşen onların rahatını bozmamak. O zaman bu karı kim temizleyecek derseniz bu iş sizin göreviniz. Nasıl görevimiz derseniz?

Bir defa belediye size balık yemeyi değil, balık tutmayı öğretiyor. Yani evinizin önünü ve sokağınızı siz temizleyeceksiniz. Belediye haklı bu konuda. Çok da hazır yiyici olmamak lazım. Parmağın varsa kendi başını kaşıyacaksın.

Balık yemeyi değil balık tutmayı öğreten bir belediye örneği vereyim de konu daha iyi anlaşılsın. 2000'li yıllarda yine böyle çok karın yağdığı, yolların kapalı olduğu, araçların sokaklardan çıkamadığı bir anda arabasını çıkarmak isteyen biri belediye başkanını arar, yolu bir açıverin diye. Başkan herkese ibret olacak tarihi cevabını yapıştırır: "Evinde kürek yok mu? Açıver" diye.

İşte ben belediye başkanı diye buna derim. “Tamam efendim, hemen kepçeyi gönderiyorum” diyen mıymıntı başkanları sevmem. Bu cevap karşısında ne yapacaksın? Evinde küreğin varsa yolunu kendin açacaksın, küreğin yoksa komşudan isteyeceksin, onda da yoksa –kötü komşu mal sahibi yapar diyerek- hırdavatçıya gidip önce kürek alacaksın. Yolunu açacaksın. Böylece antrenman yapmış olacaksın. Kimseye muhtaç olunmaması gerektiğini öğreneceksin. Seni kar temizler ve yol açarken gören komşuların da çıkıp onlar da yardım etseler zaten yol açılmış, belediyeye de ihtiyaç duymamış olursun. Kar temizlerken bir taraftan kürek sallayacaksın, diğer taraftan da dudakların oynayacak. Böylece dua etmiş de olacaksın yetkililere. 

Yok arkadaş ben çalışmam dersen o zaman lodosun esmesini bekleyeceksin. Bu rüzgar esince karı hızlı bir şekilde eritir. Bu yöntem daha masrafsız. Size gösterdiğim bu balık tutma işi kıyağımı da unutmayın. 23/12/2016

*** 23/12/2016 günü ladik.biz sayfasında yayımlanmıştır.


22 Aralık 2016 Perşembe

Yaptığımız ibadeti saymak doğru mu?

Bir gün bir derviş, bir kucak dolusu elma ile bayırlar aşan bir genç kıza rastlamış…
Bozkırın sıcağında yorgunluktan al almış kızın yanakları...
“Nereye gidersin? Ne doldurdun kucağına?”
Diye sormuş derviş.
Uzak bir tarlayı işaret etmiş kız:
“Sevdiğim çalışıyor orada…
Ona elma götürüyorum.”
“Kaç tane” diye soruvermiş derviş.
Kız şaşkın:
“İnsan sevdiğine götürdüğü şeyi sayar mı hiç?” deyivermiş..
Ve usulca koparıvermiş derviş elindeki tespihin ipini... 21.12.2016

