4 Eylül 2025 Perşembe

Evlerimizin Tehlike Saçan Ağaçları

Vatandaş olarak apartman dairesinde otursak bile binanın bahçesine ağaç dikme alışkanlığımız var. Yeter ki toprak bulmuş olalım, yeter ki küçük de olsa ekecek bir yer bulalım.

İyi de yapıyoruz. Böyle de olması lazım. Çünkü yeşillik güzeldir. İnsanın içini açar. Faydası saymakla bitmez. Keşke her yıl kampanya ile diktiğimiz ağaçları da bahçemizdeki ağaçlar gibi büyütüp yetiştirebilsek, çok iyi yapmış oluruz. Çöllrlme tehlikesi yaşayan ülkemiz yemyeşil olur.

Biz gelelim apartmanın ihata duvarına paralel diktiğimiz ağaçlara. Bu ağaçlar bir müddet sonra dal budak salıyor. Binanın ihata duvarından kaldırıma sarkıyor. Buradan itibaren bu ağaçlar tehlike saçmaya devam ediyor. Çünkü istisnalar hariç bu ağaçların bakımını daha doğrusu budamasını yapmıyoruz. Ağacın dalları yere yakın şekil alabiliyor.

Bu ağaçların yere yakın dallarından kaldırımdan geçen insanlar geçemiyor. Geçerken kafasını eğmek ya da eğilerek geçmek zorunda kalıyor. Dikkatli olanlar böyle yapıyor. Ya dikkatsiz olup yanındaki ile koyu muhabbete dalıp yürüyenler ne yapsın? Farkına varmadan ağacın dalına kafayı vuruyor. Kafasını vursa yine iyi. Çünkü kafayı vuran pekala kaşını, gözünü de yaralayabiliyor. Gelip geçen araçların tehlikesinden kaçıp güvenli yer diyerek sığındığı kaldırımdan bu şekil gazi olabiliyor.

Apartmanın bahçesinde ağacı olup dalları yola sarkan hane sahiplerinin zaman zaman ihata duvarlarının paralelinde olan kaldırımdan geçmeleri çok iyi olacak. Eğer kaşını gözünü yaralamadan geçebiliyorlarsa, varsın ağacı bu şekilde bıraksınlar. Yok, eğilmek zorunda kalıyorlarsa lütfen ağacın yere yakın dallarını budasınlar.

Belediyeler caddelerdeki ağaçların bu tehlikesini göz önüne alarak mevsiminde buduyor. Aynı şeyi hane sahiplerinin de yapması gerekir.

Konu, yola sarkan ağaçların tehlikesinden açılmışken, kaldırımların amacı dışında kullanılmaması gerektiğine de dikkat çekmek istiyorum. Çünkü kaldırımları sadece yayalar kullanması gerekirken, kaldırımlardan bisikletliler, binbinciler, motosiklet binicileri de geçiyor. Tekeri olan bu binit sürücülerinin kaldırımda işi yok. Aynı şekilde aracını kaldırıma park edenler de var. Kaldırıma tezgah açan esnaf var. Elektrik ve telefon direği ve yönlendirme levhaları da eksik değil. Kaldırımlar bu şekil işgal altında ise yani amacı dışında kullanılıyorsa, yayalar güvenli bir şekilde bu kaldırımları nasıl kullanabilsin.

İmamın İşgüzarlığı

Fırsat buldukça çarşıya yürür. Yapılacak işim varsa yapar. Ardından Tarihi Buğday Pazarına giderek çarşının içinde bulunan çokça çay ocaklarından birine oturur, çayımı yudumlarım.

Çarşının alışveriş yönünden müşterisi pek yoğun olmamakla beraber buradaki çay ocaklarının özellikle öğle ve ikindi vakitlerinde oturup sohbet edecek ve çayını içecek çokça müşterileri var.

Yaz gününün aşırı sıcaklarında çarşının Batı yönündeki çay ocaklarında oturmaya değer. Çünkü hem esinti oluyor, insanlar biraz nefes alıyor, gölgede oturmak ve çayları yudumlamanın yeri bir başka.

Çarşının sessizliğini bozan, çay ocağında aynı masada buluşan birkaç kişinin konuşmaları.

Bugünlerde sessizliği bozan bir başka durum daha söz konusu. Camiden gelen mikrofon sesi. Öyle bir ses ki akıllara ziyan.

Camiden namaz vakti gelen bu ses bugünlerde zuhur etti. Mikrofon yanlışlıkla açık bırakılmış değil. Çünkü bu durum bir değil, beş değil. İmam ne düşündü bilinmez ama namaz kılınırken mikrofonu dışarıya da veriyor.

Dışarıya verilen bu ses okunan ezandan ibaret değil. Ezanla birlikte çay ocağındaki muhabbeti kesip camiye giden sayısı da eksik değil. Ama büyük çoğunluk çay içmeye devam ediyor. Ezana icabet etmiyor.

