12 Temmuz 2025 Cumartesi

Bir Yiğit Öldü Diyeler

Ekonominin başdanışmanı öldü diyeler. 

Üstelik ekonomi politikaları kurul üyesiymiş. 

Desene ekonomi başsız kaldı.

Desene ekonomi öksüz kaldı. 


Bugünkü ekonominin baş mimarı idi.

Yürek mi dayanır buna. 

Bundan sonra ne yapar ne ederiz? 

Yeri doldurulamaz bilirim.


Pek de erken yaşta gitti. 

Halbuki daha çok kurul üyeliği yapacaktı. 

Daha ne hedefler koyacaktı. 

Ama ölüm onu bizden ayırdı. 


Döviz, hedeflediğinden biraz şaştı ama olsun. 

Hangimiz bugüne kadar hedefi tam tutturdu?

Bu kadar hata kadı kızında bile olur. 

Bilin ki ölümü ülke için büyük kayıp. 


Gerçi ekonominin kitabını yazan varken

Ayrıca baş mimara ve kurul üyesine gerek yoktu. 

Yine de yokluğunda yeri doldurulamayacak

Cümle alem bunu böyle bilsin. 


Yaşasaydı, ekonomist olmasaydın. 

Ne olurdun diye sorardım. 

Ama cevap veremez artık. 

Bence artistlik ona çok yakışırdı. 

10 Temmuz 2025 Perşembe

Sıraya mı Girdiniz Mübarekler

Günlerden çarşamba. Kahvaltı yaparken sosyal medyaya bir göz attım. İlkokuldan okul arkadaşımın annesinin vefat ettiğini, cenazenin öğle vakti Üçler'de defnedileceği duyurusunu gördüm.

Teyzenin ölüm haberini görünce, bu teyzenin yaşadığını öğrenmiş oldum. Bildiğim kadarıyla kocası vefat edeli 25 seneyi geçmiştir. dedim.

Hava durumuna baktım. Dereceler 37'yi gösteriyor. Sıcak olmaya sıcak. Ölüm, sıcak-soğuk dinlemiyor. Bu cenazeye katılayım dedim.

Cenaze nasıl hava raporunu takip etmezse, ben de yürüyüşte sıcak soğuk dinlemem. Bir 40-45 dakika yürümem gerekecek bu sıcakta.

Mezarlığın içinden musallaya doğru ilerlerken cenaze isimleri okunmaya başladı. Epey isim saydı.

Musallada fazla kişi yoktu. En arkada safa durdum.

Cenaze namazının kılınışını anlattı görevli.

Başladık cenaze namazını kılmaya. 1, 2, 3, 4, 5 derken nihayet 6.da geldiğim cenaze ismi okundu. Onu da kıldık.

Mübarekler, bu sıcakta sıraya girmişler adeta.

Bu arada bugüne kadar tek seferde kıldığım en çok cenaze oldu. Üstelik hepsi de kadın.

6 cenaze olmasına rağmen musalla alanı dolu değildi. Ya sıcak etkilemiş milleti ya da bugün ölenlerin hepsi garibandı.

Az sayıda kadın da sağ tarafta cenaze namazı için saf tutmuştu. Cenazeye iştirak etmeyip kenarda bekleşen yine az sayıda kadın ve erkek vardı. Onlar belli ki cenaze yakınları. Gelenler kılar bizim cenazenin namazını. Bize gerek yok demiş olmalılar ya da bugüne kadar hiç siftahımız olmadı, aynı şekilde devam edelim düşüncesi baskın çıkmış olmalı.

İsmi okunan mevtanın yakınları sala yapışarak omuzları üstünde cenazelerini mezarlığa taşıdılar. Bizim mevtanın ismi yine en son okundu. Biz de saf tutarak sala yapıştık. İkinci defa sala yapışma imkanı olmadı. Cenaze yakınları elleşerek götürdüler.

6 cenaze sağlı, sollu mezarlığın içine dağıldı. Az sayıdaki kalabalık görünmez oldu. Zaten o kadar az cemaat bir de altıya bölününce her bir cenazeye katılım sayısı düşük kaldı.

Cenaze defnedilirken bir yakınımla kenarda biraz lafladık. Dururken iki tarafta da okunan süreler birbirine karıştı. Belli ki diğer bir cenaze defni de yakınımızda. Konuşmayı kestik.

Yapılan duanın ardından cenaze yakınlarının telkinini bekledik.

Telkini bitiren cenaze yakınları yol üzerindeki çeşmeye gelerek ellerini ve yüzlerini yıkayarak serinlediler. Zira kolay değil yakıcı sıcağın altında defin. Bu arada böyle sıcaklarda güneşin altında çalışanlara kolaylıklar dilerim.

Ardından yan yana dizildiler. Biz de sıraya geçip taziyelerimizi diledik. Sonra dağıldık.

Bu cenazede dikkatimi çeken, namazı kılınan cenazelerin hepsinin de kadın olması. Bizim cenaze yaşlıydı. Öyle zannediyorum, diğerleri de yaşlı idi. Bizimki kocasının ardından bir 25 sene daha yaşadığına göre büyük ihtimal diğerleri de kocalarının ardından fazlaca yaşamıştır. İhtimal dahilinde desem de şu bir gerçek ki kadınların büyük çoğunluğu kocalarından daha fazla yaşıyor. Fazla yaşamaları, “Bu ülkede kadınlar eziliyor” sözünü çürütüyor.

