Üçler'de bir cenazeye katılmak için evden çıktım. İstasyon, Anıt derken kestirmeden gideyim diyerek rotayı Larende'ye çevirdim.
Yolun sağ kaldırımından yürüyorum. Mümtaz Koru İHL sağımda iken 18-20 yaşlarında bir kızımız Anıt Hastanesinin aradan çıktı. Önümden yola doğru yöneldi. Belli ki karşıya geçecek.
Bu yolu bilenler bilir. Bölünmüş yol değil. İşlek bir cadde. Yayalar geçsin diye buraya ışıklı bir yaya geçidi konmuş. Karşıdan karşıya geçecek yaya trafik düğmesine basarak araçları iki taraflı durduruyor. Yayalar da rahat geçiyor.
Kızımızın geçeceği caddeye baktım. Her zamanki gibi değildi yol. İki taraftan da gelen hiç araç yoktu. Yolun uzağından gelen bir araç bile gözüme çarpmadı.
Bu durumda kızımız ne yaptı dersiniz? Yaya düğmesine bastı. Işığın yayaya yeşil yanmasını beklemeden ve hızlı adım atmasına gerek kalmadan, yayaya yani kendisine kırmızı yanarken sallana sallana karşıya geçti. Ardından üç beş adım yürüdükten sonra dolmuşa binecekmiş gibi yüzü kaldırıma dönük kaldırımda durdu.
Az sonra yayaya yeşil, araçlara kırmızı yandı. İki taraftan gelen araçlar kırmızı ışıkta durdu. Araç yoğunluğu uzadı da uzadı. Ah bu arada yani yayaya yeşil yanarken bir tane yaya karşıdan geçse hiç gam yemeyecektim.
Bir araçlara bir de karşı kaldırımda dikilen kıza baktım. Kız, sayesinde durdurduğu araçlara hiç bakmadı bile. Gözünü gelecek dolmuşa çevirmişti.
Halbuki bir düğmeye basarak bu kadar aracı durduran ben olsaydım, sağlı sollu sıralanmış araçlara bir göz atar. İşte şu araçlar, benim eserim havasını atardım. Sanırım mütevazılığından olsa gerek, kızımız buna gerek görmedi. Şu var ki kırmızıda duran araç sahipleri nerede bu yayalar, madem bastılar, niye geçen yok deyip durmuşlardır.
Yazımı buraya kadar okuyan, cenazeye yetişeceksin. Şu dikkatini çeken şeye bak. Ülkenin bu kadar derdi varken mesele edindiğine değmez. Bu kadar hassasiyete gerek yok. Cenazene git diyebilir.
Böyle düşünene el hak haklısın derim. Ama garipsediğim bu durumu yazı konusu edinme hakkımı da kimse elimden alamaz. Nasıl ki yaya geçicinden geçmek için düğmeye basmak her yayanın bir hakkı ise bu hakkı yazı konusu edinmek de benim hakkım. O yüzden varın işinize gidin. Ben cenazeye bir şekil yetişirim.
Bu arada bu kızımız bu yaptığı işte yalnız değil. Bu tipler bir familya. Aynı aileden bazılarını Konya Lisesi önündeki ışıklı yaya geçidinde de görürüm. Onlar da hiç araç gelmediği halde önce ışığa basıp ışığın yeşile dönmesini beklemeden geçiyorlar. Ardından araçlara kırmızı yanıp araçlar beklemeye koyuluyor. Bu familya ise hiç arkalarına bakmadan gözden kayboluyor. Öyle ya hak haktır. Bu hak kullanılır, devredilemez.
Hiç araç olmadığı halde karşıdan karşıya geçecek olanlar yaşlı ya da bir grup öğrenci olsa, yol boş olsa da tam yolun ortasında iken araçlar gelebilir diye düğmeye basabilir diyeceğim. Ama bugüne kadar gördüklerimin hepsi genç. Haydi düğmeye bastılar diyelim. Bari kendilerine yeşil yanmasını bekleseler hiç gam yemeyeceğim. Öyle ya madem kırmızıda geçeceksin. Ne diye düğmeye basıyorsun?
Ha bu tip cins yayalar, hakkımdır. Bu hakkımı tepe tepe kullanırım. Kime ne derse, küçük dilimi yutarım. Ha şunu derlerse, "Bey amca, biz bu cinsliği yapmazsak, sana buradan yazı çıkmazdı derlerse, eh haklılar derim. Gördüğünüz gibi yazı konusu çıktı bana. Sağ olsunlar.
Bu arada meraklısı için niyet ettiğim cenazeye yetiştim. Bu ayaklar, bu yürüme azmi bende oldukça evelallah kaçmaz. Yalnız bir cenazeye niyet etmiştim evden çıkarken. Neye niyet neye kısmet. Karşıma ilaveten beş kadın cenazesi daha çıktı. Hepsine ayrı ayrı niyet ederek altı defa cenaze namazı kıldık. Bu arada Üçler'de bugüne kadar o kadar cenazeye katıldım. Musallada birden fazla cenaze gördüm. Bugüne kadar bu kadar fazlası nasip olmamıştı. Mübarekler, bu sıcakta ta nereden geldi. Bizimkini de kılıversin demiş olmalılar.
Sıcak o kadar fazla idi ki cenazesini gömen cenaze yakınları, el yüz yıkamak için çeşmelere kendilerini gücün attı. Termometreler 37 dereceyi gösteriyordu. Öğle vakti güneş tam tepedeyken hissedilen sıcaklık kaçtı bilmiyorum. Ölenlere rahmet.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder