2 Ekim 2025 Perşembe

Düzelmemizin Yolu

Bu toplumun mayasında dürüstlük başta olmak üzere tüm ahlaki ve etik değerlerin olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü bu, her insanın fıtratının bir gereğidir.

Mayamız böyle olmakla beraber toplumda her alanda bir yozlaşma ve kokuşmanın olduğu da bir gerçek. En azından bozulduğumuza dair serzenişlerimiz var. Mesela yeni neslin gidişatından dem vuruluyor sürekli.

Mayamıza, fıtratımıza veya özümüze dönmek için eğitim, ahlak, etik, örf, nasihat yollarını izlediğimiz hepimizin malumu. Fakat bunca çabaya rağmen toplumda iyiye gidiş yönünde emareler yok.

Toplum nasıl düzeltilebilir ya da biz nasıl yola gelir ve mayamıza döneriz? Düzelmenin tek yolu olmaz. Bu konuda çok yönlü düşünmek lazım.

Gençlerden şikayetçi olmaya gerek yok. Çünkü bu şikayet topu taca atmak ve işin kolayına kaçmak demektir. Bir problemi birilerinin üzerine atmak belki bizi rahatlatır ama sorunu çözmez. Bir defa çocuk ve gençler bizim ileriye attığımız oklar gibidir. Gençlere kızmaktan ziyade o oku atan biz büyüklere kızmak, büyüklerin kendisini düzeltmesi gerekir. Biz düzgün olursak gençler de düzgün olacaktır. Çünkü üzüm üzüme baka baka kararır.

İkincisi, insanımızdaki açlığı, açgözlülüğü ve gelecek endişesini gidermek gerek. Çünkü gençlerimizde istihdam sıkıntısı var. Her okuyan ya da büyüyen, iş bulamayacağım endişesi taşımaktadır. Bunu gidermek, bunun planlamasını yapmak devletin görevi. Devlet her on sekiz yaşını doldurana özel ya da kamuda istihdam edilmesini sağlamalıdır. İş veremediğine iş verinceye kadar ihtiyacını giderecek işsizlik maaşı vermelidir. Bu ihtiyacı bugünden yarına gidermek, birikmiş işsiz oranını düşürmek zor ve zaman ister. Ama devlet bu işi dert edinir, insan kaynağı planlaması yaparsa bu sorun zamanla çözülür. İşi olup geçim derdine düşmeyen ve yarın endişesi taşımayan insanımız kendini işine verecek, hayatına yön verecektir. Devlet sosyal devletin gereği olarak bu işi sahiplenir, anne, babalar ve gençler ne olacak çocuğumun durumu veya ben ne olacağım endişesi taşımayacak. Kimse işe girmek ve iş bulmak amacıyla başka yollara tevessül etmeyecek.

Kamu, özel çalışma şartları eşitlenmeli, aradaki maaş ve özlük uçurumu kaldırılmalıdır.

Kamuya her türlü alımlarda liyakat ve ehliyet esas alınmalı. İşimi beceremeyen, işinde hata yapanlar istifa müessesesini işletmeli. Bu konuda toplumsal bir baskı olmalı. İstifa müessesesi bu topluma yerleşmeli.

Sahibine göre kişneyen kişi ya da kişilere bağlı bir sistem kurmaktan ziyade işleyen bir sistem kurmak gerekir. Kurumlar ön planda olmalı. Yetki ve sorumluluk kurumlara dağıtılmalı. Siyaset kurumu aksayan yönleri iyileştirmek ve gidermek için seferber olmalı, denetimi eksik etmemeli. Yönetimde şeffaflık ve hesap verebilirlik esas olmalı. Hata ve yanlışlık yapandan hesap sorulmalı.

Çıkarılan kanunlar ve konan kurallar yazıldığı gibi kalmamalı. Devlet, işleyişi takip etmeli. Kurallara uymayanlara ağır yaptırımlar uygulamalı. Verilen cezalar caydırıcı olmalı. Suçlulara af ve ceza indirimi yapılmamalı. Yapanın yanına kâr kalmamalı. Yapılandırma türü siyasi icraatlara prim verilmemeli.

Düzeltmenin ya da düzeltmenin başka yolları da vardır ama bu kadarla yetiniyorum. İnanın, biz büyükler kendimizi düzeltirsek çocuklarımız da düzelecektir. Geçim ve gelecek endişesi giderilir, sosyal devletin gereği yapılırsa açgözlülük ve tamahkarlığımız kalmaz. Kimse yan yollara sapmaz. Her türlü denetimin yapıldığı ve cezai müeyyidenin uygulandığı, işleyen bir devlet sistemi, kurallara uyan bir toplumu inşa edecektir. 

Boeing İn, Coca Cola Out!

Coca Cola, merkezi ABD olan çok uluslu bir içecek şirketi.

Boeing de merkezi ABD olan; uçak, helikopter, roket, uydu ve füze tasarlayan, üreten ve satan çok uluslu bir şirket.

Coca Cola, kısaca Kola dünyanın her bir ülkesinde yaygın. O ülkenin insanları çalışıyor. Boeing uçakları ise ABD’de üretiliyor.

Kola bir içecek türünden ziyade bizde Yahudi menşeli bir içecek kabul edildiğinden hep ambargo listesinin başında yer alır. Bir kısmımız içmiyor, içene kızıyor, satana kızıyor. Kızmakla da kalmıyor, işyerinde Kola satanlar sosyal medyada afişe edilip kara listeye alınıyor. İçenler ve satanlar, İsrail’in Gazze ve Filistin’de uyguladığı teröre maddi destek vermekle suçlanıyor.

Kısaca yatıyoruz Kola, kalkıyoruz Kola. Gören de Kola, satılıp içilmediği takdirde İsrail’in uyguladığı soykırım sona erecek sanır.

Gösterilen bu hassasiyeti abartılı bulmakla beraber saygı duyuyorum. Yalnız Kola’ya gösterilen bu hassasiyetin Boeing uçaklarına da gösterilmesi gerekir. Çünkü Boeing İsrail’e destek veren 15 şirketten biri.

Durum bu iken Kola’ya gösterilen tepki nedense Boeing uçaklarına gösterilmiyor. Biliyorsunuz THY 2023 Aralık itibariyle Airbus ve Boeing’den oluşan uçak filosuyla faaliyet göstermekte.

Uçağa binmiş biri değilim. Kola da içen ve eve bastıran biri değilim. Yalnız merak ettiğim, Kola’ya tepki gösterip boykot uygulayanlar Boeing uçağıyla yurtiçi veya yurtdışı seyahat ederken, “Bu Boeing İsrail’e destek veren 15 şirketten biri. Ben bu uçakla uçmuyorum” demek suretiyle tepki göstermiş mi? Bugüne kadar bir tepki gösterildi ise de benim haberim yok.

Üstelik son Trump-Erdoğan zirvesinde yapılan görüşmede ABD’den 150’si kesin, 75’i opsiyonlu olmak üzere 225 Boeing uçağı almak üzere imzalar atıldı. THY’nin filosuna yeni Boeing uçakları gelecek.

Sahi nerede kaldı bazılarımızın İsrail, Yahudi ya da Musevi ürünlerine gösterdiği tepki. Kola’nın verdiği destek mi daha büyük olur, Boeing uçağının verdiği destek mi? Kola anlık ihtiyacı giderirken Boeing ise maddi desteğin yanında belki de Filistinlileri havadan bombalama desteği de veriyordur. Öyle görünüyor ki sonuca gitmeyen boykotlarla uğraşıyoruz.

Görünen o ki devlet halkımızın düşündüğü gibi düşünmüyor. THY’nin uçağa ihtiyacı varmış. Bu ihtiyacı gidermek için devlet, hangi uçak şirketi İsrail’e destek veriyor ya da vermiyor diye bir elemeden geçirmiyor.

Gönül ister ki yeni uçak alımında elde birden fazla seçenek varsa Boeing alınmasın. Üstelik tek ülkeye mahkum olunmasın. Çünkü Boeing’lerde tek mesele sadece uçak almaktan ibaret değil. Yarın bu uçakların modernizasyonu, yedek parça ihtiyacı ortaya çıktığında ABD her daim ambargo uygulayabiliyor.

Yine gönül istiyor ki başta hava yolları olmak üzere her türlü uçağımızı almak için hiçbir ülkeye, özellikle ABD’ye muhtaç olmayalım. Kendi uçağımızı kendi motorumuzu kendimiz yapalım. Bugüne kadar yapamadıysak bile en kısa zamanda yapacak şekilde plan ve programımız olmalı.

Hülasa, İsrail’i destekliyor diye Kola’ya out diyenler, aynı tepkiyi Boeing’e göstermeyerek in diyor. Sanırım işin kolaycılığına kaçıyoruz, ucuz mücahitlik yapıyoruz. Halbuki boykotta bari ikircikli davranmayalım. Samimiyetimizi, Kola’ya da out, Boeing’e de out diyerek gösterelim.

Güvenilirlikte Konya Esnafı

Merhaba gazetesinin verdiği bir habere göre “Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS Harita) isimli bir sayfa, Genç TG tarafından ‘Türkiye’nin en güvenilir esnaflarının olduğu şehirler’ üzerine yapılan bir araştırmayı paylaşmış. Bu araştırmaya göre ülke genelinde esnafları en güvenilir olan 6 şehir sırasıyla şöyle: 1.Konya, 2.Malatya, 3.Diyarbakır, 4.Ordu, 5.Bursa, 6.Şanlıurfa.

Yapılan araştırma ne derece bilimsel? Araştırmayı yapanlar ne kadar ciddi? Denekler nasıl seçildi? Bu araştırma kaç kişi üzerinde yapıldı? Adaylara hangi tür sorular soruldu? Sonuçlar ne derece gerçeği yansıtıyor? Araştırma nasıl yapıldı? Tüm bunlar haberde yer almıyor.