Necip Fazıl KISAKÜREK’ten hazır cevap örnekleri

Üstat  her zamanki gibi odasında günlük makalelerinden birini yazıyormuş...
Yanına bir talebesi gelmiş ve bir rüyasını anlatmaya başlamış:
-Üstadım rüyamda bütün otlar Allah'a(c.c) secde ediyordu ama tütün etmiyordu.
Üstat talebesine bakmış ve demiş ki ;
-O zaman getirin o kafiri yakalım.
***
Üstada bir konferans sırasında bir genç sorar:
-Osmanlı emperyalist değil miydi?
Cevap dikkate şayandır:
-Evladım eğer Osmanlı emperyalist olsaydı şu anda bu soruyu Fransızca değil türkçe sorardın.
***
Bir gün Necip Fazıl, bir üniversitede konferansa katılmış...
Çıkıp her zaman ki gibi Din ve Allah kavramı hakkında konuşmuş...
Konuşması bittikten sonra, onunla karşıt görüşlü olan bir Prefesör, Necip Fazıl'a
'Siz önceden çıkıp farklı şeyler söylerdiniz, şimdi ise o sözlerinize çelişen şeyler söylüyorsunuz... Yazdığınız şiirler hala ezberimdedir... bu ne demek oluyor? '
Necip Fazıl'ın cevabı: 'Benin geçmişim bir çöplüktür ve çöplükleri sadece köpekler kurcalar' şeklinde olur.
***
Bir gün büyük şair Necip Fazıl Kısakürek'e sahilde rastlayan bir hayranı;
''Üstad, senin bütün mücadelelerin güzel, hizmetlerin eşsiz ama şu ....... tarafın olmasa diye tenkit eder.. Bunun üzerine Necip Fazıl tebessüm ederek:
''Şu Boğaz'dan geçen lüks ve güzel gemiyi görüyor musun? Bak ne kadar lüks ve konforlu değil mi? İşte böylesine lüks geminin tuvaleti de vardır.'' der...
***
Necip Fazıl bir konferansında isim vermeden gazetelerin tenkidini yapıyormuş. Fakat o şekilde açık konuşuyormuş ki, bu işlerle çok az ilgili olan dahi hangi gazeteden söz edildiğini anlarmış. Dinleyenlerden biri hatibin sözünü keserek:
-Hangi gazeteden bahsediyorsunuz? demiş.
Necip Fazıl sormuş:
-Siz ne iş yapıyorsunuz?
-Keresteciyim.
-Belli, otur!
***
Üstad'ın çalışma odasına giren bir yazar üstadın çalışma odasına göz attıktan sonra:
-Hayrola üstat! Çalışma odanda hiç kitap yok, siz hiç kitap okumaz mısınız? diye soru sorduğunda, Üstat şu cevabı verir:
-Sen hiç süt içen inek gördün mü?
***
Mahkemede hakim, Necip Fazıl'a:
- Bak, der. Seni bundan böyle bir daha huzurumda görmeyeceğim, öyle değil mi?
Necip Fazıl sorar:
- Hakim Bey, yoksa istifa mı ediyorsunuz?
***
Nazım Hikmet ve Necip Fazıl Ramazan ayında arabayla gidiyorlarmış.Tabi Necip Fazıl oruç ama Nazım Hikmet değil. Nazım Hikmet Necip Fazıl ile dalga geçmek için yolun kenarındaki zayıf bir ineği işaret ederek Necip Fazıl'a demiş ki: -'Şunun haline bak,oruç tutmaktan ne hale gelmiş' demiş. Tabi Necip üstad altta kalır mı hemen cevabı yapıştırmış:
-'Aaa Nazım sen bilmiyormusun? Hayvanlar oruç tutmaz...
***
Üstat hapishanede koğuşunda iken aynı koğuşa Nazım Hikmet getirilir, Nazım Hikmet Üstadı görünce gülerek " Sende mi buradasın? Şu haline bak maymuna dönmüşsün" der...Üstat, karşısında duran Nazım Hikmet’e cevabı yapıştırır... " Ben de pencereye dönerim...
***
Bir gün kendisine, bir dostu;
-Üstat, dünyada iki büyük şair var, demiş
Necip Fazıl'ın tepkisi şu:
-Öteki kim?
***
Üstad Necip Fazıl Kısakürek bir gün konferans verirken salonda bulunanlardan birisi kürsüye salatalık fırlatır. Salatalığı eline alan Necip Fazıl salondakilere dönerek:
"- Birisi kimliğini göndermiş, kiminse gelsin alsın" der.
***
Bir gün bir komünist güya düşünme istidadında biri, üstada dedi ki:
-İslamı takdir ediyorum , her şeyiyle harika..
-EEE??
-Ama iktisadi doktrini yok!
-O komüniste demiş ki üstat da:
-Sana birşey söyleyeceğim şimdi, herşeyi anlayacaksın. Tıpkı bir elmadaki ermişi lezzet gibi. İslam’da bütün iktisadi dava (ama onu çözebilmek, lifini bulabilmek lazım) maden suyunda demir gibi; bünyede erimiş olarak mevcuttur. Ne mutlu onu görebilene!
*09/12/2012 tarihli “forum.memurlar.net”den alıntıdır.
***
Necip Fazıl Kısakürek, vapurla Kadıköy’e geçerken, yanına biri yaklaşıp:
- Üstat, diye sormuş. Peygamberlere ne diye gerek duyuldu? Biz yolumuzu bulabilirdik.
Necip Fazıl, okuduğu kitaptan başını kaldırmadan:
- Ne diye vapura bindin ki, cevabını vermiş. Yüzerek geçsene karşıya... 22/12/2016