9 Temmuz 2025 Çarşamba

Cins Yayalar

Üçler'de bir cenazeye katılmak için evden çıktım. İstasyon, Anıt derken kestirmeden gideyim diyerek rotayı Larende'ye çevirdim.

Yolun sağ kaldırımından yürüyorum. Mümtaz Koru İHL sağımda iken 18-20 yaşlarında bir kızımız Anıt Hastanesinin aradan çıktı. Önümden yola doğru yöneldi. Belli ki karşıya geçecek.

Bu yolu bilenler bilir. Bölünmüş yol değil. İşlek bir cadde. Yayalar geçsin diye buraya ışıklı bir yaya geçidi konmuş. Karşıdan karşıya geçecek yaya trafik düğmesine basarak araçları iki taraflı durduruyor. Yayalar da rahat geçiyor.

Kızımızın geçeceği caddeye baktım. Her zamanki gibi değildi yol. İki taraftan da gelen hiç araç yoktu. Yolun uzağından gelen bir araç bile gözüme çarpmadı.

Bu durumda kızımız ne yaptı dersiniz? Yaya düğmesine bastı. Işığın yayaya yeşil yanmasını beklemeden ve hızlı adım atmasına gerek kalmadan, yayaya yani kendisine kırmızı yanarken sallana sallana karşıya geçti. Ardından üç beş adım yürüdükten sonra dolmuşa binecekmiş gibi yüzü kaldırıma dönük kaldırımda durdu.

Az sonra yayaya yeşil, araçlara kırmızı yandı. İki taraftan gelen araçlar kırmızı ışıkta durdu. Araç yoğunluğu uzadı da uzadı. Ah bu arada yani yayaya yeşil yanarken bir tane yaya karşıdan geçse hiç gam yemeyecektim.

Bir araçlara bir de karşı kaldırımda dikilen kıza baktım. Kız, sayesinde durdurduğu araçlara hiç bakmadı bile. Gözünü gelecek dolmuşa çevirmişti.

Halbuki bir düğmeye basarak bu kadar aracı durduran ben olsaydım, sağlı sollu sıralanmış araçlara bir göz atar. İşte şu araçlar, benim eserim havasını atardım. Sanırım mütevazılığından olsa gerek, kızımız buna gerek görmedi. Şu var ki kırmızıda duran araç sahipleri nerede bu yayalar, madem bastılar, niye geçen yok deyip durmuşlardır.

Yazımı buraya kadar okuyan, cenazeye yetişeceksin. Şu dikkatini çeken şeye bak. Ülkenin bu kadar derdi varken mesele edindiğine değmez. Bu kadar hassasiyete gerek yok. Cenazene git diyebilir.

Böyle düşünene el hak haklısın derim. Ama garipsediğim bu durumu yazı konusu edinme hakkımı da kimse elimden alamaz. Nasıl ki yaya geçicinden geçmek için düğmeye basmak her yayanın bir hakkı ise bu hakkı yazı konusu edinmek de benim hakkım. O yüzden varın işinize gidin. Ben cenazeye bir şekil yetişirim.

Bu arada bu kızımız bu yaptığı işte yalnız değil. Bu tipler bir familya. Aynı aileden bazılarını Konya Lisesi önündeki ışıklı yaya geçidinde de görürüm. Onlar da hiç araç gelmediği halde önce ışığa basıp ışığın yeşile dönmesini beklemeden geçiyorlar. Ardından araçlara kırmızı yanıp araçlar beklemeye koyuluyor. Bu familya ise hiç arkalarına bakmadan gözden kayboluyor. Öyle ya hak haktır. Bu hak kullanılır, devredilemez.

Hiç araç olmadığı halde karşıdan karşıya geçecek olanlar yaşlı ya da bir grup öğrenci olsa, yol boş olsa da tam yolun ortasında iken araçlar gelebilir diye düğmeye basabilir diyeceğim. Ama bugüne kadar gördüklerimin hepsi genç. Haydi düğmeye bastılar diyelim. Bari kendilerine yeşil yanmasını bekleseler hiç gam yemeyeceğim. Öyle ya madem kırmızıda geçeceksin. Ne diye düğmeye basıyorsun?

Ha bu tip cins yayalar, hakkımdır. Bu hakkımı tepe tepe kullanırım. Kime ne derse, küçük dilimi yutarım. Ha şunu derlerse, "Bey amca, biz bu cinsliği yapmazsak, sana buradan yazı çıkmazdı derlerse, eh haklılar derim. Gördüğünüz gibi yazı konusu çıktı bana. Sağ olsunlar.

Bu arada meraklısı için niyet ettiğim cenazeye yetiştim. Bu ayaklar, bu yürüme azmi bende oldukça evelallah kaçmaz. Yalnız bir cenazeye niyet etmiştim evden çıkarken. Neye niyet neye kısmet. Karşıma ilaveten beş kadın cenazesi daha çıktı. Hepsine ayrı ayrı niyet ederek altı defa cenaze namazı kıldık. Bu arada Üçler'de bugüne kadar o kadar cenazeye katıldım. Musallada birden fazla cenaze gördüm. Bugüne kadar bu kadar fazlası nasip olmamıştı. Mübarekler, bu sıcakta ta nereden geldi. Bizimkini de kılıversin demiş olmalılar.

Sıcak o kadar fazla idi ki cenazesini gömen cenaze yakınları, el yüz yıkamak için çeşmelere kendilerini gücün attı. Termometreler 37 dereceyi gösteriyordu. Öğle vakti güneş tam tepedeyken hissedilen sıcaklık kaçtı bilmiyorum. Ölenlere rahmet.