Tıpkı ezan sesi gibi mikrofon dışarıya veriliyor. Müezzinin kameti, imamın safları sık ve düzgün tutunuz uyarısı, namaz komutları, tesbihat, ardından okunan aşırı şerif, anlamı, imamın okuduğu ayetleri tefsiri tüm çarşı esnafı ya da çarşı içinde oturanlar ve gelip gelenler tarafından duyuluyor.

Belli ki imam ya da cemaatten bazıları, namaz vakti sadece içeriye verilmesi gereken sesi dışarıya da açalım ki tüm çarşıdakiler dinlesin. Olur ki duyup camiye gidelim diyen çıkar diye düşünmüş olmalı.

Kimin düşüncesi ise doğru değil. O sesin sadece cami içine hitap etmesi gerek. Ki cami küçük. Ayrıca mikrofona bile gerek yok. Pekala imam ve müezzinin sesini cemaat mikrofonsuz duyar. Böyle küçük camilerde mikrofon gürültü yığınından başka bir şey değil.

Diyelim ki mikrofon kullanılacak. Ezan dışında bu mikrofon cami içine hitap etmeli. İşgüzarlığa, eski köye yeni âdet getirmeye gerek yok. Ezanla birlikte cemaate iştirak eden eder. Etmeyen de etmez. Kişinin cemaate iştirak etmemesi, namaz kılmadığı anlamına hiç gelmez. Kişi o anda müsait değildir, sonra kılacak olabilir. İbadetimizi yapacağız diye sesi cümle aleme duyurmanın bir âlemi yok.

Merak ediyorum, bu işgüzarlık imama mı ait yoksa müftülüğe mi? Gerçi müftülüğe ait olsa her mahalledeki mikrofon sesi tüm evlerde duyulur. Hikmetinden sual olmaz ama imamın bu işgüzarlığının hiç savunulacak bir tarafı yok. Bu ne demektir biliyor musunuz? Hey dışarıda lak lak yapanlar! Bakın biz namaz kılıyoruz. Haydi camiye gelin. Gelmeyecekseniz, kalkın gidin demektir.

İnsanımızın Kalitesi

İnsanın giyim kuşamı, kılık kıyafeti, fikri zikri, görüşü, düşüncesi ve inancı onun kalitesini göstermez. Çünkü bunlar insanın kalitesini ortaya koymak için yeterli değildir.

Hiçbir şey yokken insanın kalitesi de ortaya çıkmaz.

İnsanın kalitesi:

Söz ve eylem bütünlüğüyle,

Farklı fikre tahammülüyle,

İşini düzgün ve en iyi yapmasıyla,

İnsanları inançlı-inançsız, dinli-dinsiz, bizden-sizden ayrımı yapmamasıyla,

Açılacaksın, saçılacaksın, kapanacaksın dememesiyle,

Nasıl böyle düşünürsün diye ayıplamamasıyla,

Kimseye baskı uygulamamasıyla,

Herkese hoşgörülü bakmasıyla,

Güzel, nazik ve kibar bir üslubu kullanmasıyla,

Huzuru, başkasının huzurunu bozmamada aramayla,

Kalp kırmamaya özen göstermesiyle,

Kimseyi dışlamamasıyla,

Kimseye ayar vermemeye çalışmasıyla,

Kutuplaşmanın tarafı olmamasıyla,

Kimsenin trolü olmamasıyla,

Fikri, zikri, inancı ve görüşü ne olursa olsun inandığını hayatında uygulamasıyla, fikir ve zikrini başkasına dayatmamasıyla,

Ömrünü insan kazanmaya adamasıyla,

En kızgın ve morali bozuk olduğu anlarda bile ağzını bozmamasıyla

Günlük kısır çekişmelerden uzak kalmasıyla,

Sözünün eri olmasıyla,

Farklı görüş ve giyime had bildirmemesiyle,

İnsanları anlamaya çalışmasıyla,

Etrafına güven vermesiyle,

Olduğu gibi davranmasıyla,

Nabza göre şerbet vermemesiyle,

Algılara teslim olmamasıyla,

Hiçbir şeyin fanatiği olmamasıyla,

Aklını kiraya vermemesiyle,

Yangına körükle gitmemesiyle,

Sürüyü değil, bireyi öncelemesiyle,

Görüşü ne olursa olsun, mağdur edilen zıt görüşe destek vermesiyle,

Düşüncesini veya hayat tarzını başkasına dayatmamasıyla,

Kendisini ve kendi görüşünü dünyanın merkezi görmemesiyle,

Eleştiriyi sevdiklerine ve yakınlarına doğrultmasıyla,

Soğukkanlılığı ve sağduyulu olmayı hayat felsefesi haline getirmesiyle,

İçindeki kavgayı, etrafına sirayet ettirmemesiyle,

Saygıyı genel prensip edinmesiyle,

İnsanları olduğu gibi kabul etmesiyle...

Ortaya çıkar. İnsanın kalitesi ortaya çıkarsa onun bulunduğu yerde huzur hakim olur. Tersi, gerilimdir. Huzur ortamını bozmaya yöneliktir.

Burada seçim yapmak gerek. Kaliteli insan mı olmak isteriz, kalitesizliğe talip olup huzur mu bozmak isteriz?