Daha önce bu konuda yapılmış bir araştırma var mı bunu da bilmiyorum. Yalnız ilginç bir araştırma olduğu kesin. Bir o kadar ilginç olan da çıkan şehirler.

Haberle ilgili değişik sitelere baktığımda, araştırmada “Vatandaşların esnafa duyduğu güven, samimiyet, dürüstlük ve hizmet kalitesi gibi unsurların değerlendirildiği” belirtiliyor.

Güven, samimiyet, dürüstlük ve hizmet kalitesi yönünden şu şehrin esnafı daha güvenilir, bu şehrin insanı az güvenilir ya da şu şehirler iyi, bu şehirler iyi değil şeklinde toptancı bir anlayışı doğru bulmuyorum. Çünkü hiçbir şehir salt iyi ya da kötü olamaz. Her şehirde iyisi de vardır, kötüsü de.

Listede Konya’nın ilk sırada olması bir Konyalı olarak göğsümü kabartsa da yine de bir soru işareti koymak isterim ve acaba diyorum. Çünkü esnafın dürüstlüğü veya dürüst olmaması biraz göreceli. Birine, bir şehirde çok güven veren bir esnaf denk gelir, diğerine sahtekarın biri denk gelir. İyisiyle karşılaşan için o şehir güvenilir, sahtekarıyla karşılaşan için o şehir güvensizdir. Zira bir örnekten genelleme yapma gibi bir yönümüzün olduğu gerçektir. Yalnız değerlendirmede bulunurken davulun sesinin uzaktan gür geldiği de bilinen bir gerçektir. Buna “Dışı eli yakar, içi de beni” diyebiliriz.

Yazımın bundan sonraki kısmında, bu konuda değerlendirme yapmak yerine, bu araştırma sonucunu haber yapan gazetenin haberinin altına yapılan yorumların bazısına yer vermek istiyorum:

“Gerçekten sıralama böyleyse ülke bitmiştir”.

“Hepsi birer pırlanta”.

“Geçen sene Şebiarus törenlerinde otel lokanta ve diğer esnaflardan illallah etmişlerdi gelen Turistler. Dürüstlerden özür diliyorum, Konya esnafı Hz. Mevlana’nın arkasına saklanarak rezilliğin dibine dibine vurur o kadar”.

“Konya esnafı kadar kötüsü yoktur. Yüzde 95’i üçkağıtçı”.

“Türkiye’nin hemen her yerini gördüm, gezdim, pek çok yerinde bir iki yıl yaşadım. Konyalıyım. Konya esnafından kötüsünü hiçbir şehirde görmedim. Bu haber tam palavra”.

“Konya’da 2 çeşit esnaf var. Güler yüzlü olan ve olmayan. Ama her iki grubun ortak özelliği paracıdırlar. Nakit ödemeye bayılırlar; kredi kartı uzatınca abdestleri bozulur. Fiş, fatura hak getire”.

“Bu başlığı atanlar çarşıya, pazara çıkmıyorlar galiba”.

“Gerçekten böyle ise ülkenin vay haline!”.

“Konya esnafı Türkiye’de mimlidir. Bu araştırmanın gerçekle hiçbir alakası yoktur. 30 senedir Konya’da yaşıyorum. Esnafla alışverişim ve Konya dışında insanlardan, esnafla ilgili duyduklarım hiç olumlu değil. Tabi istisnalar kaideyi bozmaz”.

“Pırlantayı bırakın, bakır kuruşa bile razıyız”.

“Esnafı bir garip. Sanayicisi daha da garip. Üniversite mezunu arar ama maaşı asgarinin de altında verir. Sigorta eksik yatar, maaşın yarısı bankadan, yarısı elden ödenir. Elmas bu mu?”.

“Konya esnafı mı pırlanta ve güvenilir mi? Vallahi hiç güleceğim yoktu”.

Yapılan yorumların hepsi Konya’da ikamet edenlerden. Gördüğünüz gibi esnaf hakkındaki yorumlar pek olumlu değil. Ki yorumların bu şekil olmasını çok yadırgadığımı maalesef söyleyemeyeceğim.

Elbette Konya esnafı hakkında yapılan bu olumsuz yorumlar tüm Konyalıları ve müşterileri bağlamaz ise de yine de esnaf hakkında bir ipucu verir. İstisnalar kaideyi bozmamakla beraber demek ki çoğu Konya esnafının görüntüsü müşteri gözünde böyle.

Bu araştırmada esnafı nasıl bilirsiniz sorusu sorulmuş. Oldu olacak, bir araştırma da müşteriler üzerine yapılsa ve esnafa, 'müşterilerinizi nasıl bilirsiniz' dense, bakalım, eleştirilen esnaf, müşterileri hakkında ne diyecek?